BIST 9.720
DOLAR 35,22
EURO 36,73
ALTIN 2.967,46
HABER /  GÜNCEL

Demirel'den Musul gerçeği

Bülent Ecevit'in "İsmet İnönü'nün Musul vasiyeti" konusunu gündeme taşımasına Süleyman Demirel'den destek geldi. Demirel, Musul'la ilgili önemli konulara değindi.

Abone ol

Arzular dünde Musul Irak'ta kaldı Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Bülent Ecevit'in açıklamalarıyla ilgili görüşlerini AKŞAM'a açıkladı. İnönü'nün tarihi vasiyetinin doğru olabileceğini belirten Süleyman Demirel, 'Atatürk'ün İnönü'ye böyle bir vasiyette bulunup bulunmadığını bilmiyorum. Ancak Ecevit, söylüyorsa doğrudur' dedi. Demirel, 'Tarihi revize etmek mümkün değildir. Dün dünde kalmıştır. Keşke öyle olsaydı demenin anlamı yok. Arzular dünde kaldı, Musul Irak'ta kaldı. Musul Irak'ta kalmıştır' diye konuştu. HATAYI İNÖNÜ YAPTI Musul'un Irak topraklarında kalmasından İnönü'yü sorumlu tutan Demirel, şunları söyledi: 'Yurtta sulh, cihanda sulh' diye başlayarak genişleme arzumuz yoktur diye Musul'u terkeden idare Atatürk'ün, İnönü'nün idaresidir. Musul ve Kerkük vilayetlerinin Irak topraklarında kalması çok tarihi ve büyük bir hatadır. Bu tarihi hatayı İsmet Paşa yapmıştır. O şartlarda kaybedilen Musul ve Kerkük'ün bugün Türkiye'ye dahil edilmesi mümkün değildir. Kanaatimce bugün dünyada sınır tahsisi yapmak mümkün değildir. Yaparsanız sizin yaptığınızı zorla geri aldırırlar. Çünkü sizden kuvvetli ülkeler vardır. Bakın Kıbrıs'ta neler oluyor? Kuvvetle elde ettiğiniz hakları koruyamaz duruma geliyorsunuz.' Atatürk'ün 'Ülkeyi yönetenler halklarını gayri kabil istihsal hedeflere yöneltmemeledirler' sözünü hatırlatan Demirel, 'Musul'un Irak toprakları içinde kalmasına üzülmeyen bir Türk var mıdır? Buna herkes üzülüyor. Ancak dediğim gibi arzular dünde kaldı, Musul Irak'ta kaldı' dedi. SARIKAMIŞ HATIRLATMASI Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül ise Filistin ve İsrail'i kapsayan seyahati öncesinde gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gül, Ecevit'in Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e Musul konusunda söylediği sözlerin anımsatılması üzerine 'Bence en iyi cevap Genelkurmay Başkanlığı'nın Sarıkamış'ta 90 bin askerin şehit olmasıyla ilgili açıklaması oldu. O açıklamaya bakılırsa, diplomaside nasıl hareket edileceğini herkes daha iyi anlar' dedi. ÖZKÖK'ÜN 'TARİH DERSİ' Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, Sarıkamış Şehitleri'ni Anma Günü'nde yaptığı açıklamada, geçmişte yaşanan savaşlardan iyi dersler çıkartılması gerektiğini vurgulamıştı. Özkök, şöyle demişti: 'Unutulmamalıdır ki, üzerinde yaşadığımız vatan toprakları kolay elde edilmemiştir. Bu vatanın inşa süreci, hepsi birbirinden kanlı ve neredeyse bir neslin tamamının canına malolmuş bir süreci ifade etmektedir. Bu süreç öyle bir süreçtir ki; Balkan Savaşları, Sarıkamış Harekatı, Çanakkale Muharebeleri ve Kurtuluş Savaşı gibi, her biri çok iyi etüt edilerek geleceğe yönelik derslerin çıkarılacağı dramatik olaylarla doludur. Türkiye Cumhuriyeti'nin harcı, Anadolu'nun her köşesinden gelen kahramanların akıttıkları kanlarla yoğrulmuştur. Bu harç sayesindedir ki, Türkiye bugünlere gönenç içerisinde ulaşabilmiş ve bölgesinin lider ülkesi olmuştur. Sarıkamış yönetim biliminde; hayal ile gerçek ve yönetilemeyen risk ile yönetilebilir riskin ne anlama geldiğini gösteren en güzel örnektir.' ECEVİT HAYALCİ AKŞAM Gazetesi Yazarı emekli Orgeneral Kemal Yavuz, Bülent Ecevit'in bazı konularda 'hayalci' davrandığını söyledi. Kendisinin de komutanlığı sırasında benzer tartışmalar yaşanırken dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a Habur'da 'Siz hiç haritadan mesafeye baktınız mı?' dediğini anımsatan Yavuz, 'Bir bölgeyi ele geçirmek kadar, nüfus yapısıyla orayı elde tutmak önemlidir' dedi. Yavuz da Gül gibi Orgeneral Özkök'ün Sarıkamış Şehitleri'ni anma mesajında 'Sarıkamış, yönetim biliminde; hayal ile gerçek ve yönetilemeyen risk ile yönetilebilir riskin ne anlama geldiğini gösteren en güzel örnektir' ifadesini kullandığını anımsattı. Musul-Kerkük meselesinin içyüzü Birinci Dünya Savaşı'nda İngilizler ilk askerlerini, daha önceden El Sabah Ailesi'ni destekleyerek nüfuz ettikleri Basra'ya çıkartmışlardı. 30 Ocak 1918'de Mondros Mütarekesi imzalandığında, İngiliz orduları Musul eteklerindeydi. Ancak İngilizler Mütareke hükümlerine aykırı olarak Musul'u işgale girişince, bölge komutanı Ali İhsan Paşa onlara karşı çıktı. Bunun üzerine İngilizler şehirdeki Ermenilerin can güvenliğinden yoksun kaldıkları iddiasını öne sürerek, Ali İhsan Paşa'nın Mütareke'nin ilgili hükümleri uyarınca şehri teslim etmesini talep etti. Şehir 15 Kasım'da İngilizlere teslim edildi. Son Osmanlı Meclisi, Misak-ı Milli ile bu işgali kabul etmediğini beyan ettiyse de durum değişmedi. 1920'de düzenen San Remo Konferansı'nda, İngiliz ve Fransız işgali altındaki Arap vilayetlerinde manda yönetimleri kurulması kararlaştırıldı. 1922'de Irak'ta İngiliz mandası resmen ilan edilince İngiltere'nin epey para ve askeri güç sarfıyla bastırdığı bir dizi isyan çıktı. İngilizler bunun üzerine mandacılıktan vazgeçerek, kendi yakın denetimleri altında Irak Krallığı'nı kurdular. 20 Kasım 1922'de Lozan görüşmeleri başladığında Irak hala kaynıyordu. İsmet İnönü görüşmelerde, bölge nüfusunda çoğunluğu Kürtler ve Türklerin oluşturduğunu; TBMM Hükumeti'nin de Türkler kadar Kürtlerin de hükumeti olduğu gerekçesiyle yönetimin İngilizlere bırakılmaması gerektiğini savundu. İngilizler ise sözü geçen nüfus istatistiklerinin gerçeği yansıtmadığını; Türklerin azınlıklara iyi davranmadığı ve Kürtlerin de Müslüman azınlık oldukları gözönüne alındığında idarenin İngilizlerde olması gerektiğini savundular. Musul-Kerkük görüşmeleri bu şekilde tıkanınca Lozan'ın gündeminden çıkartılıp ikili bir anlaşmayla halledileceği hükmü antlaşmaya eklendi. Bu yolla çözüm üretilemezse sorun Milletler Cemiyeti'ne intikal ettirilecekti. 19 Mayıs 1924'te bu amaçla toplanan Haliç Konferansı'nda Fethi Okyar, Türklerle Kürtlerin Cumhuriyet'i tam bir eşitlik içinde kurdukları için, bu bölgenin de Türkiye'ye bırakılması gerektiğini söyledi. İngilizler eski tezlerini yinelemekle kalmayıp, Süryani azınlığın da haklarını korumak üzere Hakkari ve civarını da Türkiye'den talep etti. Konferanstan kısa bir süre sonra tam da bu yörede bir Süryani isyanı patlak verdi. Mesele böyle de çözülemeyince Milletler Cemiyeti'ne (MC) intikal etti. MC sorunlu bölgedeki halkın iki tarafı da istemediğini, dolayısıyla bölgenin 25 yıl boyunca Irak'a özerklik çerçevesinde bağlı kaldıktan sonra meselenin bir halkoylamasıyla çözülmesini önerdi. Türkiye bu sırada Şeyh Sait İsyanı ile çalkalandığı için MC'den Aralık 1925'te çıkan kararı kabul etmek zorunda kaldı. Haziran 1926'da Türkiye-Irak ve İngiltere arasında sınır ve iyi komşuluk antlaşmasının imzalanmasıyla Türkiye Musul-Kerkük meselesindeki resmi tavrını kesinleştirdi ve bu bölgedeki toprak talebi resmen bir daha gündeme getirilmedi. AKŞAM