BIST 9.921
DOLAR 35,20
EURO 36,65
ALTIN 2.962,29
HABER /  GÜNCEL

Derya Arbaş'ın kısa yaşam öyküsü

35 yaşında çok erken aramızdan ayrılan sinema sanatçısı Derya Arbaş'ın kısa süren yaşamının öyküsü şöyle:

Abone ol

Geçtiğimiz hafta dedesi Avni Arbaş'ı kaybeden ve cenazenin ardından Türkiye'ye kesin dönüş yapmak üzere ABD'ye giden Derya Arbaş, geçirdiği kalp krizi sonucu öldü. 35 yaşındaki oyuncunun cenazesi, cumartesi günü doğup büyüdüğü ABD'de babasının yanında toprağa verilecek. Derya Arbaş, önceki gece Amerika'nın Los Angeles kentindeki evinde geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını kaybetti. Uykusunda hayata veda eden 35 yaşındaki Arbaş'ın ölümü, başta annesi Zerrin Arbaş olmak üzere tüm sevenlerini üzdü. Geçtiğimiz hafta dedesi ressam Avni Arbaş'ı kaybeden ve cenazede son derece üzgün olduğu gözlenen güzel oyuncu, hemen ardından yaşamını sürdürdüğü Amerika'daki evine dönmüştü. Ancak, bu kez amacı eşyalarını toplayarak Türkiye'ye gelmek ve dedesinin Asmalımescit'teki evine yerleşmekti. Ne var ki bu isteğini gerçekleştiremedi. İYİ YETİŞMİŞTİ Derya Arbaş, idealist bir insandı ve büyük hayalleri vardı. Ancak, her zaman şans kendisinden yana olmadı. Holywood'da varolmaya çalıştığı yıllarda, kendini gösterecek denli önemli projelere imza atamadı. ‘‘Av Peşinde’’ adlı bir dizide rol aldı. Bu dizideki bazı cüretkár sahneler, Türkiye'de de büyük sansasyon yarattı. Daha sonra, kendisi gibi genç yeteneklerden oluşan bir oyuncu kadrosunun rol aldığı ‘‘Mile Marker 40’’ filminde kendini göstermeye çalıştı. Türkiye'de çok daha kolayca star olabilecekken zor yolu seçmişti. ‘‘Sharon Stone'un ünlü olması yıllar sürdü. Temel İçgüdü'yü çevirdiğinde 35 yaşındaydı’’ diyor ve sabretmeyi bildiğinden bahsediyordu hep. Yeteneği ve güzelliği sayesinde sonunda istediği noktaya varacağına inancı tamdı. 4 boyunca ‘‘California Institute of the Arts’’ta eğitim gördü. Kendini yetiştirip açıklarını kapattı ve birikimini sağlamlaştırdı. Ama beklediği fırsat bir türlü eline geçmedi. ROMAN BİLE YAZDI Buna rağmen hiç boş durmadı ve yazarlığa soyundu. ‘‘Gratified Desire’’ adlı bir roman yazdı. Ardından da bir film yönetmeniyle ilgili kara mizah türünde bir roman kaleme almaya başladı. Sanatın farklı alanlarında kendini kanıtlama konusunda ısrarlıydı. Dedesi ressam Avni Arbaş'tan da etkilenmişti, fırsat buldukça tuvalin başına geçiyordu. Son yıllarda ise beste çalışmalarına merak salıp onlarca beste yaptı. Yalnızlıktan korkmuyordu Derya Arbaş. Amerika'da hayallerinin peşinde koşmaya devam etti. Maddi sıkıntı da çekmiyordu. ‘‘En iyi dostumdu. Onun yokluğunu çok hissediyorum’’ dediği babasından kalan miras, çalışmadan yaşamasına yetiyordu. STAR OLACAKTI ‘‘Hiçbir şeyden korkmuyorum. Yaşamayı seviyorum. Başarmak istediğim çok şey var. Dünya starlarından biri olmak istiyorum. Bunun için de bekliyorum. Evet beklemenin sonu yok ama Michelle Pfeiffer da tam on yıl sonra keşfedildi. Benim de acelem yok’’ diyen Arbaş, ne yazık ki hayallerini gerçekleştirecek zamanı bulamadadı. Cahit Sıtkı Tarancı'nın ‘Yolun yarısı’ olarak tanımladığı 35 yaşında öldü. Buna nasıl dayanayım Derya Arbaş'ın ölümü, annesi Zerrin Arbaş'ı yıktı. Daha birkaç gün önce babası Avni Arbaş'ı kaybeden Arbaş, şimdi de kızını kaybetti: ‘‘Beş gün önce babamı kaybettim, şimdi de kızımı. Babam, Derya'nın en çok sevdiği insandı. Onun üzüntüsünü içinde yaşıyordu. Cenazeden sonra Los Angeles'taki evine döndü. Ancak Amerika'ya indikten sonra kendisinden haber alamadım. Oysa oraya gittiğinde mutlaka bana ve birkaç yakınına haber verirdi. Bu kez kimseyi aramadı. Orada değilken onun evinde kalan Grace adındaki kız arkadaşını aramış sadece. Kendisini eve götürmesini, yorgun ve üzgün olduğunu söylemiş. Arkadaşı da onu havaaalanından alıp eve götürmüş. Hemen yatıp uyumuş, Grace de o akşam Derya'nın evinde kalmış. Sabah kalktığında ise ölüsüyle karşılaşmış. Bu acıya nasıl dayanacağım, bilemiyorum. Cenazesi orada kalacak, çünkü babası Derya'yı çok seviyordu. Cumartesi ABD'ye gideceğim. Babasının yanına defnedilecek, Hálá şoktayım ve inanamıyorum. Keşke ben de ölsem.’’ Dedesine çok üzülmüştü Derya Arbaş'ın ani ölümü üzerine farklı iddialar ortaya atıldı. Dedesini çok seven ve iki ayda bir Türkiye'ye gelerek onu ziyaret ettiği bilinen Arbaş'ın, ünlü ressamı kaybettikten sonra bunalıma girdiği belirtildi. Arbaş'ın ölümüne, kalp krizinin değil, aşırı dozda uyuşturucunun neden olabileceği de iddia edildi. Ancak Arbaş, yıllar önce yaptığı bir röportajda, ‘‘Ben hiç uyuşturucu kullanmadım. Lise ve üniversitede o kadar çok insanın yaşamlarını mahvettiklerini gördüm ki, hiç merak bile etmedim’’ demişti. O kız hiç mutlu olmadı 1987 yılında çekilen ‘‘Beyaz Bisiklet’’te Derya Arbaş ile birlikte kamera karşısına geçen Yaşar Alptekin, üzüntüsünü dile getirirken yıllar öncesinde kalan platonik aşkını da itiraf etti: ‘‘Haberi ilk olarak sizden duydum. Çok üzüldüm. Canım Deryam benim. O kız hiç mutlu olamadı. O, gerçekten çok saf ve çok iyi bir kızdı. Ben de dahil hiç kimse onu mutlu edemedi. ‘Beyaz Bisiklet' çekilirken ona áşık olmuştum. Hatta Kaş'taki çekimlerde kendisine, ‘Sen ceylan gibisin, çok güzelsin' demiştim. CEYLAN NE DEMEK YAŞAR O da Türkçesi az olduğu için bana, ‘Ceylan ne demek Yaşar' diye sormuştu. Ben de anlatmaya çalışmıştım. Aradan bir saat geçtikten sonra annesi Zerrin Hanım yanıma geldi. ‘Sen kızımı su aygırına mı benzettin, çok ayıp' dedi. Meğer Derya yanlış anlamış. Durumu açıkladım ama tüm set ekibi buna dakikalarca gülmüştü. Bu anıyı hiç unutamam. En son iki yıl önce bir kokteylde karşılaşmıştık. Eski günleri konuşmuştuk. O yine mutsuz olduğunu söylüyordu. Allah rahmet eylesin.’’ ‘Muavin üstüme atladı’ demişti Derya Arbaş, geçtiğimiz temmuz ayında bindiği otobüste muavinin tacize uğradığını iddia etmiş, firma yetkilileri de, Arbaş'ın sarhoş olduğunu ileri sürmüştü. Arbaş ise Hürriyet'e, ‘‘Uyuyordum, uyandığımda muavin ‘Sigaranız var mı?' dedi. Ve üstüme atladı. Herkes uyuyordu o sırada. Ben de başkalarını rahatsız etmemek için şoförün yanına giderek yolumuzun ne kadar kaldığını, o kişinin bana servis yapmamasını ve bir an önce gitmek istediğimi belirttim. Söylendiği sarhoş falan değildim’’ demişti. Partilerde barmaid’lik yapıyordu Derya Arbaş, Los Angeles'ta ‘‘Beautiful Bartenders’’ isimli bir firmada çalışıyordu ve sosyetenin özel partilerinde barmaidlik yapıyordu. Bir ara fotoğrafçılık dersleri alan ve fotoğrafçılık da yapan Arbaş, Amerika'da Derya Berti ismini kullanıyordu. Türkiye’nin Scarlet’iydi Derya Arbaş, 1992'de, ‘‘Bir Scarlett Aranıyor’’ yarışmasının seçmelerinde birinciliği kazandı. İpek Çeken, Nilüfer Açıkalın, Aylin Arasıl gibi rakiplerini arkada bırakıp, ‘‘Türkiye'nin Scarlett’’i olan oyuncu, iki gün sonra Amerika'ya döndü. ABD'deki finallere katılan Arbaş, ilk üç arasına girmeyi başardı. Bir Hollywood klasiği olan ‘‘Rüzgár Gibi Geçti’’nin devamı niteliğindeki ‘‘Scarlett’’ filminde rol almayı garantilemişti. Ancak film projesi iptal edildi. Ve yapım ‘‘Scarlett’’ adında bir mini dizi olarak çekildi. Arbaş da bu projede Scarlett'i oynayamadı ve küçük bir rolle yetinmek zorunda kaldı. Bütün bunlara rağmen, Türkiye'de çok daha kolayca parlayabilecekken Amerika'dan bir türlü kopamıyordu. Kızılderili babanın kızı Eski Türkiye Güzeli Zerrin Arbaş ile Kızılderili oyuncu Dehl Berti'nin kızı olan Derya Arbaş. 17 Haziran 1968'de Amerika'da dünyaya geldi. İşte çocukluğundan ve yetişkinliğinden babası ve annesiyle iki fotoğraf... Derya, küçük yaşlardan itibaren güzelliğiyle herkesin dikkatini çekmeye başladı. Özellikle de film yapımcılarının. Ama onun gözü Yeşilçam'da değil Hollywood'taydı. Ancak, ilk deneyimi bir Türk filminde yaşadı. 17 yaşında Talat Bulut'la başrolü paylaştığı ‘‘Kuyucaklı Yusuf’’ için kamera karşısına geçti. Bu filmle Arbaş'ı tüm Türkiye'ye tanıttı. Onu ‘‘Bir Günlük Aşk,’’ ‘‘Bitmeyen Sevda,’’ ‘‘Beyaz Bisiklet,’’ ‘‘Dilan,’’ ‘‘Alev Gibi,’’ ‘‘Gece, Melek ve Bizim Çocuklar’’ izledi. Peş peşe rol aldığı filmlere rağmen Amerika'dan kopmadı, hayatını hep orada sürdürdü. Aşiret liderinin oğluyla evlenmişti Derya Arbaş, 1987 yılında ailesinin karşı çıkmasına karşın bir aşiret liderinin oğluyla evlenerek Ağrı'ya gelin gitmişti. Ağrı'da 1986 yılında ‘Dilan’ filminin çekimi sırasında Derya Arbaş, Tutak İlçesi'ne bağlı Sincan Köyü'nde oturan aşiret lideri Mehmet Polat'ın oğlu Nihat Polat'a gönlünü kaptırdı. Annesi Zerrin Arbaş ve diğer yakınlarının karşı çıkmasına karşın Derya Arbaş, 1987 yılında Nihat Polat ile Antalya'da nikah masasına oturdu. Aşirete gelin giden Derya Arbaş'ın Nihat Polat'la evliliği iki yıl sonra boşanmayla son buldu. Maço erkekler benden çekiniyor Derya Arbaş, boşandıktan sonra uzun süre evlenmeyeceğini, hayatına kimseyi sokmayacağını söyledi. Ona göre erkekler kendisinden korkuyordu. ‘‘Erkekler bana yaklaşmaya korkuyor. Bence onlar zeki, dünyayı görmüş, üstelik de güzel kadınlardan korkuyorlar.Benden kaçtıklarını hissediyorum. Maçoluklarına bir şey olur diye çekiniyorlar’’ sözleriyle de bu düşüncesini açıkça dile getiriyordu. Ama bir süre sonra kalbini Steve Wilcox adlı 30 yaşında bir aktör çaldı. ‘‘Beyaz atlı prensi buldum’’ diyordu. Tiyatro okulunda tanıştığı ve birkaç yıl sonra aşk yaşamaya başladığı Wilcox ile beraberliği de mutlu sonla bitmedi. Nişanlıydılar Derya Arbaş, bir yıldır birlikte olduğu sevgilisi Erkin Alver'in kendisine aldığı nişan yüzüğü ile ABD'ye gitmişti. Evlenme ve çocuk sahibi olma hayallari taşıyan Arbaş, nişan yüzüğünü alınca çok mutlu olmuş ve Türkiye'ye kesin dönüş yaptıktan sonra sevgilisiyle evlenme planları yapıyordu. En medyatik aşkı Derya Arbaş'ın Türkiye'de bilinen en medyatik aşkı, Metin Uca'ydı. Ekranların sempatik yüzlü, sivri dilli ismi ile gözlerden de dedikodulardan uzak bir aşk yaşadı Arbaş. Ancak bu ilişki de başladığı gibi sessiz sedasız noktalandı. Ölüm haberini alan Uca, ‘‘Annesi ağlayarak beni aradı. Ne olduğunu anlayamadım. Büyük bir şaşkınlık yaşıyorum, inanamıyorum. Dedesinin cenazesinde uzun uzun konuşmuştuk. Kalp krizi diyorlar, nasıl kalp krizi bu böyle anlamış değilim’’ dedi.