New Horizon adlı uzay aracının gönderdiği Plüton fotoğrafları dünyanın dikkatini cezbetti.
Abone ol85 yıldır Plüton insan için siyah bir zeminde parlayan beyaz bir noktaydı. Bugün bu cüce gezegeni artık birçok ayrıntısıyla görüyoruz.
New Horizon adlı uzay aracının gönderdiği Plüton fotoğrafları dünyanın dikkatini cezbetti.
Benim gibiler bu anı görmek için 20 yıldır bekliyordu.
1980’lerin başında doğmuş ve daha çocukken astronominin büyüsüne kapılmıştım. O dönem güneş sitemindeki bütün gezegenlere uzay aracı gönderilmişti, Plüton hariç.
Bugün nihayet Plüton’un neye benzediğini, onun hakkındaki en temel bilgiyi biliyoruz.
Bu konuya daha fazla girmeden önce şunu hatırlatalım: Plüton tam anlamıyla bir gezegen değil, cüce gezegen olarak sınıflandırılmış bulunuyor.
Geçen haftaya kadar Plüton güneş sisteminde çözülmeyi bekleyen büyük bir sır gibiydi. Astronomi kitabında hakkında en az bilgi bulunan ve büyük renkli fotoğrafları olmayan “gezegen”di. 1930’da gökbilimci Clyde Tombaugh keşfettiğinde elde ettiği fotoğraflardan çok da iyi değildi.
Bu iki fotoğraf altı gün arayla çekilmiş, Plüton bu sırada arkadaki durağan yıldızlara kıyasla biraz yer değiştirip kendisini ele vermişti.
İşte bu fotoğraflar Tombaugh’nun elde ettiği tek görüntülerdi ve onlarca yıl boyunca Plüton’u sadece o belirsiz haliyle gördük.
Güneş sistemindeki sekiz gezegenin her biri ayrı özelliklere sahipti. Venüs yüksek ısısı, basınç ve asit yağmurları, Mars kızıllığı, Jüpiter farklı renklerdeki şeritleri ve uyduları, Satürn etrafındaki halkası, Uranüs açıklanamaz ter duruşu, Neptün mavi rengiyle biliniyordu.
Ama Plüton yıllar boyunca bir nokta olarak kalakaldı.
Uzayın derinliklerinden ayrıntılı fotoğraflar gönderen Hubble uzay teleskobu bile Plüton konusunda fazla bir şey yapamadı.
1994’te çektiği Plüton ve en büyük uydusu Charon görüntüleri hayal kırıklığı yaratacak düzeydeydi.
Bilim insanları Hubble teleskobundan birkaç yıl sonra gelen Plüton görüntülerini yan yana koyarak bu cüce gezegen hakkında daha fazla bilgi edinmeye çalıştı.
Bugün ise Plüton’u ilk kez tüm renkleri ve yüksek çözünürlü fotoğraflarıyla görüyoruz. Bu yeni bir dünyaya ilk bakışımız sayılır.
1989’da Neptün yakınlarından geçilmesinin ardından uzay araştırmalarında birçok yeni keşif yapıldı. Mars’a uzay robotu indirildi, Satürn’ün uyduları etrafında tur atıldı ve Merkür’ün ilk kapsamlı haritaları çıkarıldı. Belki de en etkileyici olanı Philae’nın göktaşına inişiydi.
Ama benim açımdan, uzun bir bekleyişin ardından Plüton’un yepyeni fotoğraflarını görmekten daha heyecan verici bir şey olamazdı.
Nihayet o da oldu…
-
Bu makalenin aslını ’te okuyabilirsiniz.
Dergideki diğer makalelere .