Depresyondayım!
Aşağıdaki maddelerin 4-5 tanesine evet diyorsanız, depresyon yaşıyor olabilirsiniz...
- ’’Çok üzgünüm,sanki daha önceki kişilik yapımı kaybettim."
- "Hiçbir şeyden zevk alamıyorum."
- "Bu sıkıntı,keder bitmeyecek."
- "Hayat bana ağır geliyor."
- "Canım hiçbir şey yapmak istemiyor."
- "Kendimi yorgun, bitkin hissediyorum."
- "Sabırsız, tahammülsüz bir insan oldum."
- "Kimse gelsin-gitsin istemiyorum.
- "Sessiz, sedasız bir odada, kendi başıma kalmak istiyorum."
- "Çocuklarıma bakamıyorum, bazen onları boğasım bile geliyor."
- "Bazen artık yaşamın bir anlamı kalmadı diye düşünüyorum."
- "Bir şey öğrenemiyorum, her şeyi unutuyorum."
- "Zaman zaman sebepsiz ağlıyorum."
- "Çok sıkılıyorum, daralıyorum, baş ağrılarım sıklaştı."
- "İştahtan kesildim, kilo verdim."
- "Uykuya dalmakta güçlük çekiyorum, bazen erkenden sıkıntı ile
uyanıyorum."
- "Ne yapacağımı bilemiyorum, karar veremiyorum.”
’’Bu maddelerin 4-5 tanesine evet diyorsanız, depresyon yaşıyor olabilirsiniz’’ diyor hekimler.
Bir hafta arayla, ülkemizde ve Avrupa’da depresyon hastalarının ciddi artışı basına yansıyınca, zihnimde ’’depresyondayım’’ şarkısı eşliğinde ufak bir analizi hak gördüm kendime.
İsviçre Sağlık Gözlem Kurumu tarafından yapılan ’’2012 Yılı Gözlemleri’’ raporuna göre, her altı kişiden biri depresyonla karşı karşıya.
Depresyonun, hem en yaygın hem de en fazla masrafa neden olan hastalıkların başında geldiğini belirten rapora göre bu hastalığın giderek artması bekleniyor. Sadece iş yerlerinde yaşanan stres sonucu ortaya çıkan hastalıkların 4,2 Milyar Frank civarında bir masrafa neden olması sorunun hangi boyutlara ulaştığını gösteriyor.
Yayınlanan rapora göre,nüfusun %17’si psikolojik hastalıklar sonucu iş yapamaz hale gelmiş durumda. Buna ek olarak psikolojik sorunları olanların oranının ise %30’lara kadar çıktığı tahmin ediliyor. 30 Avrupa ülkesi için yapılan benzer bir araştırmaya göre bu oran %38,2 civarında.
İsviçre'de maluliyete ayrılanlar arasında psikolojik sorunların %40 ile en üst sırada yer aldığını belirten rapor, bunun önümüzdeki yıllarda daha da belirgin hale geleceğini öngörüyor. Sadece 2011 yılı dikkate alındığında, maluliyete ayrılanların maluliyet nedenleri arasında psikolojik sorunların %43 oranında olması bunu açıkça gösteriyor.
Giderek büyük bir sorun haline gelen psikolojik sorunlara karşı bir kampanya başlatma kararı alan İsviçre hükümeti, her yıl sağlık gözlem raporu hazırlamak amacı ile İsviçre Sağlık Gözlem Kurumu'nu (Obsan) kurmuştu. Bu yıl üçüncüsü yayınlanan raporlar, hükümetin sağlık politikası için bir temel teşkil ediyor.
Söz konusu raporlarda dikkati çeken önemli bir konu ise zihinsel, psikolojik sorunların ortaya çıkmasının en önemli nedeni olarak iş yerlerindeki çalışma şartlarının gösterilmesi. İşini kaybetme korkusu ile daha fazla ve yoğun çalışanların belli bir süre sonunda bedensel ve zihinsel olarak tükenmeleri, psikolojik hastalıkların ortaya çıkmasına neden oluyor.
Gelelim ülkemize;
Habertürk ekranlarında ’’Türkiye’nin yarısı antidepresan kullanıyor’’ haberini izledim.İçerik özetle şöyle:
’’Ülkemizde, ’’depresyon hastaları’’ artışı fazla gibi gözüküyor ama değil. Çünkü biz toplum olarak depresyonu henüz iyi tanımıyoruz. Depresyon hastalarının köşe bucak kaçtığı günler geride kaldı. Artık toplum hekime gidiyor ve tedavi arayışında bulunuyor. Depresyon hastalarında önemli bir artış var deniyor ama, kutu olarak tüm tüketilen ilaçların hala yüzde ikisi depresyon ilaçlarları. Fazla bir artış yok.
Bir arkadaşın/ bir ahbabın tavsiyesiyle antidepresan kullanımları toplumumuzda çok görülmekte, antidepresanlar, gelişi güzel kesinlikle kullanılmamalıdır. Hekim hastanın durumuna göre değerlendirerek antidepresana başlatır ’’.
Ülkemizde ve Avrupa’da depresyona bakış açısı çok farklı. Avrupa’da depresyon hastalığı ülkemize göre çok daha fazla görülmekte. Bu da ’’Avrupalılar daha mutlu ve refah’’ genellemesini çürütmüyor mu sizce?
Depresyon ilaçları fiyatlarının çok yüksek olması ve sigorta şirketlerinin de şikayeti üzerine İsviçre Devleti bu hastalığa karşı bir kampanya başlatma kararı almış.
Bu ilaçlar en fazla masrafa neden olan ilaçlar olduğundan, İsviçreli için kaygı burada başlıyor. Ülkemizde hala depresyon hastalığında hekime gitmeyen, bundan çekinen bir güruh var…
Yine ülkemizde, bir arkadaş veya ahbabın tavsiyesi üzerine antidepresan kullanımı kulağıma hiç hoş gelmedi.
Bu ilaçlar ülkemizde reçetesiz alınıyor mu?
Alınıyorsa ve birçok kişi hekimin gözetiminde olmadan bu ilaçlardan kullanıyorsa, ben Habertürk ekranlarında izlediğim ’’Türkiye’nin yarısı antidepresan kullanıyor’’ haberini kafamda şöyle formüle ederim: Beynin biokimyasıyla oynayan bu ilaçlar hekim kontrolünde kullanılmadığı için, beraberinde birçok problemleri de getirecektir.
Bu ilaçların bilinçsiz kullanımı, toplumda ’’zombiler’’ yaratacaktır ki; İstanbul trafiğine, insanların araba kullanırken agresif olma potansiyellerine ve yine yayaların yolun ortasında sahilde yürür edasında yürümelerine bakarsak ben ’’Türkiye’nin yarısı antidepresan kullanıyor ’’u değiştirerek , ’’Türkiye’nin yarısı bilinçsiz, babasının hayrına antidepresan kullanıyor’’ demek istiyorum naçizane…
Neymiş?
Avrupalı daha mutlu değilmiş…
Neymiş?
Avrupalı bilinçli antidepresan kullanıyormuş(!)
Bu nahoş konunun kara bulutları tepemdeyken bu moddan hiç çıkmadan devam edeyim…
Ne zaman öleceğinizi bilmek ister misiniz?
ABD’li araştırma ekibi 1200 sağlıklı 65 yaş üstü insanların uyku alışkanlıklarını araştırdı. Ekip bu araştırma esnasında tesadüfen, ölüm zamanını söyleyen bir geni de keşfetti.
’’Period 1’’ isimli bu gen , DNA’nın temelinde bulunan Adenin (A) ve Guanin (G)’e dayanıyor. Soy yapısı (genotipi) AA olanlar GG olanlardan daha erken uyanıyor, AG olanlar ise gün ortasında uyanıyor. Genotipi AA ya da AG olanların 11:00′den önce ölme ihtimalidaha yüksek iken, GGolanların 18:00′den sonra ölme ihtimali daha yüksek.
Kendi adıma ne zaman öleceğimi bilmek asla istemem. Kim ister ki?
Ölüm Allah’ın emri, aslolan yaşarken ölmemek.