BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  MAGAZİN  /  KÜLTÜR VE SANAT

Devletin örnek yurttaşları

Kitapta İsrail Başkonsolosu Yehuda Levitt'in 1950'li yıllarda Türkiye Yahudileri hakkındaki ilginç tespitleri yer alıyor.

Abone ol

Araştırmacı yazar Rıfat Bali Cumhuriyet Yıllarında Türkiye Yahudileri üçlemesinin son kitabı “Devlet'in Örnek Yurttaşları”nı yayınladı. İlk başta tek kitap halinde düşünülen seri malzeme çokluğu nedeniyle 3 kitaba yayıldı. Üçlemenin ilk kitabı 1923-1945 tarihlerini, ikinci kitap 1946-1949 İsrail'e göç yıllarını anlatıyordu. Son kitap ise 1950 ile Sinagog saldırılarının olduğu 2003 yılları arasını ele alıyor. Yaklaşık 10 yıllık bir araştırma sürecine yaslanan kitap, Ermeni Soykırımı tezine karşı Türk Hükümeti'nin yaptığı lobi faaliyetlerinde Türk Yahudi toplumunun oynadığı rolü ilk kez ayrıntılı olarak gözönüne seriyor. Bali, “İddialı konuşmak istemem ama kitaptaki bilgilerin neredeyse tamamı ilk defa yayınlanıyor” diyor.

ON DOKUZ ARŞİV GEZDİ

Kitabın hazırlanma sürecinde dokuzu Amerika'da, biri İngiltere'de, biri Danimarka'da, beşi İsrail'de biri Başbakanlık olmak üzere üçü Türkiye'de toplam 19 ayrı arşivden yararlanan Bali, “Faydalanamadığım 2 arşiv var ve açık olmadığı için yazık olduğunu düşünüyorum. Biri 500. Yıl Vakfı Arşivi. Bu arşivden dolaylı olarak yararlanabildim. Önsözde bahsettim. Diğeri ise Türkiye Hahambaşı arşivleri. Her zaman kapalı. Zaten bu arşivin büyük bir kısmının var olduğuna inanmıyorum. Belki 1980 sonrası olabilir. Bu arşivler özel arşivler olduğu için açıp açmamak kendilerine kalmış. Yurt dışındaki bazı arşivlerin de açık olduğu döneme yetişemedim. Bunların bir parça eksikliğini hissediyorum. Ancak 20 sene daha bekleyecek vaktim yoktu. Bu kitap benim üzerimde büyük bir yüktü, şimdi rahatladım.” diyor.

Bali'nin kitabın adını “” koymasının sebebi Yahudilerin Rum ve Ermenilerin arasında devletle arasında en az ihtilafı, gerginliği olan cemaat olarak görülmesi. Bali “Yahudilerin devletle arasında 'halledilmemiş' bir meselesi yok, geçmişten gelen bir talebi de yok. Azınlıklar arasında 'Ankara ile ilişkiler nasıl olmalı?' dendiğinde Yahudiler örnek gösteriliyor. Devlet de problem yaratmayan insanlar ve cemaatler ister. Dolayısıyla kitabın önemli kısmını tutan lobi faaliyetlerinde de rol aldılar. Devletin yanındaydılar.” diyor.

Ancak bu konumun zamanla Türkiye değiştikçe bir dezavantaj halini aldığını söyleyen Bali 90'lı yıllarda Türk Yahudi cemaatinin sol ve liberal çevreler tarafından devletçi olarak algılanıp dışlandığını, görmezden gelindiğini anlatıyor. “Görünmek istemeyen bir cemaat 92'de 500. yıl şenlikleri için birden çok fazla görünür oluyor sonra ortadan öyle bir kayboluyor ki, sanki burada yok. Çünkü taşlar yerinde oynadı, söylem değişti. Mevcut nizamı, Kemalizm'i tenkit etmek gayet sıradan bir şey oldu. Türk Yahudi cemaati ise devletin örnek yurttaşları olduğu için müesses nizamın ve Kemalizm'in yanında yer aldılar ve dışlandılar.” diyor.

KAMHİ BÜYÜKELÇİNİN İMDADINA KOŞARDI

Kitapta özellikle Kıbrıs harekatından sonra başlayan Türkiye'nin tanıtımına yönelik lobi faaliyetlerindeki Türk Yahudi toplumunun rolüne yer veriliyor. Bu dönemde Amerika Yunan ve Ermeni lobilerine karşı Amerikan Yahudi kuruluşları ile işbirliği yapmanın zemini aranırken Türk Yahudi toplumunun liderlerine başvurulmuş. Emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ, “Ben ABD'de büyükelçi iken zora girdiğimde Jak Kamhi'ye telefon ederdim. 48 saat içinde uçağa atlar gelirdi. Washington'da, Kongre'de Kamhi, Yahudi Lobisiyle mücadele eder, Yahudi Lobisi'ni bizim lehimize seferber eder, harekete geçirirdi. O bakımdan büyük yardımları olmuştur.” diyordu.

İSTANBUL TÜCCAR İZMİR SİYONİST

Kitapta ilgi çeken bölümlerden biri İsrail Başkonsolosu Yehuda Levitt'in İstanbul ve İzmir Yahudileri hakkındaki gözlemleri. Levitt 1950'li yıllarda İstanbul Yahudilerinin Siyonist olmadıklarını, İsrail'i ise ev ve arsa alınabilecek, ticaret yapıp kar elde edilebilecek bir yer olarak gördüklerini, İsrail'e göç edenlere yardımda bulunmaya ikna edilmelerinin çok zor olduğunu söylüyor. İstanbul Yahudileri için “İsrail'e sadık değiller, zira bu paraya mal oluyor.” diyen Levitt, Türkler tarafından her zaman yabancı görüldükleri için Türkiye'ye de sadık olmadıkları iddialarında bulunuyor.

Levitt, İzmir Yahudilerinin ise başka bir ülkedeymişçesine hayatlarının her kesiminde Siyonist eğilimin belli olduğunu söylüyor. İzmir'deki genel temayülün Yahudi gençleri İsrail'e yollamak olduğunu ifade eden Levitt, İstanbul'un aksine İzmir'de çocukların Yahudi okullarında iyi bir eğitim aldığını ve İstanbul nüfusunun onda birine sahip İzmir Yahudilerinin İstanbul'dan toplanabilecek bağışın yarısından fazlasını toplayabildiğinin altını çiziyor. (Emeti Saruhan)