Röportaj yapmak için Manken Deniz Akkaya'nın karşısına geçen Ayşe Arman, daha ilk soruya verilen cevap karşısında şok oldu. Sizin de şok olacağınız kesin...
Abone olİşte Hürriyet Gazetesi yazarı Ayşe Arman'ın manken Deniz Akkaya ile yaptığı söyleşi... Deniz Akkaya’yla röportaj yapmamın sebebi ‘Aile İçi Şiddete Son’ kampanyası değildi. Sohbet ederken bu konu aniden ortaya çıktı, gözlerim yerinden çıktı. Şok yaşadım. Aşağıda okuyacaklarınız o şokun cümleleri... Yüzünüze ne oldu? - Dayak yedim. Nasıl yani? - Bildiğiniz dayak yedim. Üstelik bu ilk değil. Şaka yapıyorsunuz! - Yok, hayır. Her seferinde gizledim. Çünkü ‘Deniz Akkaya dayak yemiş. Erkek arkadaşı onu dövmüş. Bir tokat patlatmış. Kulağı duymaz olmuş’ diye ortalıkta konuşulması, kendime yakıştıramadığım bir şey. Susmayı tercih ettim. Ama artık yeter! Bir değil, iki değil. Nereye kadar susacağım? Bir de şunu fark ettim: Bu tür şeyleri dışa vurmak gerekiyor. Sen çıkıp anlatırsan, başkaları da anlatıyor... Pardon pardon!.. Bu hikaye tam olarak nedir, önce onu anlayalım... - Tek taraflı bir kavga. İtiş kakış ve sıkı bir Osmanlı tokadı. Morlukların önemi yok, geçer. Ama sol kulağım artık çok zor duyuyor. EVE GEÇ GELDİM DİYE Sebebi nedir bu kavganın? - Şimdi söyleyeceğim, güleceksin: Eve geç gelmem. Ben işim olmadığı zaman erkek arkadaşımdan önce evde olmaya özen gösteren biriyim. Evde yemek olsun diye de çırpınırım. Yani öyle başına buyruk biri değilim. Ama geçen pazar eve geç geldim. Sen misin böyle yapan... Ne zannediyor, siz başka biriyle flört ediyorsunuz, içki içiyorsunuz, yemek yiyorsunuz filan mı? - Yooo sadece ‘Gecikmene dayanamadım’ diyor, ‘O saatte benimle olman gerekiyordu.’ Hani filmlerde vardır ya, kadın ve erkek, aşktan birbirlerini öldürebilecek hale gelirler... Belki de gerçeği yansıtıyor o filmler. Aşkın saplantıya dönüşmesi, insanın başına gelebilecek en tehlikeli şey. Sonra pişman oldu tabii, ‘Ben bunu nasıl yapabildim’ dedi. Ama artık onu affedemem, çünkü bundan sonraki en ufak tartışmamızda ‘Ne zaman patlatacak’ diye bekleyeceğim. PARMAĞIMI SIKIŞTIRDI Bu ilk değil dediniz... - Değil. Bir başka erkek arkadaşım da yüzümü anahtarla çizmişti. Hatta Hülya Avşar, ‘Yüzündeki o şey, geçmeyecek’ dedi. Onun programına çıkmıştım o aralar. O an gerçeği söylemek aklımdan geçti ama sonra vazgeçtim, ‘Ha o mu? Kedi tırmaladı’ dedim. O olaydan sonra psikolojik destek aldım. Ve şunu öğrendim: Sadece gecekondudaki kadınların başına gelmiyor. Bizim gibi kadınlar da dövülüyor, itilip kakılıyor. Bir başkası da parmağımı arabaya sıkıştırdı... Bu insanlar, sizin hayatınıza girmiş adamlar, yani eski sevgilileriniz... Öyle mi? - Evet ama hepsi dayakçı değildi tabii! Sadece bazıları. Ortak özellikleri de: İyi okullarda okumuşlar, hatta master filan yapmışlar. Eğitim diyoruz ya, eğitim de sökmüyor. Bir süredir bu meseleyi etrafımdaki kadınlarla konuşuyorum: Ben anlattıkça, onlar da anlatıyor. İnanılmaz hikayeler. Kadın hamile, kocası küveti buz gibi suyla dolduruyor, karısını içine oturtuyor. Neden? Çünkü kadın sinirine dokunan bir şey yapmış. Otur bakalım o küvetin içine diyor. Kadın da ondan hamile, başkasından değil yani. Ya da 21 yaşında dünya güzeli bir kız -sen röportaj yapmıştın onunla- erkek arkadaşı kız artık para kazanıyor diye sinir oluyor, ‘Bana bak, sen pek havalanmaya başladın’ diyor, kösele ayakkabısıyla kızın yüzüne basıyor. Kızın elmacık kemikleri kırılıyor, sonra bir de o kemikler yanlış kaynamasın mı? GÜÇLÜ KADIN KORKUSU Sizce nedir bu vahşetin sebebi? - Her olayın sebebi farklıdır, ben bilemem. Ama bazı erkekler, kadının güçlü olmasından, bağımsız olmasından hoşlanmıyorlar. Aciz olsun istiyorlar, bağımlı olsun istiyorlar. En komiği de şu: Adam seni eşek sudan gelinceye kadar dövüyor, ‘Neden yaptın’ diye sorunca da ‘E seviyorum da ondan’ diyor, ‘Seni kıskandım da ondan...’ Yok ya!.. İyi o zaman, ben de sinirleneyim seni topuğundan vurayım, ya da 32 yerinden bıçaklayayım. Am sakın yanlış anlama. Sevdiğim için... Yok böyle bir sevgi şekli!.. Sizin suçu hiç kendinizde aradığınız oldu mu? - Dayak yediğim için mi? Hayır, ama bu tür adamlarla beraber olmaya devam ediyorsam, her şeye müstahakım demektir. Yıllar yılı psikoloğum İpek Hanım’a gide gele kafama dank eden bir şey oldu: ‘Bir kere yapan bir daha yapabilir. Böyle bir adamla birlikte olmaya devam edersen, şiddete maruzkalma riskin hep var...’ Hálá inanamıyorum sizin gibi bir kadını nasıl dövülebilir? - Dövülüyor işte. Elinin tersiyle bir tane patlatıyor! Benim ne farkım var? Ben evde kraliçe tahtında otriş ayakkabıları ve dantelli gecelikleriyle oturan bir kadın değilim ki. Herkes gibi biriyim. Kaldı ki, tokadı yiyip oturunca, yüzümde iz kalacak mı, hangi fondotönle nasıl kapatabilirim diye düşünüyorum. Siz bu adamları çok mu arıyorsunuz? - Bilmiyorum ki. Belki de ben hayatıma yanlış insanları sokuyorum. Belki de değil, öyle. Ama inanıyorum ki, benzer saldırılara maruz kalan pek çok şöhretli kadın var. Onlar mutlu aile tablolarını bozmamak için söylemiyorlar. Karşınızdaki insan, size vurma hakkını nereden buluyor? Bu hakkı ona siz veriyor olabilir misiniz? - Burada hak hukuk yok ki. Adam vuruyor. BÜTÜN KADINLARIN MESELESİ Bu olay kadın hakları meselesi mi, Deniz Akkaya meselesi mi? - Sadece Deniz Akkaya meselesi olmadığı kesin. Erkeklerin şiddet uygulamasından nasibini sadece belli bir kesim almıyor. Gördüğünüz gibi benim de başıma geliyor. Bu röportajı okuyup ‘Eline sağlık o adamın’ diyenler olacak mıdır? - Mutlaka. Trafik kazası geçirdiğimde de böyle düşünenler olmuştu. Bunu okuyup, reyting almak için, reklam için böyle konuşuyor diyenler olacak mı? - Tabii. Çeşit çeşit insan var. Kim ne isterse düşünsün. Zaten öyle bir haldeyiz ki, adamın karısı ölüyor, ‘Şöhret olmak için karısını öldürmüştür’ deniyor. Kötü kalplilik bu seviyede. Allah’a şükür benim şöhret olmak gibi bir derdim yok... BENİM BAŞIMA DA AYNI ŞEYLER GELİYOR Bu sabah yoga dersine girdim, orada bir kız sinir krizi geçirdi. Sevdiği adam için işini gücünü her şeyi bırakmış, kendini ona adamış. Sonra da adam onu dövüp, sövüp başka bir kadına gitmiş. O da sinir krizi geçiriyor. Bana da diyor ki, ‘Sen beni anlamazsın...’ Niye anlamayacakmışım, benim başıma da üç aşağı beş yukarı aynı şey geliyor.