BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00

Devlet Tanju'dan özür dilemeli!

Ya kaçak otomobil satın alan kamu bankasının en tepe yöneticileri de yargılanıp hapse atılsınlar…

Efendim, yandaki kutucukta Güngör Uras’ın 19.07.2011 tarihli Milliyet’te başlığı altında yayımlanan makalesinden bir bölüm okuyacaksınız…
Ve bendeniz bu Pazar da yine biraz eskiye dönecek, konuya ilişkin bir başka örnek vereceğim…
İsterseniz önce Güngör Uras’tan yaptığım alıntıyı okuyun, ister benim yazdıklarımı okuduktan sonra Uras’ın neler yazdığına bakın…
Sonuçta bir şey değişmeyecektir…
Buyurun efendim…


Kara Mizah: Devlette rüşvet kaçak Mercedes


Devlet devlete rüşvet verir mi? Olacak şey mi? Ama burası Türkiye A’bicim... Burada olmaz olmaz !..
- Bir devlet bankası Denizli Valisi’ne gidiyor. “Devlet memurlarına, devletin her ay dağıttığı maaşları, valilik emrindeki devlet paralarını bizim bankaya yatırırsanız size rüşvet olarak gıcır gıcır bir Mercedes otomobil hediye ederiz” diyor.
- Devletin valisine Devlet Baba otomobil vermez olur mu? Vermiş. Hem de o da Mercedes marka... Ama devletin bankasının rüşvet olarak vereceği Mercedes daha lüks... Daha yeni. Hem de fazla mal göz mü çıkarır? Olacak ise 2 tane Mercedes olsun.
- Devletin bankası, kaçakçıya gidiyor. Bir adet gıcır, Mercedes S 350 L alıyor. (Satış fiyatı 179 bin euro ile 205 bin euro arasında. Türkçesi 450 bin Törkiş Lira...)
- Vali rüşvet otomobili alınca (buna kibarca: “promosyon” diyorlar) devletin parasını otomobil hediye eden devlet bankasına yatırmaya başlıyor... (Koskoca devlet bankası bu Mercedes için kaçakçıya verdiği 450 milyon Törkiş Lirayı nereye nasıl masraf yazıyor, bu fatura saf ve bakir Türk halkına nasıl ödetiliyor? Bunu henüz anlayabilmiş değilim.)
- Derken efendim, devletin devlete rüşvet olarak verdiği oto kaçak çıkıyor.
- Kara mizah bitmedi. Valilik açıklama yapıyor: “Devlet bankasının, valiliğe rüşvet olarak verdiği otomobilin özürlü mal olduğu ortaya çıktığından valilikçe devlet bankasına müracaat edilerek, yeni Mercedes S 350 L gönderilmesi istenmiştir.”

Hatırlayanlar çoktur çünkü olay eski sayılmaz...
!994 yılı olmalı...
Tanju Çolak, Mercedes 550 SEL tipi bir otomobil beğenir...
Nerede?..
Bir otomobil galerisinde...
Ve...
Galeri yönetiminin isimlerini bildirdiği çalışanlara, otomobili kendi adına trafiğe tescil ettirmeleri için "özel vekâletname" verir...
Ve beğendiği otomobilin sahibi olur...

Derken, otomobilin kaçak olduğunu öğrenir...
Çevresinde kalmış çok az sayıda "akil" adama danışır...
"Git kendini ihbar et!" derler...
Tanju büyük sözü dinler; kendini ihbar eder...
Ve yargılama başlar...

Gelin görün ki asıl işi cinayet davasına bakmak olan ağır ceza hâkimleri, ticaret hukukundan bihaber oldukları için Tanju'nun savunmalarının hiçbirini kabul etmezler...
ve Tanju'yu "Sahte Evrak Tanzimi" suçlamasıyla hapis cezasına mahkûm ederler...
Ve bendeniz o günlerde şöyle yazdım:

Tanju otomobilini özel vekâletnameyle satın almış…
Yani...
Satın aldığı otomobilin kaçak olup olmadığını bilmesi mümkün olmadığı gibi bilmesi de gerekmez…

Çevrede maruf ve güvenilir olarak tanınan bir firma yetkililerinin kendisine bildirdiği iş takipçilerine verdiği vekâletname ile otomobilin sahibi olmuş…
Kaldı ki özel vekâletname ile satın aldığı otomobilin sahte olduğunu öğrenir öğrenmez kendini ihbar ederek gerçek suçluların yakalanması için emniyete ve yargıya yardımcı olmuştur...
Bu davada Tanju “Suçlu” değil “mağdur”dur…
Çünkü hem parasından hem de otomobilinden olduğu gibi itibarı sıfırlanmıştır…

Yani aynı şey Başbakanın veya Cumhurbaşkanının başına gelseydi de aynı cezayı verecek miydiniz?..
Bu nedenle Tanju’yu hapis cezası ile tecziye etmek, yargı adına çok büyük bir ayıp ve suçtur…

Peki..:
Ben böyle yazdım diye Tanju yırttı mı?..
Yargı yazdıklarımı ciddiye alıp “af edersiniz, satın alma vekâletname ile olmuş ve otomobil piyasasında alım-satımlar böyle yapılıyormuş” deyip Yargıtay aşamasında karar düzeltmesi mi yapıldı?..
Yooo…

tanju_colak_kacak_oto.20110723165827.jpgTanju Yugoslavya'nın Üsküp şehrinde yakalandı (çünkü hakkında arama/yakalama ilâmı çıkarılmıştı), Türkiye'ye getirilip Bayrampaşa Cezaevi'ne konuldu...
Oradan da Saray Cezaevi'ne nakledildi...
Yatıp çıktı…
Ama kabul edelim ki "İtibar kaybetti"...

Ve...
Yıllar sonra ne oldu biliyor musunuz?..
Tanju'yu "Kıymetli Evrakta Sahtecilik" suçundan mahkûm eden aynı ağır ceza mahkemesi, yapılan iade-i mahkeme duruşmasında Tanju'nun "Suçlu" değil, "Muhbir" olduğuna karar vererek, ünlü futbolcunun itibarını iade etti...
Peki ya yattığı aylar ne oldu?..
Tanju'nun yanına "Kâr" (!) kaldı...

O günlerde sıkı bir "Tanjucu" olmuştum...
Oysa, G.S.'den, F.B.'ye gittiği için ona öfkeliydim...
Ama madem ki benim gözümde "mağdur"du...
O halde savunmalıydım...
Üzerine giden kimi yazarlara da şöyle çattım o günlerde:
"Sen kalk Samsun'dan gel, Galatasaray'da, Fener'de oyna ve bir de Türkiye'nin en güzel kadınını kap...
İşte bu olmaz...
Çünkü o en güzel kadın için ağızlarından salya akan ama elini bilen tutamayan gazeteci ağabeylerini kızdırırsın, hem de çok kızdırırsın"...
Biliyormusunuz?..
O gün bugündür; o en güzel kadına âşık olan o gazeteciler Tanju'yu bir türlü affedemiyorlar...
O en güzel kadına attığı goller yüzünden...

Şimdi merakla izleyeceğim…
Bakalım kaçak Mercedes satın alan kamu bankasının başta genel müdürü (çünkü ana vekâlet veren o) olmak üzere aynı kamu bankasının şube müdürü ve ikinci imza yetkilileri de soruşturulacak mı?..
Bakalım kovuşturma da açılacak mı?..

Savcılık soruşturması başlamaz, kovuşturma açılmazsa Türkiye Yargısı Tanju Çolak’tan özür dilemelidir…
Yok…
Eğer savcılık soruşturması başlar, kovuşturma açılırsa söyleyecek bir şeyim olmaz…
“Demek ki bizim yasalarımız böyleymiş” derim…

Hoopp Tanju kardeş!..
Sen de takip et bu işi…
Peşini bırakma…
Çünkü...
Sen bugün itibarı iade edilmiş, "Kaçakçılığa karıştığı değil, karışmadığı kanıtlanmış bir mağdursun"...
Adalet Bakanlığı'ndan alacaklısın yani...
Şimdi olması gereken şu:
Ya kaçak otomobil satın alan kamu bankasının en tepe yöneticileri de yargılanıp hapse atılsınlar…
Ya da Devlet ve Adalet Bakanlığı senden özür dilesinler!..



"Biz şike yapmadık" diyebiliyor musunuz?..

Dünyanın en çirkin suçlamalarından biri; kendisinin "temiz" olduğunu söyleyemeyenlerin, pir-ü pak rakiplerini de çamura çekmek için iftira atmalarıdır...
Nereden mi çıktı?..
İhsan Kalkavan "Galatasaray da yıllar önce şike yapmıştı" dedi de işte oradan çıktı...

Sevgili Kalkavan bunu durduk yerde söylemedi...
Diğer üç büyük takımımızın yöneticileri "Şike yapmak" suçlamasıyla tutuklanıp (biri kefaletle serbest bırakıldı) Galatasaray hakkında hiçbir iddia bile yapılamayınca kıskandı mı ne öyle "çirkin" bir "iddia" attı ortaya...
İyi ama sevgili Kalkavan; bu attğınız "iftira" aynı zamanda da bir nevi itiraf değil mi?..
Yani...
"Tamam biz şikeciyiz ama Galatasaray da şikeci" demiş olmuyor musunuz?..

kalkavan.jpg

Arkadaş;
İbra edilmiş bir şampiyona "çamur" atacağınıza tuttuğunuz, hatta bir ara yöneticilik de yaptığınız kulübünüze güveniniz tamsa, neden çıkıp da "biz şike yapmadık" diyemiyorsunuz?..
Söyler misiniz?..
Yukarıdaki fotoğrafsa korkunuz; o zaman çıkın "arkadaşlarımız tertemizdir, onlara güveniyoruz... Aklanarak aramıza katılacaklardır" deyin...
Yani; Galatasaray'ı karalamak için arkadaşlarınınızın birer "Şikeci" olduğunu itiraf etmeniz sizin gibi saygıdeğer bir beyefendiye hiç yakışmadı...