BIST 9.765
DOLAR 35,18
EURO 36,45
ALTIN 2.933,39
HABER /  GÜNCEL

Devlet Bahçeli'ye ağır suçlama

Milliyet Gazetesi'nden Akşam Gazetesi'ne geçen Tuncay Özkan, Aydın Doğan ile arasında geçen inanılmaz konuşmaları açıkladı.

Abone ol İŞTE TUNCAY ÖZKAN'IN YAZISI Bugünü aydınlatan anılar Sisler içinde bir Türkiye yaşıyoruz. İnsanın adam gibi kalabilmesi; yolunu şaşırmaması için aklı, yüreği, azmi, hayalleri, vicdanı sağlam olacak. Kararlı olacak. Korkmayacak, yılmayacak. Saldırılar altında yoluna devam edecek. Zor ve fakat mümkün bir olay. Aydın Doğan ile Fatih Altaylı arasındaki telefon konuşmasını okuyunca birçok şey geçti aklımdan. Aydın Doğan diyor ki, 'Ne bugün ne de yarın Mehmet Emin Karamehmet'in hiçbir şirketine, bu şirketin hisselerine talip olmayacağım.' Ne ilginçtir ki bunları söyleyen Aydın Doğan, Pamukbank'a el konduğu anda gidip satın almak ve incelemek için resmi müracaatta bulundu. Adamları gitti inceledi bankayı. Hatta oradan edindikleri bilgileri medya kuruluşlarında çarşaf çarşaf yayınladılar. Daha bu olayın üzerinden iki ay geçmedi. Sonra benimle ilgili bölüm geliyor. Aynen aktarıyorum: Çok sinirliydi. 'Nereden çıkartıyorlar bunları anlamıyorum. 6 ay öncesine kadar bana 'Sen benim babamsın' diyen, elimi öpen Tuncay Özkan, buradan ayrıldı, bize sövüyor. Madem ben iyi bir adam değildim, niye bana baba diyordun, niye elimi öpüyordun' diye sordu. Sorunun muhatabı ben değildim, ama Aydın Bey öfkeliydi. 'Medyayı kirlettiler. Mesleğimden tiksinir hale getirdiler. Ben medyayı iş olarak gördüm. Ama bunlar silah olarak görüyorlar. Kirletiyorlar.' Bunları Aydın Doğan söylemiş olabilir mi diye düşündüm. Üslup onun. Aktardığı olay da doğru. Yani 'baba gibi sevmek' ve özel günlerde geleneklerime uygun olarak 'elini öpmek' kısmı. Demek anıları depreşmiş. 'Evladı' gibi sevdiğini söylediği beni, saygımın, sevgimin üzerinden vurmak istemiş. Çok da kavga ederdik birbirimizle ve benimle, onunla ilgili olarak başkalarıyla. Keşke onları da anlatsa. Bir şey daha öğrendim böylece hayatta. Sadece sevmek menfaatsiz, karşılıksız, demek böyle kullanılabiliyormuş! Bir kez daha inandım, adam gibi adam olmak gerekliliğine. Benim için hırsız diyecek hali yok ya, arsız diyecek hali de yok. Ne yapsın elindeki malzemeyi kullanıyor. Sevgimi ve saygımı. Bu çağda çok eski bir adam olunsa bile, yürek yerine nalıncı keseri koydu mu insan, başka olmuyor sonuç. Gidip yıkanacaksınız zımpara taşlarıyla o sevgiden arınmak için. Kalbinizi kanatıp, atacaksınız o kirli kanı içinizden. Bir daha da bakmayacaksınız topuğuna geriye dönüp. O kadar. Bir anılar kitabı toplamak şart oldu. Dedim ya, sisler içindeki ülkede anılar yol gösterici. Düşünüp dururken aklıma neler geliyor oysa. Aydın Bey anılardan bahsettiğine göre, benim de birkaç anımı aktarmam şart. Bugünün sislerinin bir kısımını dağıtırız belki. Bundan bir buçuk yıl önce bir akşam üzeri, Aydın Doğan çağırdı gittim. Hürriyet binasındaki odasında gülerek karşıladı, 'Atlattım seni, bir de araştırmacı gazeteci olacaksın' dedi. Hayırdır dedim, anlattı: 'Ankara'da bu Fiskobirlik alacaklarıyla ilgili olarak bir büyük yolsuzluk tezgahlıyorlar. Kimsenin parasını vermediler ama Pamukbank'ı kurtarmak için Mehmet Emin Karamehmet'e bu parayı verecekler. Ben olayla ilgileniyorum ama sen de bir bak. Büyük kurtarma operasyonu. Pamukbank batak, bu parayla kurtaracaklar. Devlet tahvil basıp oraya 300 milyon dolar koyacak. Bu, haksız rekabet yaratıyor. Adam oradan aldığı parayla gelip gazetelerde karşımıza dikiliyor. Bu adaletsizlik. Ama hiçbiriniz ilgilenmiyorsunuz.' Hiç haberim yok araştırayım, dedim. Araştırdım. Bir yolsuzluk yoktu. Devletin Karamehmet'e borcu vardı. Devlet Pamukbank dahil olmak üzere birkaç bankadan zor durumdaki Fiskobirlik için para istemiş. Banka da bunu vermiş. Alacak zamanı geldiğinde devlet parayı ödememişti. Ödemiyordu. Hala da bu para ödenmiş değil. Hatta Çukurova Grubu dışındaki herkesin parası ödendi, ama Pamukbank'ınki ödenmedi. Bu para, zamanında ödense belki de Pamukbank sıkıntıya düşmeyecekti. Ama ödettirilmedi ya da ödenmedi. O dönem ben ilgilenmedim bu olayla. Doğan Grubu'nun gazetelerinde kimlerin nasıl ilgilenip, yazdığı ise arşivlerde duruyor. Bir başka anım, İstanbul'da Milliyet binasındayım. Aydın Doğan çağırdı, konuşuyoruz. 8 ay öncesi. Odada bir dost da var. Konu yine Karamehmet. Aydın Bey tırnaklarını yiyor. Elindeki sarı kehribar tespih öfkesini emmiş, kararmış. Başlıyor bağıra bağıra anlatmaya: 'Kardeşim Ankara'ya söyleyin bu adamı kurtarırlarsa ben de çıkıp her şeyi yazacağım. Git Ankara'ya aktar, bu haksız rekabeti durdursunlar. Genelkurmay'a ne Karamehmet'ten? Ne diye ilgileniyorlar Pamukbank olayıyla. Pamukbank'a BDDK el koyacak ama koydurtmuyorlar. Seni dinlerler, git anlat. Batan batacak. Batmazlarsa devletin parasıyla karşıma çıkıyorlar. Rakip oluyorlar. Zaten Turkcell onlar açısından haksız rekabet kaynağı, para basıyorlar. Üstelik Digiturk'ü de oradan finanse ediyorlar. Biliyor musun o Digiturk benimdi. Karamehmet gaspetti. O senin arkadaşın Devlet Bahçeli para aldı, kararnameyi imzalamıyor...' Sözünü kestim burada Aydın Doğan'ın: 'Devlet Bey para almaz. Namuslu bir insandır. Ulusal ekonomiye katkıları nedeniyle olayın çözümünü istiyorlar...' 'Öyleyse o Kemal Çevik para aldı...' Yine itiraz ediyorum. 'Sanmam, bunların parayla ilgisi yok. Olayın kendisine karşı çıkıyorlar. Haksız diyorlar...' Aydın Doğan devam ediyor: 'Senin arkadaşın Mesut Yılmaz da bunları koruyup kolluyor, bunlardan yana. Karamehmet'i kurtaracak...' Araya giriyorum: 'Karamehmet Grubu, 'Mesut Yılmaz bizi batırdı' diyor, bu iş nasıl oluyor? Mesut Yılmaz yok 10 gündür, yurtdışında kim kimi kurtarıyor?' 'Hayır ben biliyorum o kurtarıyor. Bunlar Karamehmet'i kurtaracaklar. O da gelip karşımıza dikilecek. Haksız rekabettir bu. Ankara'da bu adamı kurtaramazlar. Batmış adamı niye kurtaracaklar. Bırakın batsın, gitsin...' Ben olmaz diye itiraz ediyorum. 'Ankara'da hiç kimseye gidilip, 'şunu batır' denmez.' Ankara beni dinlemez. Bunun haberi yapılmaz. Öfkelenmişsiniz sakin olun. Ankara'da sizinle ilgili kötü düşünenlerin ekmeğine yağ sürersiniz, kötü imaj vermeyin' diyorum. Sözümü bitirmeden bağırarak başlıyor odasında turlamaya: 'Nasıl söylemezsin, niye söylemezsin, bunlar eşkıya, gelip rakip olacaklar, batacak adam batmalı kardeşim...' Odada bulunan üçüncü kişi müdahale ediyor: 'Aydın Bey, Tuncay haklı. Bu çok yanlış olur. Bunlar ulusal ekonomide önemli bir paya sahipler. Batarlarsa ekonomi kötüye gider. Allah korusun Yapı Kredi Bankası da etkilenirse, Türkiye ekonomisi kriz içinde kriz yaşar.' Ben 'Bunlar batınca yerine kim gelecek?' diyorum ve yanıtımı alıyorum, 'Kim gelirse gelsin kardeşim, bunlar gitsin..' Anılar bunlarla sınırlı değil. Ama ben asıl olayla, olguyla ilgili olanları seçtim. Gerisi teferruat. Dün Pamukbank'a el konulur konmaz ilk talip olanın Aydın Doğan olduğu, bununla ilgili BDDK'ya para bile yatırıldığı unutulmuş, bugün Karamehmet'ten hiçbir şey alınmayacak lafları. Doğru mu? Bir gün Aydın Bey bir siyasetçinin de olduğu masada, bir olayla ilgili olarak 'Kendimi asarım...' dedi. Siyasetçi atılıp 'Dur bir dakika Aydın Bey. Biliyorum Taksim'e çıkacaksın gene, ama orada asılacağın ağaç kalmadı, her birinde iki kez asıldın zaten' deyiverdi. Aydın Doğan için bir şey fark etmez nasıl olsa.