Kelliğe çözüm yolu bulunacak mı yoksa tedavi ümidi hiç mi yok?
Abone olKellik bilim insanları için çözüm getirmesi zor bir sorun. On yıllardır süren araştırmalara rağmen kelliğe neden olan biyolojik mekanizmalar henüz anlaşılmış değil. Peki bu durum yakında değişebilir mi?
New York’taki Columbia Üniversitesi’nden Angela Christiano kellik sorununa dair uzun süre yeni fikir getirilemediğini, ancak şu sıralar heyecan verici gelişmeler olduğunu söylüyor.
Erkeklerde kellik (androgenetic alopecia), testislerde üretilen testosteron hormonunun yan ürünü olan ve DHT olarak bilinen maddenin kafa derisindeki kıl köklerini (folikül) giderek zayıflatması ve saçı deri üzerine çıkamayacak kadar cansızlaştırması sonucu ortaya çıkar.
ABD’de Gıda ve İlaç İdaresi’nin onayını almış ve başka hastalıklara çare aranırken tesadüfen bulunmuş finasteride ve minoxidil bazı etken maddelerin bazı erkeklerde saç dökülmesini yavaşlattığı biliniyor. Fakat dökülen saçları geri çıkaracak başka bir tedavi yöntemi saç ektirme dışında henüz bulunmuş değil. Bu ise hem pahalı hem de zahmetli bir işlem.
PGD2 reseptörü
Kelliğin arkasında yatan biyolojik nedenler karmaşık. Fakat son yıllarda bazı gelişmeler de olmadı değil. 2012’de John Hopkins Üniversitesi’nden Luis Garza, Prostaglandin D2 (PGD2) adı verilen bir lipid bileşiminin kıl köklerinin canına okuduğunu tespit etmişti. Gen analizleri, PGD2’nin kellerde çok daha fazla olduğunu ortaya koydu. Bu madde laboratuvarda kıl köklerine uygulandığında kılın uzamasında çok büyük bir yavaşlama olduğu gözlendi.
PGD2’nin kıl kökü hücrelerinde GPR44 adlı enzime tutunduğu tespit edildi ve bu enzimlerin olmadığı farelerde kıl uzamasında herhangi bir sorun görülmedi.
Aynı şey insanlar için de geçerliyse bu mekanizmanın kesintiye uğratılması halinde kelliğe çözüm bulunabilirdi. Buradan hareketle Garza, artık bir hedef için çalışılabileceğini söylüyor.
Farmakoloji şirketleri GPR44’ü bloke edecek ilaçları denemeye başladı bile. Astım gibi alerjik hastalıkların tedavisinde kullanılan bir maddenin işe yarayabileceği ihtimali üzerinde çalışılıyor. Fakat böyle bir madde bulunmuş olsa bile insanlar üzerinde yapılacak denemeler uzun ve pahalı bir süreç.
Ayrıca PGD2 reseptörü tek başına çalışmıyor da olabilir. Belki de birçok şeyin bileşimi kıl kökünde zayıflamayı tetikliyordur. Fakat bu maddenin rolünü anlamanın tek yolu insan üzerinde denemek; çünkü diğer canlılarda erkekte görülen belli bölgelere özgü kellik söz konusu değil. Garza bunun denemeye değer olduğunu söylüyor.
PGD2’nin kellikten geri dönüşü sağlayarak yeniden saç çıkarıp çıkarmayacağını denemeler gösterecek. Yeniden saç çıkarma önemli bir konu; yoksa bu ilacın kellere bir faydası olmayacak. Bu nedenle bazı araştırmacılar foliküler yeniden oluşum adı verilen bir işlemle yeni kıl kökleri yapmanın yollarını arıyor.
4000 gende bozulma
Bunun bir yolu, etrafındaki hücrelere folikül üretme emri veren ve deripapili adı verilen deri hücreleri elde etmek. Bunlar sağlıklı kafa derisinden alınıp laboratuvarda çoğaltılarak kel kafaya nakledilebilir. Bu teknik kemirgenlerde çok başarılı sonuç veriyor. Fakat ne yazık ki insanlardan elde edilen deri papili laboratuvarda yeni folikül üretme becerisini çabucak yitiriyor.
Bunun nedeni belki de hücre çoğaltma yönteminde yatıyor. Laboratuvarda düz yüzeylerde bu hücreleri çoğaltmaya çalışmanın 4000 gende bozulmaya yol açtığı görüldü. Bunun üzerine sıvı damlaları üzerinde hücre geliştirme denemeleri başladı ve başarılı oldu.
Araştırmacılar bu hücreleri saçsız insan derisine ve bu deriyi de sıçanlara nakletti. Altı hafta sonra, yedi kişiden alınan deri papillerinin beşinin folikül ürettiği, bu beş folikülden ikisinde ise saç çıktığı görüldü.
Bu yöntemle genlerin yüzde 22’sine yeniden işlev kazandırılmıştı. Fakat sağlıklı kıl büyümesi için bu genlerin en az yarısına işlev kazandırılması gerektiği tahmin ediliyor. Bir de doğal olarak çıkan saçın döküldükten sonra yeniden büyüme yeteneğinde olması gerekiyor. Araştırmacılar ayrıca kafa derisine 30-45 derecelik bir açıyla bu kıl köklerinin yerleştirilmesini sağlayan bir saç nakli cihazı da geliştirmeye çalışıyor.
Saç nakline son
Saç nakli ihtiyacını tümüyle ortadan kaldırmak için bazı araştırmacılar da kafa derisindeki hücreleri yeni folikül üretmeye teşvik edecek bir yol bulmaya çalışıyor.
2007’de Pennsylvania Üniversitesi’nden George Cotsarelis, farelerde iyileşme sürecinin deri hücrelerini embriyo aşamasına programladığı ve kısa süreliğine bazılarının foliküle dönüşebileceğini ortaya koydu. Ekip, bu süreci sağlayan kimyasal sinyal mekanizmasını tespit etti. Bu sinyaller bloke edildiğinde farelerde daha az sayıda folikül oluşuyor, beslendiğinde ise artıyordu.
Boston’da Follica adlı bir şirket buradan hareketle bir tedavi geliştirdi. Tedavinin ayrıntıları açıklanmıyor ama deri hücrelerinde saati geri çevirmek için derinin üst tabakası sıyrılıyor ve bazı kimyasal karışımlar sürülüyor. Şirket, insanlarda yapılan testlerde yeni folikül oluşumuna tanık olunduğunu belirtiyor. Fakat bu araştırma henüz yayımlanmış değil.
Daha sonra Cotsarelis, FGF9 adlı bir proteinin yaralı farelerde deri hücrelerinin foliküle dönüşmesini sağladığını ortaya koydu. Bu protein insanda da aynı etkiyi gösteriyorsa Follica’nın önerdiği tedaviyi daha da etkili kılabilir.
Kellik erkeklerde ‘orta yaş bunalımı’ olarak adlandırılan dönemin baş tetikleyicilerinden biri olarak görülüyor. Son dönemlerde yapılan araştırmalar gelecekte daha etkili bir kellik tedavisinin bulunacağı umudunu güçlendiriyor. Fakat saç dökülmesi ve yeniden folikül üretilmesinin sırrı henüz çözülmüş değil.
Bu makalenin aslını ’da okuyabilirsiniz.
Dergideki diğer makalelere .