BIST 9.673
DOLAR 35,24
EURO 36,80
ALTIN 2.961,20
HABER /  GÜNCEL

DEP'liler kendini böyle savundu

Yeniden yargılanmaya başlanan kapatılan DEP'in eski milletvekilleri bugün hakim karşısına çıktı ve birbirinden çarpıcı ifadeler verdi.

Abone ol

Yeniden yargılanmaya başlanan kapatılan DEP'in eski milletvekilleri Hatip Dicle, Leyla Zana, Selim Sadak ve Orhan Doğan'ın, Mahkeme Başkanı Orhan Karadeniz'in davadan çekilmesi ve reddi hakim talepleri reddedildi. Ankara 1 No'lu DGM'de geniş güvenlik önlemleri altında başlayan duruşmada önce, Zana, Dicle, Doğan ve Sadak'ın kimlik tespitleri yapıldı. Başkan Karadeniz, hükümlülerin, yeniden yargılanma talebine kendisinin karşı oy vererek esas hakkındaki görüşünü ortaya koyduğu gerekçesiyle davadan çekilmesini istediklerine dair dilekçe verdiklerini belirtti. Karadeniz, dilekçede, davadan çekilmemesi halinde reddi hakim talebinde bulunulduğunu kaydetti. Yeniden yargılanma talebine verdiği karşı oyun, gerekçeli olacağını ve anayasanın gereği olduğunu anımsatan Karadeniz, davadan çekilmeyeceğini açıkladı. Daha sonra reddi hakim talebini değerlendiren mahkeme heyeti, DGM Cumhuriyet Savcısı Dilaver Kahveci'nin de görüşü doğrultusunda, karşı oyun esasa ilişkin olmadığı gerekçesiyle oybirliğiyle reddetti. Mahkeme Başkanı Karadeniz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) kararını okuduktan sonra söz alan sanık avukatlarından Yusuf Alataş, davanın Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) ''vatan hainliği'' başlıklı 125. maddesinden açıldığını, ancak hükmün ''yasadışı silahlı örgüt propagandası yapmak'' suçundan kurulduğunu anımsattı. Alataş, sanıklara yeterli ek savunma hakkı verilmediğini ifade ederek, yargılamanın tümüyle yenilenmesi gerektiğini söyledi. AİHM'nin kararına karşı diyecekleri sorulan Selim Sadak, dokunulmazlıklarının kaldırılmasından yargılama sonuçlanıncaya kadar geçen sürede hukukun katledildiğini savundu. Türkiye'de baskıcı bir dönemin yaşandığını iddia eden Sadak, ''Turgut Özal'ın şaibeli ölümü, Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanı olması ve Tansu Çiller'in başbakanlığa gelmesiyle bu dönem başladı'' diye konuştu. Türkiye'de toplumsal barışın tesis edilmesi gerektiğini, çağdaşlığın bu yoldan geçtiğini ifade eden Sadak, ''Türkiye kendi kültürüyle barışmalı. HADEP'in kapatılmasıyla, DEHAP'a dava açılmasıyla ülkeyi kaotik ortama sürüklemek isteyenler başarılı olamayacak'' dedi. Sadak, son dönemde yapılan yasal düzenlemelerle Türkiye'nin AB'ye yaklaştığını dile getirerek, AİHM'nin kararı doğrultusunda yargılama yapılmasını talep etti. ''HUKUK HER AŞAMADA KATLEDİLDİ'' Kapatılan DEP'in eski genel başkanı Hatip Dicle de yasal düzenlemelerin, ülkeyi evrensel hukuk normlarına yaklaştırdığını belirtti. Yeniden yargılamada, önceki eksikliklerin giderilerek objektif kriterlere göre hüküm kurulmasını dilediğini ifade eden Dicle, şunları söyledi: ''Son 9 yılda birçok şey değişti. Bizim yaka paça Meclis'ten alındığımızda davaya dayanak olan konuşmalarımız, bizden sonra devlet yetkilileri tarafından konuşulmaya başlandı. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bizden çok hapiste kalan siyasi mahkum yok. Şunu iftiharla söylüyorum ki biz, yolsuzluktan, hortumculuktan karşınızda değiliz. Buna demokrasinin bedeli olarak iman düzeyinde inanıyoruz. Türkiye'nin AİHM'de mahkum edilmesi bizi sevindirmedi ama buna mecbur kaldık. Çünkü gözaltına alınmamızdan itibaren hukuk her aşamada katledildi.'' Susurluk'ta meydana gelen trafik kazasının, devletin içinde yapılanan çeteleri de ortaya çıkardığını anlatan Dicle, davada tanık olanların başında eski milletvekili Sedat Edip Bucak'ın geldiğini, korucubaşları ve itirafçıların da bu listede yer aldığını söyledi. Dicle, son yıllardaki değişimler paralelinde yargılamanın Türk hukukuna ve bağımsız yargıya yakışır bir şekilde yapılmasını istedi. ''DEMOKRATİKLEŞME YOLUNDA BİR ADIM OLSUN'' Leyla Zana da yeniden yargılamanın demokratikleşme yolunda atılmış bir adım olmasını temenni etti. Türkiye'nin demokrasi sınavından geçtiğini, yargılama sonucunda ya geçer not alacağını ya da demokrasi özürlü ülkeler arasında yer alacağını savunan Zana, bireysel özgürlüklerinin değil toplumsal geleceğin peşinde koştuklarını ifade etti. Zana, TBMM'de Kürt ve Türk kardeşliği üzerine yemin etmesine tahammül edilemediğini ileri sürerek, anlaşılmak istenmeden susturulduğunu, deyim yerindeyse ipinin çekildiğini söyledi. Zana, ''Ben halkların kardeşliğini, barışı dile getirmek istemiştim'' dedi. ''AYRILIKÇI VE BÖLÜCÜ DEĞİLİZ'' Şiddetle suçlandıklarını, ancak hiçbir zaman ırkçılık ve savaş çığırtkanlığı yapmadıklarını iddia eden Zana, ''Ayrılıkçı ve bölücü olmadığımız halde bu sıfatlarla anıldık'' diye konuştu. Bazı kesimlerin kendilerini oldukları gibi değil, anlamlandırdıkları şekilde gördüklerini öne süren Zana, barış ve kardeşlik adına bedel ödediklerini, kendilerini tutuklatan zihniyetin ise siyaset çöplüğünde yok olup gittiğini savundu. ''TÜRK VE KÜRT KARDEŞLİĞİNE DAHA ÇOK İHTİYAÇ VAR'' ''Önce kadın, sonra ana, en sonunda da bir siyasetçiyim'' diyen Leyna Zana, Kürt ve Türk halklarının bugün çok daha fazla kardeşliğe ihtiyacı olduğunu söyledi. Zana, sadece Türkiye'de değil, Irak, Suriye ve İran'da da bu kardeşliğe ihtiyaç olduğunu ifade ederek, uluslararası güç odaklarının, bu coğrafyadaki çelişkilerden yararlanarak onlarca yıl sürecek bir çatışma ortamı yaratmaya çalıştığını kaydetti. Zana, Avrupa Birliği yolunun frensiz ve geri vitessiz olduğunu, AB ülkelerinin Türkiye'ye yaklaşımlarında yapıcı davranarak bir an önce müzakerelere başlamaları gerektiğini anlatarak, ''Türkiyesiz bir Avrupa Birliği (AB) tamamlanmamış bir proje olacaktır. Demokratikleşme sürecini tamamlayan Türkiye, bölgesinde, 21. yüzyılın yükselen değeri ve aydınlamanın kaynağı olacaktır'' diye konuştu.