BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Demirel'den tarihi itiraf

Can Dündar dünkü yazısında, iz bırakmış bazı eylemlere katılanların sonra terfi ettiğini vurguluyordu. Tan gazetesi baskınında saydığı iki tanıdık isimden Demirel ile konuştu

Abone ol

Can Dündar dünkü yazısında iz bırakmış önemli eylemlere katılanların bazılarının daha sonra terfi ettiğini yazmıştı. Milliyet yazarı Fikret bila da Dündar'ın 1946'deki Tan baskınında saydığı iki tanıdık isimden Süleyman Demirel ile konuşmuş. İşte Bila'nın röportajı...

Demirel: Evet, Tan gazetesini bastık


Can Dündar, dünkü yazısında, "O gün" adıyla yaptığı belgeselde yer alan iz bırakmış bazı olayları anımsatmıştı. "Sivas katliamı, Tan baskını, 6-7 Eylül olayları" gibi...
Bu olaylarda "provokatör"lerin işlevine dikkat çekmişti...
Sözünü ettiği eylemlere katılanların sonradan bir şekilde terfi ettiğini de vurguluyordu Can Dündar, dünkü yazısında. Yeni Şafak'ta Taha Kıvanç'ın verdiği "terfi etmiş" isimlere çok tanıdık iki isim daha eklemişti: Süleyman Demirel ve Turgut Özal.

Provokasyon ve yükselme
1946'da Tan gazetesini basan gençler arasında Süleyman Demirel ve Turgut Özal'ın da bulunduğunu belirttikten sonra, ikisinin de devletin zirvesine yükseldiklerini kaydetmişti. Provokasyon kokan bu olaylarda rol alanların sonradan yükselmelerinin "tesadüf" olmadığı mesajını veriyordu.
Can Dündar, bu olayları, son günlerde yaşadığımız gerginlikler, provokasyona uygun eylem ve eylem girişimleri için anımsatıyordu.

'Elebaşı değildim'
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i arayıp Can Dündar'ın yazısındaki "Tan baskını" olayını sordum. Demirel, "Doğru, Tan baskınına katıldım" diyerek, o günü şöyle anlattı:
"Elebaşı değildik ama bu olaya katıldığımız doğrudur. Bir öğrenci hareketiydi. O zaman İstanbul'da zaten iki üniversite vardı. İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ). Biz, İTÜ'de talebeydik. 21-22 yaşlarında gençlerdik. Bizden büyükler de vardı.
O zaman üniversite gençliğinin bir kişilik gösterme hevesi vardı. O zamanki havadan etkilenmemek mümkün değildi. Anti-komünizm çok revaçtaydı. Bizim de hissiyatımız öyleydi."

'Kırma dökme oldu'
Demirel, üniversite öğrencilerinin Tan gazetesini bastıklarını ve kırma dökme yaptıklarını şöyle anlattı:
"Tan gazetesinin idare binasına girdiler. Ben aşağıda sokaktakilerin arasındaydım. Gazete idarehanesine çıkarak biraz kırma dökme yaptılar. Pencerelerden aşağıya radyoları, daktiloları falan attılar. Ben kırma dökme işine karışmamıştım.
Sadece Tan gazetesine değil, o gün, Sovyetler Birliği'nin İstanbul'daki sefaret binasının önüne de gittik, protesto için çelenk koyduk. Çünkü 1945 sonrası, Stalin, 'Boğazları isterim' diyor. 'Anlaşma tanımam' diyor. Biz buna karşı bu tepkiyi gösteriyoruz.
Öyle bir ortam; Nâzım Hikmet sürülmüş, Sabahattin Ali sınırda öldürülmüş. Öyle bir atmosfer var. Etkilenmemek mümkün değil."

'Özal'ı hatırlamadım'
Demirel'e, aynı dönemde İTÜ öğrencileri olan Turgut Özal ve Necmettin Erbakan'ın da bu eyleme katılıp katılmadıklarını sorduğumda, "Hatırlamıyorum" yanıtını verdi. "Biz" dedi, "Aynı sınıflarda değildik. Yanımda sınıf arkadaşlarım vardı. Ama Özal'ı, Erbakan'ı hatırlamıyorum."

'Yükselmemizle ilgisi yok'
Demirel, bu olaylarda rol alanların sonradan "terfi ettiği", yüksek görevlere geldiği şeklindeki iddiaları ise reddediyor:
"Öyle bir bağlantı kurmak hata olur. Böyle bir beyan yanlış olur. Hiç ilgisi yok. Ben zaten 1962'ye kadar siyasete girmeyi hiç düşünmedim.
Benim için 17 Eylül 1961 önemli bir tarihtir. Bu, rahmetli Adnan Menderes'in asıldığı tarihtir. Beni siyasete sokan bu olaydır. Ben 1960-1962 arası askerdim. Siyasete girişim 1962'dir.
Siyasete girdim ama dünü bugüne hiç taşımadım. Bu acı bırakan olayları husumet meselesi yapmadım, ders çıkarmaya çalıştım."

'Bir Türkiye var'
Demirel, bugünkü gerginlikleri değerlendirirken de şu çağrıyı yaptı:
"Bir tane Türkiye var. Birliğimizi korumalıyız. Kim ben ayrıyım diye ortaya çıkar, Türkiye'nin içini bozmaya kalkarsa, bacağına kurşun sıkmış olur. Çünkü biz kaynaşmışız.
Bir arada yaşıyoruz. Yan yana değil, birlikte yaşıyoruz. Herkes Türkiye'yi, Türkiye'nin birliğini düşünerek hareket etmelidir."


Tan olayı nedir?
Solcu bir yayın politikası izleyen Tan gazetesi, tek parti dönemi iktidarı CHP'yi ağır biçimde eleştiriyor, sağcı basınla sık sık polemiğe giriyordu. Bazı CHP'liler ve sağ basın, gazetenin yazarları Zekeriya ve Sabiha Sertel'e karşı öğrencileri kışkırttı. Hüseyin Cahit Yalçın, 3 Aralık 1945 tarihli Tanin gazetesinde "Kalkın ey ehl vatan" başlıklı yazısında Tan'a karşı bir vatan cephesi oluşturulmasını, gazetenin susturulması görevinin gazetecilere ve hür vatandaşlara düştüğünü yazdı. 4 Aralık'ta İstanbul Üniversitesi bahçesinde toplanan öğrenciler, ellerinde bayraklar, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün resmiyle yürüyüşe geçerek gazetenin önüne geldi. Sıkıyönetimin uygulandığı kentte Tan Matbaası'nı basan öğrenciler baskı araçlarını kırdılar, bobinleri yırttılar.