BIST 10.024
DOLAR 35,22
EURO 36,77
ALTIN 2.967,83
HABER /  GÜNCEL

Demirel siyasete dönüyor mu?

Merkez sağ yeni yıla hareketli girdi. DYP ve Anavatan'ın birleşmesi gündemde. Çiller Adalet Partisi üzerinden nabız yokluyor. Demirel ise siyasete dönme sinyali veriyor...

Abone ol

Merkez sağ, 2006'ya hareketli girdi. DYP ve Anavatan'ın birleşmesi yolundaki temasların ardından bir grup DYP'li Tansu Çiller'in kapısını çaldı. AP ve DP'yi diriltme hayalleri depreşti. Liderler Ağar ve Mumcu'ya 'birleşin' yollu baskılar arttı. Tam da 'neler oluyor' derken, sahneye 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel çıktı. "İhtiyaç duyulursa, aktif siyasete döneceği" mesajını verdi.

Hem Doğru Yol Partisi (DYP) hem Anavatan üzerindeki 'bütünleşin' baskısı artıyor. Kimileri, eski genel başkanlar Tansu Çiller ile Mesut Yılmaz'ın yolunu gözlüyor. Adalet Partisi (AP) ve Demokrat Parti'yi (DP) diriltmek isteyenler kapı kapı dolaşıyor. Tam da, "Merkez sağ seçim yılı 2006'ya hareketli girdi, neler oluyor?" derken, sahneye 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel çıktı. Açıkça, "ihtiyaç duyulursa, aktif siyasete döneceği" mesajını verdi. Siyaset birden dalgalandı. Çünkü, 'diğerleri yalan, en babası Demirel'in çıkışıydı.'

Peki, kurt politikacının hesabı ve hayata geçirmeyi düşündüğü formül neydi? TMSF'nin 'Demirel ailesine' yönelik operasyonun faillerini 'pişman etmeye' mi soyunmuştu? Evet, cevap doğru. Demirel, AK Parti'yi ilk seçimde iktidardan uzaklaştırmanın altyapısını oluşturuyor. Bunun yolunun dördüncü partinin (DYP) Meclis'e girmesinden geçtiğine inandığı için de, "Mehmet Ağar ve Erkan Mumcu'yu, merkez sağın kendi liderliğinde seçime gitmesine" razı olmaya zorluyor. Seçimin ardından kurulacak koalisyonun adını da Rauf Denktaş'lı fotoğrafı göstererek şimdiden koyuyor: CHP-MHP-DYP...

DP ve AP çizgisinde yıllarca ülke yönetiminde söz sahibi olan merkez sağ, 12 Eylül askerî darbesinin ardından bölündü. Aynı kulvarın büyük yapıları ANAP ve DYP, yıllarca birbirlerini rakip gördü. Didişmeden kârlı çıkan olmadı elbette. 28 Şubat Süreci, nihayet 3 Kasım 2002 seçimleri, tabloyu şekillendirdi. İki parti, seçim barajına takıldı. Aradan geçen üç yılda değişmedi tablo. Gelecek seçimde AK Parti karşısında başarı sağlanacağına yönelik bir ışık da gözükmüyor.

Seçim ittifakı

Merkez sağdaki erimeyi durdurma yolunda yıllardır sarf edilen 'birleşme-bütünleşme' gayretlerinin yeniden gündeme gelmesi işte böyle bir endişeye dayanıyor. İlk adım, AK Parti'den Anavatan'a geçen İstanbul Milletvekili Emin Şirin'den geldi. Şirin, DYP lideri Mehmet Ağar ve Anavatan lideri Erkan Mumcu ile görüştü. Onlara şu öneriyi götürdü: "Seçim ittifakı yapılsın. Herkes kendi amblemiyle girsin ama birlikte hükümet kurulacağı yönünde bir deklarasyon imzalansın." Şirin, şimdi liderlerden alacağı cevabı merakla bekliyor.

Bu girişimin yankıları sürerken son kongresinde umduğunu bulamayan bir grup DYP'li, 'Anadolu Hareketi' adıyla yola çıktı. Hareketin hedefi, DYP yönetimini değiştirmek. Kongrenin iptali için açılan davadan umut verici sonuç çıkmaması durumunda ise ocak ya da şubat aylarında kongresini yapacak olan Adalet Partisi'ni canlandırmak. Bu çerçevede önce, eski başbakan Tansu Çiller'in kapısı çalındı. Çiller'den 'sağda toparlanmaya öncülük etmesi' istendi. Çiller ise 'bölen olamayacağını' söyledi; ardından da ekledi: "Bir gün tekrar siyasete dönmem için şartların oluşması lazım. Yoksa olmaz. Bu şartlar oluştuğunda zaten kimse gelmeden ben kendim yola çıkarım. Bütünleştiren olurum."

Bunun dışında, başka temaslar da oldu. 'Turkuaz Hareketi' adlı oluşumu partiye dönüştürmeye hazırlanan Ali Müfit Gürtuna, İlhan Kesici, Aydın Menderes, ilginç çıkışlarıyla gündeme gelen Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün, 'ulusalcı akımlarla' aynı safta yer alan Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek, Ali Talip Özdemir, ANAP'lı eski Bakan Lütfullah Kayalar, eksi Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, Mehmet Ali Başar gibi şahsiyetlerle görüşüldü.

Temaslardan bir mutabakat çıkmadı. Ancak, 'herkesin bir şeyler beklediği' kanaati edinildi. Nitekim, Hareketin sözcüsü eski milletvekili Saffet Kaya, sadece zemin yokladıklarını, 'merkez sağın toparlanması gerektiği' temennisinde birleştiklerini söylüyor. AP'nin en uygun çatı olduğuna inandıklarını belirtirken de, "Kesinlikle, çatı adı telaffuz etmedik. Çiller dahil herkese ısrarımız sürecek" diyor.

Aslında, siyasetin doğasında var; 'beklentiler' sonucunda ortaya çıkan bu tür girişimler genelde normal karşılanır. Heyecan uyandırsa bile. Ancak, halkaya 'birisi' eklenince işin rengini değişir. Gözler, hemen 40 yıllık kurt politikacıya, korkulan adama çevrilir. Kimden bahsedildiği belli; 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de artık siyasetteki yeni senaryolarda en dikkate değer rolü üstlenmiş bulunuyor. Her platformu değerlendiriyor, mesajlar veriyor sağa sola. 'Siyasete dönebileceğini' ima ediyor; "Lazımsam, bunu reddetmem, ben buradayım" diyor.

Zemin yokladığı anlaşılan Demirel'i böyle davranmaya iten sebepler de yok değil. Kendisine 'kurtarıcı' gözüyle bakanlar kapısını aşındırıyor. Daha önemlisi, Demirel'in, Egebank sanığı yeğeni Murat Demirel yüzünden 'kardeşlerinin' mal varlığına TMSF tarafından tedbir konmasını hazmetmesi zor. Öyle ya, "pişman ederim" yollu uyarısı hâlâ unutulmadı.

DYP Meclis'e

İşin özü, Demirel, AK Parti'den her yönüyle rahatsız ve olası bir seçimde bu partinin iktidardan uzaklaşmasını arzuluyor. Bütün enerjisiyle, bu hedefe yöneliyor. Peki, hedefe nasıl ulaşabileceğini düşünüyor? Cevap yakın çevresinden sızıyor. Buna göre, Demirel, seçim sonucunda AK Parti, CHP ve MHP'nin Meclis'e gireceğini öngörüyor. Bu sonucun AK Parti'yi iktidardan uzaklaştırmaya yetmeyeceğini de. Bu durumda, DYP'nin mutlaka Meclis'e girmesi gerektiğini biliyor.

Oysa, Anavatan'daki hareketliliğin, DYP'yi aşağıya çektiğini görüyor. Genç Parti'nin 3 Kasım'da aldığı yüzde 7'lik oyun DYP ve MHP'yi baraj altında bırakmasının AK Parti iktidarını getirdiğini akıldan çıkarmıyor.

Doğrusu, her şey açık. Demirel'in dördüncü partiye barajı aştıracak formülü hayata geçirmeye çalıştığı anlaşılıyor. Yakın çevre, Demirel'in formülünü yani kafasındakileri de şöyle özetliyor: "Demirel, AK Parti karşıtı koalisyona ve merkez sağın kendi liderliğinde seçime gitmesine oynuyor. Bunu, Ağar ve Mumcu'ya da açtı.

AK Parti'nin iç ve dış politikalarına karşı oluşan muhalefeti kendi etrafında birleştirme gayretinde. Geçtiğimiz haftalarda Meclis'te verilen görüntü, aslında her şeyi anlatıyor. KKTC eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Süleyman Demirel, CHP lideri Deniz Baykal ve MHP lideri Devlet Bahçeli aynı fotoğraf karesindeydi. İşte o, Demirel'in seçim sonrasına oluşmasını hedeflediği koalisyonun fotoğrafıydı. Demirel, zor bir işe soyundu ama zoru zorlayacak."

İşi kolay değil

Gerçekten de, 'kurt politikacılara özgü' bir formül. AK Parti'den rahatsızlık duyan kesimlerden destek ve teşvik görmesi ise işin diğer boyutu. Ancak, siyaset mühendisliği çoğu kez hedefine ulaşamıyor. Nitekim, Demirel'in de üzerlerinde kamuoyu baskısı oluşturmaya çalıştığı iki lideri ikna etmesi gerekiyor öncelikle. Oysa, baskının yoğunlaştığı isim DYP lideri Mehmet Ağar'ın formüle yeşil ışık yakması beklenmiyor. Çünkü, merkez sağın kendi partisinde toparlanacağına inanıyor Ağar, dışarıdan müdahalelerle siyaset sürecine etki edilmesine karşı çıkıyor. Yakın çevresine de, "Baraj sorunumuz yok. Benim olduğum yerde MHP barajı aşamaz. Türkiye'deki gelişmeler, halkı bize yöneltiyor" diyor.

Ağar ayrıca, lider sıfatıyla hiç seçim görmedi. Liderliğini, seçmen tartısında test ettirmeyi çok istiyor. Nitekim, DYP Genel Başkan Yardımcısı Saffet Arıkan Bedük, aynı şeyleri söylüyor. Bedük, "Merkez sağ DYP'dir. Spekülasyonlarla uğraşmıyoruz. Kimse, kişisel arzularına Demirel'i alet etmesin. Demirel, büyük bir devlet adamıdır. Her zaman danışılacak değerdir." diyor. DYP kulislerinden yükselen şu sözler de bir hayli ilginç: "Demirel'in kurduğu partiyi sahiplenmesi normal. Peki, DYP'yi 28 Şubat sürecinde ortadan bölen, başbakanlığı ve Meclis'i kaybettiren kimdi?"

Kimse koltuğu bırakmak istemiyor

Anavatan lideri Erkan Mumcu, merkez sağın toparlanmasından yana. İlk bakışta, DYP ile işbirliğine de sıcak mesajlar veriyor. "Oy oranımız yüzde 15 bile olsa, merkez sağda işbirliğini hep akılda tutmalıyız" sözleri ona ait. Buradan, 'son anda Meclis'e girmek için sıcak bakabilir' yorumları çıkarılsa da, daha yeni yeni ısınmaya başladığı liderlikten feragat etmeyi hesap dışı tutuyor Mumcu. Yani, Demirel formülüne şimdilik o da uzak. Hem, Anavatan'da Demirel'e karşı ANAP döneminden kalma husumet hâlâ bitmedi.

Yeri gelmişken, her ne kadar aktif siyasetten uzak kalsa da, eski genel başkan Mesut Yılmaz zaman zaman kapısı yoklanan isimlerden. Yüce Divan'da davası süren Yılmaz, kendisine yönelen ısrarlara şu karşılığı veriyor: "Bana halktan talep yok. Talep olmayınca, siyaset yapılmaz."

Bir ara 'sağda bütünleşme" çabasına soyunan eski ANAP milletvekili Beyhan Arslan, gelişmeleri yorumlarken "Artık, o işleri bıraktım. Çok zor. Kimse, koltuğunu bırakmak istemiyor" diyor. Bu sözler ışığında, sorular art arda geliyor. Merkez sağda birleşme olur mu? Hangi parti çatısında, DYP mi, AP mi, DP mi? Kimin liderliğinde? Bir çırpıda cevap bulunamıyor. Tartışma götürmeyen tek gerçek ise 'merkez sağda bütünleşme hikâyesinin' Demirel'e endekslendiği...

Haber: Zekai Özçınar
Kaynak: