DİE'nin geçen yıl ayında tamamladığı '2002 Yoksulluk Çalışması'na göre, Türkiye'de 926 bin kişi gıda yoksulluğu çekerken, 18 milyon 'gıda dışı' yoksulluk yaşıyor.
Abone olDİE'ye göre 926 bin kişi gıda yoksulu, yani aç. Uluslararası ölçütlere göreyse 136 bin kişi 1 dolar, 2 milyon 82 bin kişi 2.15 dolar, 20 milyon 721 bin kişiyse 4.3 dolardan düşük günlük gelir sahibi İstanbul'da karla karışık yağan yağmurun çamur deryasına çevirdiği İkitelli'nin Hazine Mahallesi... Otoban kenarındaki mahalle, derme çatma 400 'ev'den ibaret. Resmi kayıtlarda dahi geçmeyen bir mahalle burası. Bacaların çoğu yoksulluktan tütmüyor. Buraya ne su dağıtım, ne de kanalizasyon sistemi uğramış. Yan yana dizilmiş mavi bidonlar ve etraftaki keskin idrar kokusu bunun göstergesi. Mahalle sakinlerinden biri Emine Aslan... Çoğu gibi onun evinin önünde de yığınla mavi bidon var... Çoğu gibi onun evi de tek odadan ibaret... Bu oda hem banyo, hem mutfak, hem yatak odası, hem salon... Köşede tek bir yatak duruyor, o da ortak. İki çocuğu var Emine hanımın, beraber yatıp kalkıyorlar... Sütün sadece adını duymuş çocuklar. Eti ise bayramdan bayrama görüyorlarmış. Üç ayda bir gelen tankerden doldurabildikleriyle içme suyu ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Evlerindeki çeşme ise sadece bir aksesuvar. Buz gibi soğuğa rağmen üzerinde kısa kollu tişörtüyle yine de gülümseyerek açıyor kapıyı Emine Aslan... Türkiye'de Aslan ailesi gibi milyonlar var... Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in Devlet İstatistik Enstitüsü'nün (DİE) araştırmasına dayanarak verdiği bilgiye göre 2002 yılı itibarıyla sayısı da tam 20 milyon 721 bin kişi... Ortalama günlük gelirleri 4.3 dolar (5.7 YTL), aylık gelirleri ise 129 dolar (167.7 YTL). Yoksulluk sınırının da, açlık sınırın da altındakiler onlar, bir başka deyişle en aşağıdakiler... DYP Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in soru önergesine Başbakan Yardımcısı Şener tarafından verilen yanıt, Emine hanım gibi milyonlarca insanın pençesinde kıvrandığı yoksulluğun boyutlarına ışık tutuyor. 'Sınırların' altındakiler DİE'nin geçen yıl nisan ayında tamamladığı '2002 Yoksulluk Çalışması'na göre, Türkiye'de 926 bin kişi gıda yoksulluğu çekerken, 18 milyon 441 bin kişi de 'gıda ve gıda dışı' yoksulluk yaşıyor. Bunlar Asgari Ücret Tespit Komisyonu için bir kişinin yoksulluk sınırını aylık 422 milyon olarak belirleyen DİE'nin 'yoksulluk kriterleri'. Büyütmek için tıklayınız Uluslararası kriterler devreye girdiğinde ise, Türk-İş'in kişi başına 'açlık sınırını' aylık 140 YTL açıkladığı Türkiye'de 136 bin kişi günlük 1 doların (aylık 39 YTL) altında gelirle yaşıyor. Türkiye'de Günlük 2.15 doların (aylık 83.85 YTL) altında gelirle yaşayan kişi sayısı 2 milyon 82 bin, günlük 4.3 doların (aylık 129 dolar, yani 167.70 YTL) altında gelirle yaşayan kişi sayısı 20 milyon 721 bin. Nüfusun yüzde 30'u Türkiye nüfusunun yüzde 30.3'ünü oluşturan bu yoksul sayısına karşılık, ülke genelindeki 931 Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma vakfından 927'sinin verilerine göre, vakıfların yardım eli uzatabildiği yoksul sayısı 6 milyon 308 bin 226 kişi. Bu rakam, 1 milyon 544 bin 543 haneye karşılık geliyor. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu'nca, vakıflar aracılığıyla ya da doğrudan gerçekleştirilen yardım miktarı 2002 yılında 609.5 milyon YTL (609.5 trilyon lira), 2003'te 652 milyon YTL (652 trilyon lira) ve 30 Kasım tarihi itibarıyla da 2004'te 1 milyar 61 milyon YTL (1.1 katrilyon lira) oldu. Vakıflardan yardım alan yoksul sayısının 6.3 milyon kişi olduğu dikkate alınırsa, fondan kişi başına yapılan yardım miktarı yaklaşık olarak 2002 yılında yıllık 96.60 YTL, 2003 yılında 103.30 YTL, 2004 yılının onbir aylık döneminde ise 168 YTL'de (168 milyon lira) kaldı. Vakıflar, Fon'dan aktarılan kaynağın yanı sıra yardımseverlerden aldıkları bağışlar ve elde ettikleri diğer gelirleri de yokullara dağıttıkları için, yoksul başına yardım miktarı sözkonusu rakamların biraz daha üzerine çıkabiliyor. Emine Aslan, o yardımdan da yoksun. Biraz önce biriktirdiği yağmur suyuyla banyo yaptığını söylüyor. Haftada ancak bir kez banyo yapabiliyorlarmış. Ancak üç aydır belediye tankeri gelmediği için dertli Aslan. Komşudan kovayla ödünç su aldığını anlatıyor. Suyu idareli kullanıyorlar. Yağmurun yağması onu sevindiriyor, çünkü dışarıdaki kovalar doluyor. Bu suyla çamaşır, bulaşık yıkayabiliyor. Oturdukları odayı gösterirken, burada yemek pişirdiğini, çamaşırları yıkadığını söylüyor. Eşi Hasan Aslan kalp hastası olduğu için çoğunlukla işsizmiş. O yüzden akrabalar ve belediyenin yardımlarıyla geçiniyorlar. Ancak eşi dün bir konfeksiyon atölyesinde iş bulmuş, bu yüzden mutlu Emine Aslan. Temel besinleri ekmek, onu da karneyle alıyorlar. Haftada üç kez 2.5 km'yi katedip Halkalı'ya gidiyor ekmek almak için Aslan. Yanında Muhammet (11) ve Yasin (9) adlı çocuklarıyla ne yiyip içtikleriyle ilgili soruya uzun süre düşündükten sonra şöyle yanıt veriyor Emine hanım: Yemekte turşulu çorba! "Bulabilirsem pirinç, çorba yapıyorum. Geçenlerde evde bir şey yoktu, turşuyu kaynatıp çorba yaptım. Çoğunlukla ekmekle doyuyoruz. Ayıptır söylemesi ekmekler küçük. Bir öğünde iki tanesini yesen ancak doyarsın." Evde buzdolabı var, ancak çalışmıyor. Zaten içinde de bir şey yok. Çocuklarına süt, meyve alamadığını belirten Aslan, evlerine etin ancak bayramdan bayrama girdiğini söylüyor. Odanın içinde suya bastırılmış çamaşırlardan yana dertli Aslan. Çamaşır makinesi olsun istiyor. 'Evi' ısıtmak için kurulan soba ise ancak kendini ısıtıyor. Oda, buz gibi. İnsan ellerinin, yüzünün dilimlendiğini düşünüyor. Sıkı giyinme, üşürsün! Yardım olarak aileye belediye kömür vermiş. Ancak o da bitmiş. Aslan hesap yapıyor: "Marta girersek rahatlarız. Havalar ısınır, soba yakmak gerekmez o zaman." Aslan konuşurken çıplak ayaklı çocukları onu dikkatle dinliyor. "Üşümüyor musunuz?" sorusuna başını 'Hayır' anlamında sallayarak yanıt veriyorlar. Aslan, üşümemek için sıkı giyinmediklerini, kendilerini buna alıştırdıklarını söylüyor. "Allah yardım ettiği için geçiniyoruz" diyen Aslan, 13 yıldır oturduğu İstanbul'da merkezi semt olarak bir tek Bakırköy'ü görmüş. O da doğum yapmak için hastaneye gittiğinde. Taksim'in ise sadece adını duymuş. 'Bir masam olsa...' Hastalık sözcüğü Aslan ailesi için sakıncalı bir sözcük. Çünkü parasızlık doktora gitmeye engel. Soğuk algınlığı, grip durumlarında ise doktora gitmiyorlarmış. Çocuklar hastalanırsa aspirin, Gripin'le tedavi ediyor anneleri. Zaten çocuklar soğuğa karşı bağışıklık kazanmışlar. Onların derdi ayrı bir odalarının olması. Muhammet bu isteğini anlatırken bir hayalden söz ediyor sanki. Bir de masa istiyor. Çünkü yatakta ders çalışmak onu çok yoruyormuş. Bir de balkonlu evleri olsun istiyor Muhammet. Geçenlerde balkonlu bir ev görmüş. Kendi evine gelirken ayakları geri geri gitmiş. Abdüllatif Şener, DİE'nin geçen yıl ekim ayında açıkladığı '2002-2003 yılları Hane halkı Bütçe Anketi' sonuçlarının, 1994 yılına göre gelir dağılımında az da olsa bir düzelmeye işaret ettiğini vurguladı. Bakan Şener'in verdiği bilgiye göre, Türkiye nüfusunun en yoksul yüzde 20'lik diliminin milli gelirden aldığı pay 1994'te yüzde 4.9 iken, 2002'de yüzde 5.3'e, 2003'te yüzde 6.0'a yükseldi. En zengin yüzde 20'lik dilimin payı ise 1994'te yüzde 54.9 iken 2002'de yüzde 50.1'e, 2003'te de yüzde 48.3'e geriledi. En zengin yüzde 20'lik dilimin payındaki 6.6 puanlık azalmanın geri kalan bölümü eşit oranlarda ikinci, üçüncü ve dördüncü yüzde 20'lik dilimler arasında paylaşıldı. Sosyal devlet var ama... Devlet Bakanı Şener, eğitim, sağlık, sosyal koruma ve diğer harcamaları içeren sosyal harcamaların, 2002 yılında gayrısafi milli hasılanın (GSMH) yüzde 17.3'ünü, 2003 yılında ise yüzde 18.2'sini oluşturduğunu ifade etti. Şener, 2004 yılında ise sosyal harcama rakamının 79.6 katrilyon lira ile GSMH'nin yüzde 19'una yükseldiğini belirtti. Yoksulluğun azaltılması için Dünya Bankası ve AB fonlarıyla gerçekleştirilen projelerin yanı sıra çocuğunu okula gönderen ailelere ve yoksul öğrencilere sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları aracılığıyla yardım yapıldığını anlatan Şener, bunların yetersiz olduğuna dikkat çekti. Şener, hükümet olarak, yoksullukla mücadelede varolan politikaları etkinleştirecek ve yeni politikalar oluşturacak Ulusal Yoksullukla Mücadele Stratejisi hazırlayacaklarını belirterek, bu sayede merkezi idare ile işbirliği içinde mahalli idarelerin, özel sektörün ve sivil toplum kuruluşlarının yoksullukla mücadele programlarında daha etkili biçimde yer almalarının teşvik edileceğini belirtti. Emine hanım ise o kadar bekleyebilecek gibi değil... Emine Aslan, yoksulluklarını anlatırken arada "Ayıp değil ya!" diyerek kendini teselli ediyor, ancak fotoğrafları çekildikten sonra gözyaşlarına hâkim olamıyor... Büyüme işe yansımıyor Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, art arda gelen krizler, tarım sektöründeki küçülme ve hızlı nüfus artışı nedeniyle, Türkiye'de istihdamın 1999 yılından bu yana düzey olarak gerilediğini söyledi. Mevcut yüksek büyüme ortamında hizmet sektöründe istihdam artışı olsa da bunun, tarımdaki atıl istihdamı eritmeye yetmediğini belirten Şener, "Bütün bu gelişmeler, Türkiye'nin istihdam sorununu yalnızca büyüme kanalıyla çözemeyeceğine işaret etmektedir. Kapsamlı ve etkin aktif istihdam tedbirleri gerekiyor" dedi. Kaynak: Radikal