BIST 9.627
DOLAR 35,25
EURO 36,70
ALTIN 2.965,85
HABER /  GÜNCEL

Deprem ile ilgili sarsıcı açıklamalar

AKUT Yönetim Kurulu Başkanı Nasuh Mahruki'den sarsıcı açıklamalar. Mahruki, muhtemel bir İstanbul Depremi'nde olabilecek felaketleri tüm ayrıntılarıyla anlattı.

Abone ol

17 Ağustos Marmara ve 12 Kasım Düzce depremlerinin ardından yaptığı kurtarma çalışmalarıyla ön plana çıkan Nasuh Mahruki'den sarsıcı senaryo... Mahruki, İstanbul'un karşılaşacağı muhtemel bir depremde 70 bin enkaz beklendiğini söylerek şöyle devam etti: "70 bin enkazla Türk Silahlı Kuvvetleri bile başa çıkamaz. Arama-kurtarma için bu kadar büyük güçlü bir ordu besleyemezsiniz." Mynet Özel'in konuğu olan AKUT Yönetim Kurulu Başkanı Nasuh Mahruki, Özlem Ulueren'in sorularını yanıtladı. Röportajın tamamını yayınlıyoruz. Mynet Özel'in bu haftaki konuğu AKUT Yönetim Kurulu Başkanı Nasuh Mahruki. Mahruki ile AKUT'un projelerini, Türkiye'nin afetlere karşı hazırlığını konuştuk Öncelikle AKUT Anadolu TIR'ıyla ilgili bilgi alarak başlayalım Nasuh Mahruki: KUT Anadolu TIR'ı şu anda yollarda. Projenin adı "Bir nefes için AKUT Anadolu ile kucaklaşıyor" Beni çok heyecanlandıran bir proje. Proje üzerinde bir yıl çalıştık ve kurguladık. Projenin ana amacı, toplumun afetler konusunda bilinçlendirilmesini sağlamak. Çünkü çağdaş ülkelerde afet planlaması dört aşamalı bir model üzerine kuruluyor. Önlemler, hazırlık, müdahale ve iyileştirme. Afet planlamasının en önemli noktası tabiki önlemler. Yani bir problemin ortaya çıkmasını engellemek. Veya engellenemiyorsa da, ortaya çıktığı takdirde zararı en aza indirmek için alınması gereken tedbirler. Eğer kuvvetli bir önlem çalışması yaparsanız, müdahale aşamasında da size çok daha az iş düşecektir. Böylece iyileştirme bölümünde de o kadar az masraf ve kayıbınız olacaktır. İşin en önemli kısmı önlem. Biz de toplumun dikkatini çekmek ve bu konuda Türkiye'nin dört bir tarafındaki vatandaşlara tek tek ulaşıp, 'Bakın eğer siz bulunduğunuz bölgeyle alakalı yaşanabilecek afet veya benzeri başka olaylarla ilgili önlemleri alırsanız, bunlar gerçekleştiği takdirde uğrayacağınız zarar da o kadar az olacaktır' anlamında mesajları aktarmaya çalışıyoruz. Bununla ilgili 80-100 sayfalık bir kitapçık hazırladık. "AKUT'la afete hazırlık" adı altında bir kitapçık ve bütün Türkiye'ye dağıtıyoruz. 23 dakikalık bir eğitim filmimiz de var. Bu eğitim filmini her akşam gittiğimiz illerde, TIR'ımızda gösteriyoruz. Bununla alakalı deprem öncesi, sırası ve sonrası doğru davranış şekilleriyle ilgili seminerlerimiz devam ediyor. TIR'ın içinde AKUT'un bugüne kadar gerçekleştirdiği 185 arama-kurtarma görevinden seçtiğimiz 45 fotoğraf var. Sonuçta çok kapsamlı, çok boyutlu bir proje. Ayrıca AKUT tıp biriminin yıllar içinde çok ciddi bir birikimi oldu. Ambulans TIR'la birlikte gidiyor. Toplumda çok yaygın olan ama pek bilinmeyen kronik aciğer hastalığı ve astım konusunda da gidilen illerde tarama yapılıyor. Her ikisi de solunum yolu hastalığı ve ölümlere yol açıyor. İsteyen vatandaşlarla kendisinde endişe duyanlara bu testleri uygulayıp, bir problemi var mı, yok mu? diye teşhise dönük bir çalışma sürdürüyoruz. Peki AKUT TIR'ıyla yaptığınız geziler boyunca gözlemleriniz neler? Türk halkı afetler konusunda bilinçli mi? Nasuh Mahruki: Maalesef hayır. Çünkü bu konuda Türkiye'de hiç kimse, yatırım yapmamış. Bu bilgiler hiçbir zaman konuşulmamış ve paylaşılmamış. Köyler dere yataklarına kurulmuş. Birinci derece deprem bölgesine Türkiye'de neredeyse bütün ağır sanayi yatırımı kurgulamış. (17 Ağustos depreminde bunlar ortaya çıktı) Marmara Bölgesi gibi Türkiye'nin entellektüel gücünü barındırdığı yerde durum buysa, Anadolu'yu siz düşünün. Dolayısıyla bu konuda çok yetersiziz. Buna dikkat çekmek için biz bu projeyi başlattık. AKUT bildiğiniz gibi bir müdahale takımı. Arama-kurtarma çalışmaları yapar. İşi, kaza-bela başa geldikten sonra devreye girmektir. Bunun yanı sıra toplumu bilgilendirmek de bizim sorumluluğumuz. Biz düşündük, eğer bu toplum bu konular hakkında ne kadar bilgi sahibi olursa, bize ve bizim gibilere o kadar az ihtiyaç duyar. Dolayısıyla önce bu önlem aşamasına dikkat çekmek lazım diye bu projeyi başlattık. Hangi konularda vatandaşlara bilgi veriyorsunuz? Nasuh Mahruki: Hazırladığımız kitapçıkta kitle imha silahları bile var. Biz bu coğrafyada yaşıyorsak, bunları öğrenmek zorundayız. Beğenelim veya beğenmeyelim buranın kuralları bunlar. Depremler, seller, meteorolojik afetler, yangınlar pek çok konu bunun içinde. Bunlarla ilgili doğru bir zarar azaltma çalışması yapılırsa, yani afet meydana gelmeden önce tedbir alınırsa, zararı azaltabiliriz. Bu çalışma planlı ve doğru bir şekilde yapılırsa, orta ve uzun vadede Türkiye büyük kazanç elde eder. Çok büyük bir afet maliyetinden kurtarır kendisini. Öncelikle bulunduğunuz bölgenin bir risk haritasını çıkarmalıyız. Yani neyle karşı karşıyasınız ve karşılaşma olasılığınız var. Bingöl'de kardan kapanan yollarda 55 kişiyi kurtardık. Antalya'daki sellerde 43 kişiyi kurtardık. Karşınızdaki problemi doğru tanımlamanız gerekiyor. Daha sonra bunun çözümünü bulacaksınız. Problem yaşandığında "ne yaparız" diye değil, problem yaşanmadan önce "ne gibi önlemler alabilirim" diye bakmamız lazım. Biz AKUT olarak bu konuda üzerimize düşeni yapıyoruz. Bakın, Japonya'da çok şiddetli depremler oluyor, bir kişi ölmüyor. Çünkü bu bir kader değil... Deprem sonuçta sıradan bir doğa olayı, yağmur gibi, dolu gibi, rüzgar gibi... Ama yerleşim yerlerinde yaşandığında ve buna uygun yapılmamış yerleşim yerinde bulunuyorsanız o zaman afete dönüşüyor. AKUT'un tek başına böyle bir çalışma yapması yeterli mi? Nasuh Mahruki: Tabi ki mümkün değil. AKUT nasıl yetişsin. AKUT bir sivil toplum örgütü sonuçta. Ancak bu bir adımdır ve buna benzer adımların ülkedeki bütün gruplar tarafından yapılması lazımdır. Medya, televizyon, radyo, gazete ve internet çok büyük bir güç aslında. Bu kanallar kullanılabilir. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından eğitim bazlı çalışmalar yapılabilir. Bu sonuçta topyekün hareket edilmesi gereken bir çalışma. Her grubun, her kurumun da üzerine düşeni yapması gerekiyor. Bu herhangi bir alt kimlik grubuna indirgenecek bir problem değil. Bu coğrafyada yaşayan bütün vatandaşları ilgilendiren bir problem. Bundan dolayı da her kurum ve kuruluşun üzerine düşeni yapması lazım, bunun içine hükümet de giriyor, asker de giriyor. Yani 50 yıl boyunca yapmadığımızı yapacağız. Siz genel afetlerle ilgili bilgilendirme yapıyorsunuz ama beklenen İstanbul depremi için özel bir çalışmanız olacak mı? Nasuh Mahruki: Bu bizim ölçeğimizi aşan bir konu. Bu konuyla ilgili çalışmaları mülki idari amirlikleri yapıyor. Bu konuda çok yol alındı. Biz bu çalışmaları tabi ki destekliyoruz ama AKUT'un sınırlarının çok ötesinde bir durum. Çünkü bu birtakım yetkiler ve sorumluluklarla yapılacak bir çalışma. Bu da ancak bürokrasiyle yapabilir. Burada anlamamız gereken nokta şu; 50 yıl boyunca, bu ülkede, bu konuyu hiçbir kurum ve kuruluş değinmemiş. Ve bunu da bir anda çözmek o kadar kolay değil. Bir hükümetin, bir belediye başkanının görev süresinde çözümlenmesi mümkün değil. Dolayısıyla uzun soluklu ve orta vadeli bir devlet politikası uygulanması gerekiyor. Bizim kendi imkanlarımızla yapabileceğimiz bu kadar. Peki depremin beklendiği bölgelerde özel bir eğitim vermeyi planlıyor musunuz? Nasuh Mahruki: Biz zaten sürekli eğitim veriyoruz. Bugüne kadar binlerce insana eğitim verdik. 60 binin üzerinde insana seminer verdik. Ama müdahale aşamasına bu kadar yatırım yapmak doğru değil. Kaynaklarımızı önlem aşamasına ayırmalıyız. Binaları sağlam yapmamız lazım, bu açık ve net bir konu. Dolayısıyla önce önlem alınacak. Siz önleminizi almadığınız takdirde kitlesel bir afete dönüşen bir konuyu nasıl çözebilirsiniz. Olası bir depremde 70 bin enkazdan bahsediliyor. 70 bin enkazla Türk Silahlı Kuvvetleri bile başa çıkamaz. Arama-kurtarma için bu kadar büyük güçlü bir ordu besleyemezsiniz. Bu işin sırrı; önce binanın yıkılmasını engelleyeceksiniz. Binanın yıkılmasını engellemediğiniz takdirde, yıkıcı bir deprem geldiğinde oradaki olay bir kitlesel afete dönüşecektir. O sürece getirmeyeceksiniz. Dolayısıyla önlem alacaksınız. Önlem almak diyorsunuz ama insanların yapacakları başka bir şey yok mu? Nasuh Mahruki: İnsanlar önlem alınmasını talep edecekler. Nasıl yapacaklar bunları? Örneğin okullar, hastaneler, belediye, valilik.. Bu tür yapıların hiçbir şart altında yıkılmaması lazım. Viyadükler, köprüler, tüneller, ana arterler, ulaşım kanalları... Bunların hiçbir şart alında, bomba patlasa bile yıkılmaması gerekir. Çünkü siz bütün sisteminizi onların üzerine kurgulamış durumdasınız. Dolasıyla öncelikle bu önlem aşamasında birinci öncelik olarak tanımlanacak bu tür yerlerin kontrol edilmesi, güçlendirilmesi, güçlendirilemeyecek durumdaysa boşaltılması, gerekiyorsa yıkılması, başka bir yere taşınması gibi kararlar var. Bunlar çok radikal kararlar. Kararları vermek çok kolay değil. Ama bu kararı vermeyip de, 'Biz onu yıkmayıp, 1000 kişilik arama-kurtarma ekibi yetiştiriyoruz' demeyi ben kabul etmiyorum. Bunu yapmadığınız takdirde, istediğiniz kadar arama-kurtarma ekibi kurun. Bu problemi sadece sonundan çözmek olur. Ben bunu bir arama-kurtarma ekibi başkanı olarak söylüyorum. Önemli olan bizlere iş bırakmamaktır. Bu zamanla yapılacak bir şeydir. Bunun 2-3 senede yapılacağını hayal etmek de doğru değil. Bunun için belki 30 yıllık bir eylem planı çıkaracaksınız. Süratli bir şekilde bu dönüşümü gerçekleştireceksiniz. Çünkü yaratmadığımız takdirde, o korkulan, beklenen afet sonucunda kendi kendine bu iş olacak. Aynen 17 Ağustos'ta olduğu gibi. Bunlar yapılması gerekenler. Peki bireysel olarak neler yapmalı? Nasuh Mahruki: Öncelikle sağlam bir binada oturmaları lazım. Bina zaten sağlam değilse, kişinin kafasına yıkılacaksa, bu durumda yapacaklarınız da çok sınırlı kalıyor. Ağırlık merkezi düşük, sağlam yapılı objelerin etrafında kalmak gerekiyor. Çünkü eğer tavan çökerse, üst katlar komple aşağıya inerse, yapının içinde birtakım boşluklar oluşacaktır. Bu boşluklarda kalmaya çalışmalıyız. Örneğin, bulaşık makinesi, çamaşır makinesi, banyo... Bugüne kadar yapılan çalışmaları yeterli buluyor musunuz? Nasuh Mahruki: Çok iyi niyetle ve çok büyük çalışmalar yapılıyor. Ama bu problemi çözmeye yeter mi derseniz yetmez. 50 sene boyunca Türkiye'de kimse işini yapmamış. Yani bu konuda çalışması yapması gerekenleri kastediyorum. Dolayısıyla bu 50 yıllık boşvermişliği bir kaç senede çözmemiz mümkün değil. Ama 15-20 yılda çözersiniz. Bu da 15-20 yıllık bir projeksiyonla hareket etmemizi gerektiriyor. Tamam şu anda yanlış, olmamamız gereken bir yerdeyiz. Ama bundan kurtuluş var. Buradan çıkabilmemiz için el birliğiyle yürek birliğiyle hareket etmemiz gerekiyor. Başbakan da, muhtar da, vatandaş da üzerine düşeni yapacak. Seçimlerden önce yine vatandaşlar kaçak katları çıktılar. Vatandaşlar bu bilince ulaşmadıktan sonra sistemin de kendisini koruması çok zor. Yani sistem bunlara izin vermeyecek. Ama vatandaş da bunu talep etmeyecek. Önlem, önlem, önlem. Başka bir çaresi yok. Aksi halde zarardan ne kurtarabiliriz diye bakarız ki, ben bunun doğru bir çözüm olduğuna inanmıyorum. Arama-kurtarma çalışmalarının da faydasını gözardı etmemek lazım. En son Konya'daki Zümrüt apartmanının enkazında arama-kurtarmanın yararlarını gördük. Ancak orada da ekipler arasında gerginlikler yaşandı. Nasıl bir koordinasyon sağlanmalı? Nasuh Mahruki: Koordinasyonu normalde mülki idari amiri sağlar. Konya'da koordinasyondan çok, bilgiden kaynaklanan bir sorun yaşandı. AKUT, 9 yıldan bu yana Türkiye'de oradan oraya koşturan bir ekip. Bugüne kadar 185 arama-kurtarma operasyonumuz var, bunun 18'i göçük, deprem gibi afetler. Ben kaç enkaza girdiğimi unuttum. Bu bir deneyim meselesi. Karşınızdaki problemi nasıl çözeceğinize ilişkin bir deneyim sahibi oluyorsunuz. Türkiye'de kimsenin haberi yokken biz 3 kişiyi Amerika'ya gönderip, bu konuda eğitim aldırdık. Bugün biz bu eğitimleri her yere veriyoruz. Bu ölçekte bir bakış açısıyla, amatör bir bakış açısını birbirine karıştırmamak lazım. Konya'daki olayda 350-400 arama-kurtarma timi vardı. Hepsi son derece iyi niyetli insanlar, hepsi birer fedakar ve hepsi birer kahraman gibi çalıştılar. Büyük emek koydular ortaya. Ama bu yetmez. Önce yaptığın işi bileceksin. Çalışkanlık iyi birşeydir, ama bilgi ve bilinç yoksa, çalışkanlık fayda yerine zarar bile verebilir. Konya'da iş bu noktaya geldi. Biz hemen durdurmaya çalıştık. Aşağıda canlı varken enkaza makine sokmak istemedik. Biz durduramayınca da, o zaman dedik ki, "Biz bu fotoğrafta yer almayız. Bu yanlış bir uygulama. Biz asla böyle bir yanlışın bir parçası olmayız." Biz bugüne kadar yaptığımız 185 arama-kurtarma çalışmasında '0' hata ile çalıştık. Ne bize birşey oldu, ne de kurtarmaya çalıştığımız kişilere. Çünkü son derece dikkatli hareket ediyoruz. Konya'daki olayda koordine olunamadı, büyük bir olay olduğunda nasıl koordine olunacak? Nasuh Mahruki: Kriz masası olacağı için herkes görevini hemen öğrenecektir. Koordinasyondan yana benim çok büyük bir endişem yok. Burada asıl söylemeye çalıştığım, bu koordinasyona gerek olmamasını sağlamalıyız. Bu süreci başında çözmediğimiz takdirde, bina yıkıldıktan sonra ne yapsak boş. Bakın Adapazarı depremi bundan 30 yıl önce yine yaşanmış ve aynı yerler daha önce de yerle bir olmuş. Hatta bir çınar ağacından bahsediyorlar. Bu çınar budanmasın, bu ağacı görenler depremi hatırlasınlar ve aynı hataları yapmasınlar diye. Ama hemen unutulmuş. Unutmamalıyız. Özlem Ulueren söylesi@mynet.com