BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  POLİTİKA  /  HDP

Demirtaş'tan İmralı bombaları: Hükümet söz verdi!

Arınç'ın iddialarına yanıt veren Selahattin Demirtaş, 3. göz talebinin HDP'nin değil, Öcalan ile hükümet arasındaki anlaşmasının gereği olduğunu açıkladı...

Abone ol

İNTERNETHABER.COM
HDP lideri Selahattin Demirtaş, CNN Türk ekranlarında Şirin Payzın'ın sorularını yanıtladı. Çözüm süreci ve gündeme dair önemli değerlendirmeler yapan Demirtaş, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın kendisine dönük iddialarına da yanıt verdi.

Demirtaş, süreçte 3. göz, Öcalan'a sekreterya ve genişletilmiş heyet talebinin HDP'ye ait olmadığını, İmralı'da hükümetin söz verdiği adımlar olduğunu açıkladı. HDP lideri "Bunların hepsine hükümet evet dedi. Bunları HDP kendi kafasından uydurmuyor ki. Madem taraflar böyle bir süreç başlatmış, biz orada varılan mutakabatın gerçekleşmesi için sürekli hükümete çağrı yapıyoruz." dedi. İmralı'ya gidecek HDP heyetinin genişlediği iddialarını doğrulayan Demirtaş "İmralı'ya gidecek heyet için sayın Hatip Dicle'ye dönük olumlu bir yanıt aldık. Kadın Hareketi sözcüsü Ceylan Bağrıyanık içinse henüz olumlu ya da olumsuz bir yanıt almış değiliz." dedi. 

İşte Demirtaş'ın açıklamalarından satır başları:

"BU TALEPLERİ HDP UYDURMADI! HÜKÜMET SÖZ VERMİŞTİ!"

Şimdiye kadar diyalog vardı, artık müzakare aşamasındayız. Ben bunları İmralı'daki görüşmelerimiz üzerinden söylüyorum. Kendi yorumlarımız temennilerimizi değil. Sayın Öcalan ile yaptığımız görüşmelerde öğrendiklerimizi aktarıyoruz. Öcalan örgütünden ve halkından aldığı yetki ile süreci müzakare edecek kişidir. Hükümet de buna itiraz etmiş değil. Aylardır diyalogtan müzakereye geçiş talebimizi yeniliyoruz. Bizim üç kişilik heyetimizin Hatip Bey, Ceylan Hanım ile daha da güçlenmesi lazım. Sayın Öcalan'ın yanındaki mahkumların değiştirilerek kendisine sekretarya hizmeti sunacak tutukluların adaya getirilmesini bekliyoruz. Ayrıca bir de üçüncü bir göz için bir heyet oluşması konuşuldu. Bunların hepsine hükümet evet dedi. Bunları HDP kendi kafasından uydurmuyor ki. Madem taraflar böyle bir süreç başlatmış, biz orada varılan mutakabatın gerçekleşmesi için sürekli hükümete çağrı yapıyoruz. Ama hep bir sorun çıkartılıyor ve bir türlü bu sözler yerine getirilmiyor.

"HÜKÜMET MÜZAKAREYE NEDEN GEÇMİYOR?"

Heyete müdahale edilmeye çalışılıyor, başka şeyler söyleniyor. Hala heyetimiz adaya gidecek. Hatta gidecek mi gitmeyecek mi belli değil. Seçimden sonra diyalogtan müzakereye geçilecekti. Hatta bunun yasası bile çıktı. Yasa var, halk desteği var. O halde müzakereye neden geçilmiyor? Biz bu sorunun cevabını hükümetten hala net olarak alabilmiş değiliz. Heyetimiz bu hafta İmralı'ya giderse son durumu öğrenecek, bağlayıcı olan tutum ona göre alınacak.

HATİP DİCLE'Yİ HÜKÜMET Mİ ÖCALAN MI İSTEDİ?

İsteyen istediğini yazıp çiziyor ama Sayın Öcalan'ın heyetimize dair bir talebi yoktur. Hükümetin de yoktur. Dışarda başka kurumların kişilerin katılımı sürece güç verir sonuçta. Hatip Bey bedeller ödemiş ve DTK Eş Başkanı olan bir kişi. Böyle insanın sürece katılması işleri kolaylaştırır. Sayın Ceylan Hanım için de geçerli bu. Bu konudaki iddialar aslı olmayan kimseye de faydası olmayan iddialardır.

"HÜKÜMETTEN ÇELİŞKİLİ AÇIKLAMALAR GELİYOR"

Hükümette birbiriyle çelişen çok şey söyleniyor. Bülent Arınç hükümet sözcüsü oalrak bazen kendi kendisini tekzip eden şeyler söylüyor. Yalçın Akdoğan belki konuya daha hakim olabilir ama kendi içlerindeki görev dağılımını bilmiyoruz. Bizim söylediğimiz şeyler uçuk talepler değil ki. Son derece normal olağan ve makul şeyler söylüyoruz. Bunun neresi tuhaf olabilir? Süreç bitsin diye mi çağrı yapıyoruz? Hayır aksine süreç hızlansın diye çağrı yapıyoruz. Hükümet kapalı kapılar ardında gizli saklı bir müzakere yürüteceğini sanıyorsa yanılıyor.

"HÜKÜMET SİLAHSIZLANMA İÇİN BİLE MÜZAKAREYE BAŞLAMADI"

Hasta tutukluların bırakılması ayları yılları bulacak bir konu mudur? İzleme kurulunun kurulması ayları bulacak bir çalışma değil ki? Hükümet neden aylara yıllara yayıyor süreci. Öcalan bu adımlar atılırsa karşılığını yapmaya hazır. Sayın Öcalan'ın barıştaki samimiyeti ve ciddiyetini vurgulamak için Nisan Mart aylarında silahsızlanma için adım atmaya hazır olduğunu söyledim. Ama sanki hükümet hiç bir şey yapmadan silahsızlanma olacak gibi yazılıp çizildi. Hükümet üstüne düşeni yaptıktan sonra olabilecek şeyler bunlar. Silahsızlanma konusu bile müzakere edilmiyor ki. Bunun olması için bile müzakare etmek zorundasınız. Ama hükümet silahsızlanma için bile müzakareye başlamıyor ki. Yoksa Mart Nisan aylarında silahsızlanma olacağı yönünde bir vaadimiz, sözümüz kesinlikle olmadı. Hükümetin atması gereken adımlar atılmadan böyle bir gelişme beklenmemeli.



"BÜLENT ARINÇ AÇIKLASIN 1,5 AYDIR NEREDEYDİM!"

Arınç'ın "Demirtaş 1.5 aydır nerede? Gazeteler yazmıyor ama biz biliyoruz" sözlerini yorumlayan HDP lideri şöyle konuştu:

Arınç çok sayıda gazeteci önünde bunu söyledi. Keşke o gazeteci arkadaşlar kendisine sorsaydı da öğrenseydik. Sadece kafa karışıklığı ve şüphe oluşturmak, şaibe oluşturmak için söylenmiş sözlerdir. Bu süre boyunca nerede olduğum ne yaptığım elbette partimiz tarafından biliniyor. Partimizin faaliyetlerinde çalıştım. Bir grup toplantımız 29 Ekim nedeniyle zaten olmadı, benim sıram geldiğinde de rahatsızdım. O zamanda da Eş Başkanımız Figen Yüksedağ Grup Toplantısı'nda konuştu. Bunun dışında tüm parti çalışmalarında yer aldım. Sayın Arınç’ın bildiği bir şey varsa açıklasın. Arınç soru işaret yaratıp kamuoyunun kafasını karıştırmak için böyle konuşuyor. nerede olduğumu partim bilir.

"ABD'DE NE PENSİLVANYA NE PENTAGON'LA GÖRÜŞTÜM"

ABD ziyaretimiz 6 ay öncesinden planlanmış bir konferanstı. Oraya konuşmacı olarak gittim. Orada da belirttim. Başbak abir gündemle gitmiştik ama Kobani odaklı görüşmeler yaptık. Yaptığımız bütün görüşmeleri de paylaştık, kamuoyuna duyurduk. Ne Pentagon ne Pensilvanya gibi fırıldak filmlerde yer almayız. Hükümet de çok iyi bilir, istihbaratları var, kim nerede kimle görüştü onlar da iyi bilirler. Bunun dışındaki her şey spekülasyondur.

"CHP SÜRECE KATILMALI"

CHP’nin iki şekilde sürece dahil olabilme şekli var: 1-İmralı’ya milletvekili, 2-İzleme Kurulu'na katılım. CHP’nin katılımı müzakerenin çok taraflı yürümesini ve şeffaflaşmasını sağlar. Sürece eleştirilerini sağlıklı bir şekilde yapar. Bu önemli, süreçten her ne çıkarsa parlamentoya gelecek. CHP’ye bir kere daha çağrı yapmak istiyorum, önerimizi elinin tersiyle itmesinler. Erdemli bir şey yapıyoruz. Eğer süreçte yanlış giden bir şeyler varsa dışında kalarak değil, içinde olup müdahale ederek düzeltebilir CHP.

"51 KİŞİNİN ÖLÜMÜYLE NE İLGİM OLABİLİR?"

Yaşanan olarların bizim suçumuz olduğunun söylenmesi, hükümetin çarpıtmasıdır. Asıl sorumlu hükümettir. Bu yaşananları asla onaylamadık. O insanların hayatını kaybedeceğini ön göremezdik. Zaten ölen insanların yarından fazlası, HDP'ye yakın insanlar. Bazıları sivillerce, bazıları da polis tarafından katledildi. Ölenler arasında ayrım yapıldı. Bunlar konuşulmadı. Kobani, IŞİD'in eline geçseydi, Türkiye aylar hatta yıllar sürecek bir kaosa sürüklenecekti. Şu anda bambaşka şeyler konuşuyor olurduk. Aynı durum bugün yaşansın yine aynı çağrıyı yapar aynı tutumu alırız.

SORUŞTURMA KOMİSYONU

Biz dört bakan hakkındaki komisyona üye verirken kamuoyundan bir şey gizlensin diye değil, kamuoyuna açık olsun diye üye verdik. Aklama faaliyetlerini meşrulaştırmaktan öteye gidemeyeceğini gördük. Komisyon yayın yasağı için karar alırken, savcılık gibi davranırken neden dinlenmesi gerekenleri çağırmıyor? Bir şey çalmamışsam, rüşvet yememişsem komisyona vereceğim ifade canlı yayınlansın isterim. Komisyon üyelerine dosya örnekleri verilmedi, bu büyük bir sorun. Dosya ancak tek nüsha. Bakın sanıklar o dosyayı alabiliyor, savcılıkta var ama milletvekillerinde yok! Komisyon başkanı bazı milletvekillerinin bilgi sızdırdığını söylüyor da, milletvekilinin işi budur! Vekil bilecek de millet bilmeyecek mi? O belgelerdekiler devlet sırrı mı? Cumhurbaşkanlığı seçiminde de ortaya çıktı ki yolsuzluklar, hırsızlıklar konusunda ciddi bir sıkıntı var. Dört bakanı, bürokratları ciddi şekilde rüşvet yolsuzluk suçlamaları karşısında olan ve bunun hesabını vermemiş bir hükümet var. Bu Hükümet seçmen karşısında zor durumda olacaktır. Önümüzdeki seçimin temel konularından biri elbette bu olacaktır. Davutoğlu hükümetinin yolsuzluk hırsızlık meselesine daha ciddi yaklaşacağına dair bir belirti yok elimizde. Bizzat yapmamış olsa da tüm AKP’liler ve medyadaki destekçileri sessiz kaldıkları için yolsuzluktan, hırsızlıktan sorumludur. AKP seçmeni AKP'nin yolsuzluk nedeniyle düşmesini içine sindiremiyor. Oy vermesi seçmenin yolsuzluğu içine sindirdi demek olmuyor.