DİSK'in 15. Olağan Genel Kurulu'nda konuşan Demirtaş, operasyonların çözüm getirmeyeceğini söylerken "500’den fazla Silopili genç dağa çıkmış" dedi.
Abone olDİSK Genel Kurulu'nda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş çok sayıda gencin dağa çıktığını belirterek "Elimizde net rakam yok ama 500’den fazla Silopili genç dağa çıkmış" ifadesini kullandı.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, DİSK'in 15. Olağan Genel Kurulu'na katıldı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'ndan sonra kürsüye çıkan Demirtaş, "Şiddet olmasın, silah olmasın, savaş olmasın. Bunlar son derece ilkeli, olgun, doğru yaklaşımlardır. Peki, nasıl olmasın? Elimizde bir çözüm formülünün olması lazım. 'Olmasın, savaş bitsin' demekle bitmiyor. 'Bal bal' dediğiniz zaman ağzınızda bal tadı oluşmuyor. Bir formülünüzün, bir reçetenizin oluşması lazım. Önünüzde gerçekçi bir çözümün yol haritası olması lazım şiddeti bitirebilmek için. Onun yolu eğer buysa, şu anda AK Parti hükümetinin uyguladığı yöntem ise, biz bu yöntemin asla yanında değiliz. Şiddeti bitirmenin, Kürt sorununu, şiddet alanı dışında, kan, ölüm, gözyaşı alanı dışında siyasi zemine taşımanın yolu Cizre'de toplu katliamlar yapmaksa, Cizre'de öldürülen kadınların bedenlerini sergileyip, teşhir etmese, kusura bakmasınlar" dedi.
‘OPERASYONLAR BİTTİĞİNDE BUNUN BİRKAÇ KATI DAHA GENÇ DAĞA ÇIKMIŞ OLACAK'
Selahattin Demirtaş, "Hukuk dışına çıkmış, yasa dışına çıkmış, ahlak dışına çıkmış bir devlet şiddetini destekleyerek, biz nasıl şiddeti bitirebiliriz? Silopi'de 35 gün sokağa çıkma yasağı ilan edildi. 'Şiddeti bitireceğiz, PKK'nın belini kıracağız' dediler. Silopi'de 35 gün sonra sokağa çıkma yasağı kalktı. Şu anda, elimizde yüzde 100 net rakam yok ama 500'den fazla Silopili genç dağa çıkmış. Cizre'de sokağa çıkma yasağı bitecek, kaç Cizreli çocuk dağa çıkacak? Bu operasyonlar başladığında kaç PKK'lı vardı bilmiyoruz, ama şundan artık eminiz, operasyonlar veya sokağa çıkma yasağı bittiğinde bunun birkaç katı daha genç dağa çıkmış olacak. Evet, şiddet olmasın, silah olmasın ama topluma gerçekçi bir çözüm sunmadıktan sonra hamasetle bu işler, silah meselesi çözülmüyor. Biz gerçekçi bir politika üretmeye çalışıyoruz" diye konuştu.
‘BEN BİR ASKERİN, POLİSİN ACISINA ÜZÜLMEYECEKSEM, İNSANLIĞIMDAN KAYBETMİŞİMDİR'
"272 güvenlik görevlisi yaşamını yitirdi. Hepsi bu ülkenin yurttaşı, hepsi bizim kardeşimiz" Demirtaş, "Peki, öldürülen Kürt çocukları, öldürülen 192 sivil, 18 yaşın altında 70 çocuk, onlar kim? Onların acısı yok mu, taziyesi yok mu, arkasından ağlayan, gözyaşı dökenleri yok mu? Kardeşiz hani, 'Bir arada olalım, ayrımcılığı kaldıralım, yan yana duralım diyoruz ya, taziyelerimize bile ortak ağlayamıyorsak, cenazelerimiz arasında bile ayrım yapılıyorsa, yaşayanlar olarak bizler yan yana durmayı nasıl başaracağız? Büyüklük bütün acıları aynı yürekte buluşturabilmektir. Bir Kürdün, eline silah almış ya da almamış, bilerek katledilmiş ya da bir gösteri sırasında yanlışlıkla vurulmuş ya da bir bomba patlamış orada yaşamını yitirmiş, biz onun kimliğine, ideolojisine, hangi partiye yakın olduğuna bakarak ağlayacaksak, nasıl 'Biz 80 milyon kardeşiz' diyeceğiz? Ben bir askerin, polisin acısına üzülmeyeceksem, insanlığımdan kaybetmişimdir. Onun geride kalan çocuklarına üzülmüyorsam insanlığımı kaybetmişimdir. Benim orada konuşma hakkım olmaz. Bütün bu 40 yıllık çatışma süreci boyunca evet 40 binden fazla insanımızı kaybettik ve bunun 30 bini Kürt'tür. Bunlar yokmuş gibi davranarak, acısı yokmuş gibi davranarak, kurduğu taziye çadırına bile panzerle, TOMA'yla, gazla saldırarak mı kardeşliği sağlayacağız? Biz bunun sorularını sorup, cevaplarını veren partiyiz ve bu cesaret ister. Oy kaygısıyla, sandık kaygısıyla, hoş görünme, şirinlik kaygısıyla yapılamaz bunlar. Acı çok büyük. Fakat bütün bu acıları ortaklaştırarak ortak çözümler üretme imkânı da çok büyük. Biz 'bu büyük fırsatları görmüyoruz ve doğru değerlendirmiyoruz' inancındayız. Biraz daha fazla cesaret gerekir. Çok daha fazla bu masalarda oturmamız, birbirimizin çayını içmemiz lazım. İnsan tanımadığı, bilmediği şeyden korkar, birbirimizi tanıdıkça, birbirimizden korkmamayı o zaman öğreneceğiz. Ve bizim bu birbirimize karşı duyduğumuz korkulardır AKP'yi besleyen" ifadelerini kullandı.
‘SİZLER BELİRLEYECEKSİNİZ ÜLKENİN GELECEĞİNİ'
Demirtaş, işçilerin, emekçilerin birleşmesinin siyasete de yansıyacağına işaret ederek, "Direnme konusunda ısrarcı olan, sarı sendikacılığa teslim olmayan, hükümet, AKP yancılığı ve yardakçılığı yapmayıp, hükümetin ballı sofrasında yemeyip işçinin yanında gaz yemeyi tercih edenler, sizler belirleyeceksiniz ülkenin geleceğini. Daha fazla yan yana durun" dedi.
KIDEM TAZMİNATI VE CİZRE
Demirtaş, "İçi boş bir barış söylemi, asla bizleri yanıltmamalı. Barış dediğimiz şey, silahların sustuğu ortam değildir, her türlü çatışma potansiyelinin ortadan kalktığı durumdur. Çalışma yaşamında bir gerilim varsa, orada barış yoktur. Her gün kadınlar sokakta katlediliyor, tecavüze uğruyorsa, kadın halen insan muamelesi görmüyorsa, barış yoktur aslında. Barış sadece silahların konuşmaması değil, özgürlüklerin, evrensel temel hakların kurumsallaştığı ve işlediği bir ortamda ancak barıştan söz edilir, emeğin hakkının ödendiği bir ortamda söz edilir. Kıdem tazminatının hiç edilmeye çalışıldığı bir ortamda, örneğin Cizre'de silahlar sussa, 'Bu ülkeye barış gelmiş' mi diyeceksiniz? Taşeron işçiliğin, iş cinayetlerinin, toplu işçi katliamlarının bu kadar, gün barbarca işlendiği bir ortamda Sur'da yasaklar kalktığında 'Ülkeye barış geldi' mi diyeceksiniz? Hepsi birbiriyle bağlantılıdır" diye konuştu.
‘TEKLEŞMENİN ALTERNATİFİ BİRLEŞMEK'
Demirtaş, "Bu ülkede sağcılar, faşistler, ırkçılar, savaştan yana, ölümden, kandan, göz yayından yana olanlar nasıl tek bir ilke, çıkar, rant etrafında birleşebiliyorsa, bu ülkenin solcuları, ilericileri, devrimcileri 'Kürt'üm', 'Türk'üm' demeden, 'Alevi'yim', 'Sünni'yim' demeden temel ilkelerde buluşmak zorundadır. Tekleşmenin alternatifi olarak birleşmek gerekiyor" diye konuştu.
‘TÜRKİYE BİR YOL AYRIMINA GİRDİ'
Demirtaş, "Türkiye Cumhuriyeti, kuruluş yıllarından bu yana ilk defa bu kadar büyük bir krizle karşı karşıyadır. Hiç de sıradan bir dönemi yaşamıyoruz. Türkiye artık yıllardır biriktirdiği sorunların yarattığı bir yol ayrımına girdi. 1920'lerde, 1923'lerde kurulan cumhuriyet eksiği, yetersizliğiyle bugünlere geldi ama bundan sonra ya sağa ya sola doğru net bir yol ayrımında devam edecek. Ya ülkemizin geleceğini bugün saray etrafında kurulan gerici ittifak belirleyecek ve önümüzdeki 100 yıl boyunca karanlık dönem yaşayacağız ya da geri kalanlar, bizler, birbirimizi gerçekten dinleyip anlayarak, neyin ne olduğunu doğru tespit ederek bizler belirleyeceğiz geleceğimizi. Bu kadar kritik, tarihi bir dönemdir" dedi.