BIST 9.395
DOLAR 34,62
EURO 36,72
ALTIN 2.906,45
HABER /  POLİTİKA

Deniz Baykal Şiliden döndü

Şili'deki bir konferansa katılan Baykal yurda döndü. Baykal gündemi değerlendirdi.

Abone ol

Şili'nin başkenti Santiago'da gerçekleştirilen Sosyalist Enternasyonel'in konsey toplantısına katılan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, bugün yurda döndü. Paris'ten aktarmalı bir seferle dönen Baykal için CHP'liler Atatürk Havalimanı VIP Salonu'na akın etti.

Deniz Baykal yaptığı basın toplantısında, Sosyalist Enternasyonel'in toplantısının oldukça başarılı olduğunu ifade ederek, "Bu toplantıda sosyalist enternasyonelin gündemi ile ilgili önemli gelişmeler ortaya çıktı. Bildiğiniz gibi dünyanın her yerinde solun tamamen gündemi yoksulluk, işsizlik, gelir dağılımı çarpıklığı, düşünce özgürlüğünün güvence altına alınması gibi konulardan oluşur. Zaman zaman bir bakış açısı sapması ortaya çıkar. Son zamanlarda bunu görüyorduk. Belki bu gerçek sorunlar gündemden kalkmış gibi, yapay gündemler etrafında bir tartışmanın geliştirilmek istendiğine tanık oluyorduk. Bu toplantı gerçek gündemin ortaya çıkmasına yardımcı oldu" dedi. Baykal, solun gündeminin mezhep, inanç ve etnik kimlik olmadığını; esas gündemin ekonomik sorunlar olduğunu vurgulayarak, toplantıda KKTC'nin şu anda iktidarda bulunan Cumhuriyetçi Türk Partisi'nin Sosyalist Enternasyonel'e tam üye olma doğrultusunda önemli bir aşamayı gerçekleştirerek danışman üyelik konumuyla kabul edildiğini bildirdi.

Baykal, Bülent Ecevit'in ölüm haberini Şili'de aldığını söyleyerek daha önce CHP Genel Başkanlığı yapmış olan Ecevit için üzüntüsünü dile getirdi. Baykal, siyasete girmesi için kendisine destek verdiğini belirttiği ve bir kuşak için siyasi öğretmenlik yapmış Bülent Ecevit için şöyle konuştu:

"Maalesef sayın Bülent Ecevit vefat etti. Sayın Ecevit, nadir yetişen çok dirayetli ve ahlaklı, dürüst, halkını, ülkesini daima sevmiş, dış baskılara karşı direnmesini çok iyi bilmiş, saygın bir devlet adamıdır. Bizim daha önceki genel başkanımızdır. Böyle bir önemli şahsiyetin vefat etmiş olması Türkiye bakımından önemli bir olaydır. Türkiye, çok değerli bir siyaset adamını kaybetti. Bu vesile ile ben herkese başsağlığı dileklerimi ifade etmek istiyorum. Sayın Ecevit'in siyasal yaşamımıza bıraktığı temel anlayışın, yani ilkeli, ahlaklı, tutarlı, dürüst siyaset anlayışının, halkçı siyaset anlayışının, ülke yararlarını dış baskılar karşısında savunma iradesinin bundan sonraki siyasi adamlar için de büyük bir örnek oluşturacağına inanıyorum. Ben şahsen Ecevit ile siyasal yaşamımın ilk başlangıç günlerinden beri çalışma imkanını elde etmiş bir insanım. Benim siyasete girişimi sayın Ecevit gerçekleştirmiştir. Onun ortaya koyduğu sistem doğrultusunda aktif siyasete, onun uygun gördüğü bir zaman içinde girmek durumunda oldum. Ve ondan beraber çalışarak çok şey öğrendim. Bir bakıma sayın Ecevit'in vefatı, benim açından ayrı bir anlam taşır. Sadece benim için değil, belli bir kuşak için siyasi öğretmen olarak Bülent Ecevit çok önemli, çok yararlı katkılar yapmıştır. Ben de bir kez daha Bülent Ecevit'i saygı ile anıyorum. Keşke içine girdiği bu sağlık sorunu olumlu bir şekilde sonuçlanabilseydi ve ayağa kalkma imkanı bulabilseydi. Hasta iken ifade ettiğim gibi ayağa kalktıktan sonra kendisi ile kucaklaşma olanağını bulabilmiş olsaydım. Bu içimde karşılanmamış bir duygu olarak var olmaktadır. Bir anlamda kucaklaşamadan ayrıldığımızı sayın Ecevit'le ölümünün bu gerçekle beni karşı karşıya bıraktığını görüyorum."

"KKTC, ANNAN PLANI'NI BÜYÜK BİR FEDAKARLIK YAPARAK DESTEKLEMİŞTİR"

Baykal, açıklamasının devamında AB Komisyonu'nun Türkiye ile ilgili ilerleme raporunu eleştirerek hiçbir tavizin verilmemesini istedi. Baykal bu raporun her zamanki raporlardan daha çok ilgi gördüğünü belirterek şunları söyledi:

"Ortada bir problem var. Bunu 'Aralık ayının ortasına kadar çözün.' denmiştir. Bu konu Kıbrıs konusudur. Maalesef CHP'nin işin başından beri bu konuda yaptığı uyarıların ne kadar önemli, ne kadar yerinde olduğu bu raporda bir kez daha ortaya çıkmıştır. 17 Aralık 2004'de biz Kıbrıs ile ilgili kabul edilen hususların doğru olmadığını, bunun Türkiye bakımından gelecekte çok ciddi sıkıntılara yol açacağını ifade etmiştik ve hükümeti uyarmıştık. Bize böyle bir mesele olmadığı söylenmişti ve 17 Aralık sanki AB bayramıymış gibi yapay bir biçimde kutlanmak istenmişti. Öğle vakti havai fişekler atılarak Kızılay Meydanı'nda, gülünç bir ortamda yapay bir sevinç topluma taşınmak istenmişti. Biz sevinmeyenlerdendik. O zaman sevinememek bir suçlama konusu oluyordu hatırlarsanız. Sevinemediğimizi de söylüyorduk. İşte bu yüzden sevinememiştik. 17 Aralık 2004'te yanlış bekleyişler yaratılmıştır. Arkasından 29 Temmuz 2005'te o kabul doğrultusunda protokol imzalamıştır. Şimdi bizim önümüze getirilen konu işte 17 aralıkta kabul ettiğimiz ve 2005'te imzalan protokolün gereğinin yapılmasıdır. Bizden bunun istenmesi haklı değildir. Doğru değildir. Kıbrıs konusunda ne Türkiye'ye ne KKTC'ye baskı yapmayı haklı gösterecek hiçbir neden yoktur. KKTC, Annan Planı ile ilgili oylamada büyük bir fedakarlık yaparak planı desteklemiştir. O planı desteklememiz halinde KKTC'ye yönelik kısıtlamaların, ambargoların ortadan kaldırılacağı bize vaat edilmiştir. AB tarafından ve BM tarafından vaat edilmiştir. Ama bunların hiçbirisi yerine getirilmemiştir. Şimdi bizden somut adım atma talebi önümüze getirilmektedir. Bu haklı, doğru değildir. Bu, Kıbrıs sorununun adilen çözümüne katkı yapacak bir yaklaşım değildir. Ama ne yazık ki bu konuda bize baskı yapılmasına fırsat verecek bir yanlış politika izlenmiştir. Şimdi o yanlış politika ile uğraşmak durumunda kalıyoruz. O yanlış politika, kabullerden kaynaklanan yanlış politikadır. Eğer o kabuller yapılmamış olsaydı bugün kimse bize bu konuda baskı yapmak durumunda olmazdı. Hükümet şimdi anladı ki bu yapılamaz. Bu yapsştir. Onun ortaya koyduğu sisteılamaz ise bunu o zaman söyleyecekti."

Baykal, AB'nin büyük yanlışlar yaptığının savunarak, "Kıbrıs sorununda çözüm ihtiyacını herkes görüyor. Bu çözümün nasıl olacağı ile ilgili temel parametreler bellidir. O parametreleri bir tarafa bırakarak fiili durumu hazmettirmeyi, Kıbrıs'ta çözüm diye kabul ettirmek mümkün değildir. Bu; bir salam politikası izleyerek dilim dilim 'şimdi şunu yap, şimdi bunu yap' diyerek olayın esasını çözmeden fiili durumu bize hazmettirme girişimdir. Kıbrıs konusunda AB büyük yanlışlar yapmıştır. Şimdi o yanlışların bedelini bize ödettirmeye çalışıyorlar. Bu noktada hükümetin sağlam durması lazımdır. Kıbrıs ile ilgili hiçbir ödün verilemez. Bunu izah etmek mümkün değildir. Üst üste her türlü özveriyi göstermiş olan Türkler'e şimdi bu noktada bir kez daha Kıbrıs konusunda 'limanlarını aç, havalimanlarını aç, ben ona bağlı olarak izolasyonları kaldırmayı düşüneyim' demeyi kabul etmek mümkün değildir. İzolasyonları kaldırma, Annan Planı'na verilen desteğin karşılığıdır. Ayrıca bir de desteği vermeyen taraf, AB'ye tam üye olmuştur. Veren taraf dışarıda kalmıştır. Söz verildiği halde izolasyonlar ve kuşatma kaldırılmamıştır. Şimdi bize 'Türkiye de limanlarını açsın' deniyor. 'Ondan sonra Kıbrıs'ta sorun kalmayacak'. Buna kesinlikle giremeyiz. Hükümet de girmemelidir. AB kendi yanlışını Türkiye'yi kenara sıkıştırıp, AB ile müzakerelerin devamı buna bağlıymış gibi bir hava yaratarak Türkiye'den ödün almaya çalışılıyor. Sakın ha, bu ödün verilmemelidir. Türkiye ile AB ilişkisi başka bir ilişkidir. 70 milyonluk bir ülkeyiz. Kıbrıs'ın bunun bir ön şartı haline dönüştürülmek istenmesi kabul edilemez. Hükümetin tavrını dikkat ile izleyeceğiz" dedi.

ABD'deki seçimleri de değerlendiren Deniz Baykal, "Ekonominin gidişatı ile ilgili bir sorun yoktur ama iktidar çok ciddi bir şekilde tarihi oy kaybı yaşamıştır. Bunun sebebinin Irak müdahalesi olduğu, yapılmış bütün araştırmalarda ortaya çıkmıştır. Tabii bu çok önemli bir noktaya bizi getiriyor. Amerika'nın kendisi ABD Başkanı'nın açtığı doğrultudaki gelişmeyi sorgulamaya başlamıştır ve bu konuda tavır takınmaya başlamıştır. Bunu çok belirleyici olarak görüyorum. Tabii Türkiye'de bu konu bizim önümüze getirildiği zaman başta CHP olmak üzere toplumumuzun pek çok kesiminin takındığı tutumun bu gelişme ile bir kez daha doğrulandığına tanık oluyoruz. Yani o anda ABD adına konuşanlar bizden bir şey istedi ama aradan kısa bir süre geçti, şimdi bambaşka bir Amerika şekillenmeye başlıyor" ifadelerini kullandı. Baykal, konuşmasına şöyle devam etti:

"Umut ediyorum bu sonuç hepimize ders olur. Böyle birleri istiyor diye ülke yararına olmayan politikalara sürüklenmenin hiç kimseye yarar getirmediği bu vesile ile daha iyi anlaşılır. Bush'un da seçimden sonra değiştirilmesi noktasına gelmiş olması, ABD demokrasisinin gerçekten işlemekte olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Umut ediyorum, bu anlayış bölgeye yönelik politikalara da yansır. Bölge çok acı çekti. Tarihin en ızdıraplı günlerini yaşadı bu bölge. 650 bin kişi canını kaybetti. Büyük facialar hale yaşanıyor. Bütün bunlara son verecek6etir. Onun ortaya koyduğu siste yeni bir yaklaşımın bu vesile ile ortaya çıkmasını diliyorum."