Rauf Denktaş, ''Verheugen, 'Türkiye durumu yumuşatmak için bir miktar Türk askeri çekmeye başlasın' diyor. Yavaş yavaş, sinsi sinsi talepler yağmaya başlıyor'' dedi.
Abone olTürk Solu Gazetesi'nce The Marmara Oteli'nde düzenlenen toplantıda Kıbrıs konulu konferans veren Denktaş, referandumda Türklerin 'evet', Rumların 'hayır' demesi halinde KKTC'nin tanınmaya başlanacağı, ambargoların kalkacağı, Ercan Havaalanı'na uçakların gelmeye başlayacağı ve AB'ye de girileceği vaatlerinde bulunulduğunu söyledi. BM Genel Sekreteri'nin raporunda, 'Türk tarafı AB'ye girmek için oy vermiştir' dediğine işaret eden Denktaş, ''Doğrudur. Öyle bir havuç koydular ki, bu havuca ulaşmak için gençlerimiz ve insanlarımız, bazı liderlerin de dürtüsüyle 9 bin sayfalık, okumadıkları bir pakete oy vermişlerdir'' dedi. Denktaş, ''evet'' diyenlere neden böyle dediklerini sorduğunu ve karşılığında, ''(Türkiye bize evet dediğinizde tanınacaksınız) dedi. Bizim ne yapmamızı bekliyordunuz'' yanıtını aldığını dile getirerek, ''Susmak zorunda kalıyorum, çünkü 40-50 yıldır halkımıza 'Anavatan mukaddestir. Anavatanın istediğini yaparsak var olacağız. Anavatanın yolundan ayrılamayız, o ne derse odur' diyenler bizleriz. Dolayısıyla kimseyi yadırgamıyorum. Ama bugün önümüzde 2-3 ay var. Vaat edilenlerin hangileri verilecek, hangileri yapılacak bunları göreceğiz'' diye konuştu. ''REFERANDUM GEÇERSİZ'' Yapılan referandumun yasal açıdan geçersiz olduğunu, tehdit ve baskılarla halkın bilmediği bir paketin referanduma sunulduğunu savunan Denktaş, şunları söyledi: ''Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir referandum yapılmamıştır. BM'yi, bunu yaptığı ve yaptırdığı için ne kadar kınasak yeridir. Üzerinde uzlaşma olmayan bir paketi halka kabul ettirmek istemişlerdir. Eğer kabul edilmiş olsaydı, bunun kavgası Türk askeri adadan çıktıktan sonra Kıbrıs dahilinde başlayacak ve o asker bir daha bizi kurtarmaya gelemeyecekti. Böyle bir oyun oynanmıştır. Buna bakmak lazım. Netice Türkiye'yi adadan çıkarmaktır. Kıbrıs Türkleri varmış, yokmuş zaten onlar için önemli değil.'' Denktaş, İngiltere'nin adadaki üslerini AB dışında tutarak, ABD ile bölgeyi kontrol altında tutmak için kullanacağını, AB'ye de ''Sen de Kıbrıs'ı stratejik çıkarların için kullanabilirsin'' dediğini belirterek, Türkiye'nin stratejik çıkarlarının 1960 anlaşmalarıyla tescil edildiğini söyledi. ''ABD VE İNGİLTERE'NİN DEDİĞİ OLUR'' AB'nin, uluslararası anlaşmalara aykırı olarak Rumların temsil ettiği Kıbrıs'ı üye yaptığını belirten Denktaş, ''Kıbrıs'ı Rumlar temsil edebilir mi? ABD ve İngiltere 'edebilir, meşru onlardır' deyince oluyormuş. Allah'ın dediği olur gibi, bu dünyada ABD ve İngiltere'nin dediği olur. 'Olmasın' derseniz, onlar size demokrasiyi de güle güle getirirler. İstedikleri her şeyi size kabul ettirirler. Liderler tayin ederler, liderler düşürürler. Bu dünyaya boyun eğecek miyiz, eğmeyecek miyiz konusunu aramızda konuşmamız ve ona göre hareket etmemiz lazım. Aksi takdirde Irak'ta olanlar burada da olur'' dedi. Denktaş, AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Günter Verheugen ve BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın Kıbrıs Özel Temsilcisi Alvaro de Soto'nun, Rumların kendilerini aldattığını söylediklerine işaret ederek, ''Bizim suçumuz ne? Suçumuz kanmamış olmak. Rumun oyununa gelmemek, bayrağını yere düşürmemek, dik durmak, Kıbrıs'ın Türkiye'den ayrılmaması için uğraş vermek. Bunları yaptık, büyük suç işlemiş olduk'' diye konuştu. ''ALLAH BİZE ACIDI'' Referandum öncesinde Rumların ''evet'' diyeceğine inanılarak bir propaganda yürütüldüğünü dile getiren Denktaş, ''Allah bize acıdı. Rum, devlet adamlığını gösterdi. Rumlar, 'madem dünya bizi meşru Kıbrıs hükümeti olarak görüyor, AB'ye de girmişim' diyerek, 'hayır' dediler. Takdir etmek lazım. Pazarlık kozlarını ellerınde tuttular. Rumların 'hayır'ı bize hayırlı çıktı'' dedi. Denktaş, Rum yönetimi lideri Papadopulos'un, cezalandırılacakları tehdidine karşın ''Kimse bir şey yapamaz'' diyerek ''hayır''ı desteklediğini, KKTC'nin de ''evet demezsek mahvolacağız, yerle bir olacağız'' posizyonuyla pazarlığa girdiğini ve sonuçta ''bol alkıştan başka bir şey alınmadığını'' söyledi. De Soto ve Verheugen'in, ''Hayır demek de evet demek kadar bir halkın cevabıdır'' dediğini hatırlatan Denktaş, şunları kaydetti: ''Ceza bitti, şimdi ne var? Evet dediniz, aferin sizi çok seviyoruz. Muazzam bir iş yaptınız ama askeri çekmeye başlayın. Bu Rumların güvenliği meselesidir. Amerika da diyor ki, 'her şeyi yapalım ama sakın tanınma istemeyin, sakın ola egemenlik diye bir şey ortaya atmayasınız.' Weston, De Soto açıkça diyorlar ki, 'Türklerin bu evet oyu, ayrılık istemediklerini, birleşme istediklerini, devlet ve egemenlik istemediklerini gösterir.' Maalesef bu, Genel Sekreter'in raporuna girmiştir. Benim korkum ve endişem, Güvenlik Konseyi kararına da geçer mi. Onun için biz feryat edip duruyoruz ki, 'Kıbrıs Türkleri devletine, egemenliğine sahip olarak mı girmek istersin, yoksa bunlardan vazgeçerek mi' sorusu sorulmuş değildir. Tam aksine, hem bizim Başbakanımız, hem de Türkiye'nin Başbakanı, bizim halkımıza devamlı surette 'evet dediğiniz surette tanınacaksınız, Annan planında egemenlik de vardır, devlet de vardır. Denktaş size yalan söylüyor' diye propaganda yapılmıştır. Dolayısıyla Weston'un, De Soto'nun bu şekilde yorum yapması kasıtlıdır. Bilerek yapıyorlar. Bize, devletimize, egemenliğimize, bayrağımıza, Türkiyemize sahip çıkma kapılarını kapatmak istiyorlar. Bunun karşısında hepimiz dikilmeliyiz. Bu haksızlığa boyun eğmeyeceğimizi haykırmalıyız.'' DENKTAŞ'A PLAKET VE ''ÇAPAN'' Denktaş'a, dinleyicilerin ayakta alkışladığı konferansın sonunda, Atatürkçü Düşünce Kulüpleri Federasyonu Başkanı Özgür Billur bir plaket verdi. Kazak Türkleri Vakfı Başkanı Derviş Kılıç da Denktaş'a, Kazakların milli kıyafeti ''Çapan''ı giydirdi.