Depremi önceden bilmek mümkün mü? İstanbul Teknik Üniversitesi bunu başardı...
Abone olİstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Elektrik-Elektronik Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Berk Üstündağ başkanlığında yürütülen, "Kayaç Gerginlik İzleme Yöntemi ile Deprem Tahmini Projesi" kapsamında elde edilen verilerle 5 büyüklüğünün üzerindeki depremlerin 12-24 saat öncesinde yüzde 75 oranında kestirilebildiği bildirildi.
Proje Yürütücüsü Berk Üstündağ, AA muhabirine yaptığı açıklamada, halen pilot olarak yürütülen projenin "bilimsel mutfağı"nda, Deprem Konseyi Başkanı Prof. Dr. Haluk Eyidoğan’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda bilimadamının bulunduğunu, birçok disiplinden kişilerin de projeye katkı sağladıklarını söyledi.
"12-24 SAAT ZAMAN DİLİMİNDE DEPREMİ YÜZDE 75 KESTİRME"
Proje kapsamında kurulan 18 istasyondan 11’inin halen veri gönderdiğini anlatan Üstündağ, 5 yıldır devam eden projede son 3 yılda pozitif gelişmeler yaşandığını vurguladı. Üstündağ, çalışmada, büyüklüğü 5’in üzerindeki depremlerin 12-24 saat zaman diliminde kestirilebildiğine dikkati çekti.
Depreme bağlı alınan öncül işaretçilerin depremin erken uyarısında fiilen kullanılabilir duruma gelmesi için istasyon sayısının artırılması ve geçmişe yönelik verilerin çok daha fazla olması gerektiğine işaret eden Üstündağ, şöyle devam etti:
"Riskli dönem tahminlerinin yüzde 75’inde 5 ve üzerindeki büyüklükte deprem oluyor, tahminlerin yüzde 20’si yanlış çıkıyor. Ancak bu, hasar verici depremi yeriyle birlikte tahmin edebildiğimiz anlamına gelmiyor. Yine de çalışmamızda oldukça umut verici gelişmeler var. Dünyada bilgi işlem alt yapılarının gelişme hızını göz önüne aldığımızda beklenenden daha az zaman aralığında yerin sismik etkinliğinin tahmin edilebilir ve yaygınlaştırılabilir hale gelebileceğini düşünüyoruz. Deprem tahmini açısından önümüzdeki 5-10 yılın önemli gelişmelere gebe olduğunu düşünüyoruz. Mevcut gelişme ve elde ettiğimiz verilere göre bunu söylüyoruz." Üstündağ, Manyas Gölü ve Gemlik Körfezi depremlerinden önce bir kaç gün bazı farklı veriler elde ettiklerini vurgularken, "O dönem öncesinde orta vadeli istasyon kayıtlarımızda inceleme yaptığımızda normal periyodik değişimlerin dışında bir değişim olduğu gözlendi. Bir kaç istasyonda şekilsel olarak bir farklılık olduğu görüldü" dedi.
"UMUT VERİCİ BİR GELİŞME VAR"
Dünyadaki eşdeğer yöntemlere göre deprem ve depremden önceki değişimlerin korelasyonu itibarıyla iyi bir başarı gösterdiklerini, bu başarının 5’in üzerindeki büyüklüğe sahip depremlerin zamanının tahmin edilmesini üzerine olduğunu, depremlerin coğrafyasını, yani nerede olacağını tahmin edemediklerini anlatan Üstündağ, depremin yerinin tahmin edilebilmesi için daha yaygın bir istasyon ağı ile ölçme düzeni ve meydana gelen depremlerin iki katı sürede veri toplamaya ihtiyaç olduğunu belirtti.
Üstündağ, büyük depremlerin yaklaşım zamanıyla ilgili erken uyarıda bulunmak için büyüklüğünün yanı sıra yerinin bilinmesi gerektiğini ifade ederek, "Sonuç olarak umut verici bir gelişme var. Yani yakın zamanda dünyadaki hava durumu tahminleri gibi yer durumu tahminleri de söylenebilir durumda olacak" diye konuştu.
"İNSANİ YÜKÜMLÜLÜK GEREĞİ"
Proje kapsamında henüz 5 büyüklüğünün üzerinde, kamusal bir tedbir alınmasını gerektiren veriler olmadığına dikkati çeken Üstündağ, "17 Ağustos ya da 12 Kasım depremlerine benzer hasar vereceğini düşündüğümüz büyüklükte bir depremle ilgili veri elde edersek, bir miktar yanılma payı, bir olasılık dahilinde olsa bile, insani yükümlülüğümüz gereği ilgili kişilerle paylaşırız" diye konuştu.
VERİLER İNTERNETTEN YAYINLANIYOR
Berk Üstündağ, projede elde ettikleri verileri, insan hayatını ilgilendiren bir konu olduğu, bu alandaki kişilerin bilgi birikimleri ve görüşlerinden de yararlanmak için internetten yayınladıklarını, sismoloji kongrelerinde yöntemi detaylarıyla paylaştıklarını dile getirdi.
Projeyi sadece akademik olarak atamalarda kullanılacak liyakat artıracak bir çalışma olarak görmediklerini, Türk insanının ihtiyacı olduğu için önemsediklerini belirten Üstündağ, şöyle konuştu:
"Bu çalışmayı kendimize ait bir proje olarak görmüyoruz. Türkiye’de sonuçta hepimiz deprem korkusuyla yaşıyoruz. Depremin farkında olan herkes aynı endişeyi duyuyor. Korkmak kötü bir şey değil, aynı zamanda kişi ya da kurumları tedbir almaya, çözüm bulmaya yönlendiriyor. Endişe ve korku gidermek üzere bireysel ya da kurum milliyetçiliğinden uzak bir şekilde yapılan işlerin doğrusuyla yanlışıyla en iyi noktaya götürülmesi için farklı disiplinlerin bir arada hareket etmeleri gerekir." Türkiye’nin ekonomik varlığının yüzde 65’inden fazlasının İstanbul’da bulunduğuna, Marmara Bölgesi’nin nüfusunun üçte birinin İstanbul’da yaşadığına işaret eden İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik-Elektronik Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Berk Üstündağ, İstanbul’da yaşanacak yüzey hasarların Kocaeli’nin, Adapazarı’nın yaşadığı yüzey hasarları kadar büyük olmasa da deprem sonrasında oluşacak yönetimsel kargaşanın etkilerinin fazla olacağını savundu.
Projede, "Deprem algılama cihazı" ile yerin 15-20 kilometre derinliğine kadar olan bölgedeki değişikliklerin yüzeyde yarattığı elektrik akımlarında neden olduğu etki, ölçme tekniğiyle araştırılıyor.