Demokratik eylemlere eyvallah ama
İsrailli bisikletçinin yolunu çevirip dövdüğümüzde, İsrail'in yaptığı ile bizim yaptığımız arasında hiçbir fark olmaz.
İsrail'in alçaklığını kınayalım tamam...
Sesimiz gür çıksın!
Sokaklar bizim...
Eylemler yapalım...
Ama ne olur taşkınlığa izin vermeyelim...
İsrailli bisikletçinin yolunu çevirip dövdüğümüzde, İsrail'in yaptığı ile bizim yaptığımız arasında hiçbir fark olmaz.
İsrail'in yaptığı ne?
Sivilleri katletti öyle değil mi?
Peki...
Biz ne yapıyoruz?
Bisikletçinin günahı ne?
O da sivil değil mi?
Onun kanını niçin akıtıyoruz?
Bakın, birçok İsrailli tanıyorum ben. Bir arkadaşım anlattı dün. Çalıştığı işyerinin sahibi İsrailli. O alçaklığın olduğu günün ertesinde, bu insanların ağzını bıçak açmamış. Hergün çalışanlarıyla yüzyüze gelen, onların hal ve hatırını soran bu insanlar, utanç duymuş olmalı ki, gün boyu içeri kapanmışlar.
Evet, kendi ülkesinin alçaklığı yüzünden, başı dik gezememişler İsrailli işverenler.
Bir başka arkadaşım anlattı...
Ekran başına kilitlenmiş İsrailli patronu...
Görüntüler geldikçe...
Hıçkırıklarla ağlamış!
Ve lanetler yağdırmış!
Kime?
Kendi ülkesinin askerine.
Pardon kendi ülkesinin teröristlerine.
***
Dün yollar kapalıydı...
Eylem yapılıyordu Levent tarafında...
Saatlerce trafikte kilitli kalan bir arkadaşım anlattı?
-Yollar kapatıldı, ama yolları kapatan insanların keyfine diyecek yoktu.
-...?
-Gülenler, birbiriyle şakalaşmalar. Biz yaslı değil miyiz?
Laf ola beri gele mi?
Yoksa hakiki bir eylem mi?
Önce buna karar verelim!
***
Bir şey daha...
Dün de yazdım...
Siyaset yapma zamanı değil...
İsrail ve PKK...
Gündemimiz bu...
Erdoğan dün kürsüye çıktı ve sadece bu iki konuya yoğunlaştı.
İyi de bir konuşma yaptı.
Esti, gürledi ama anlamsız bir yıkıma neden olmadı.
Kılıçdaroğlu da dün ilk kez partisinin grubunda konuştu.
İsrail ve PKK'nın katliamlarının üzerinde durdu ama...
Gündeminde siyaset de vardı.
Günü değildi...
Hoş da olmadı...
Çünkü gün siyaset yapma günü değil.
Lütfen!