BIST 9.430
DOLAR 34,42
EURO 36,36
ALTIN 2.847,32
HABER /  GÜNCEL

Dekanın yazısı ortalığı karıştırdı!

Prof. Dr. Hamit Palabıyık’ın yerel bir gazetedeki köşesinde Çanakkale'yi eleştirdiği köşe yazısı çok tepki aldı...

Abone ol

Onsekiz Mart Üniversitesi İktisat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Palabıyık’ın ‘Çanakkale’de Değişim Direncinin Nedenleri’ başlıklı yazısı ortalığı karıştırdı.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Biga İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hamit Palabıyık’ın yerel bir gazetedeki köşesinde ‘Çanakkale’de Değişin Direncinin Nedenleri’ başlıklı yazısında Çanakkalelileri eleştirdi. Yazısında değişim direncinin en önemli sebebini birilerinin Çanakkale’yi hala bir sayfiye yeri olarak görmesi olarak gören Prof. Dr. Palabıyık, Çanakkale’nin bir emekli kenti olduğunu ve kimsenin çalışmak istemediğini söylerken rölantide çalışmayı hayat şekli olarak seçmiş kişilerin de değişime engel olduğu tespitinde bulundu. Çanakkale’de örgütlü ve bilinçli bir gelişimi engelleme kampanyası olduğunu savunan Prof. Dr. Palabıyık, “Ancak Çanakkale’deki direnç diğer yerlerde gördüğümüz ‘değişime cesaret edememe’nin çok ötesinde. Karşımızda örgütlü ve bilinçli bir gelişimi engelleme kampanyası var” diye yazdı

ÇOCUK YAPMA SORUNU VAR

Yazısında Çanakkale’de emekli göçleri nedeniyle yaş ortalamasının 40 yaşın üzerinde olduğunu söyleyen Prof. Dr. Palabıyık, yazısının devamında; “Emekli deyip geçmeyin, bu göçler nedeniyle Çanakkale merkezde yaş ortalaması 40’ı bile aşıyor. İl genelinde zaten çocuk yapma sorunu var, yaş ortalaması Türkiye’nin zirvesinde: 36,6. Anlayacağınız Türkiye’nin en yaşlı kentiyiz ve bazılarımız artık çalışmak istemiyor. Daha doğrusu zora gelmek istemiyor. Yeni projeler, daha çok çalışmak, daha çok gelişmek hiç de cazip gelmiyor. Bu kişilerden bazıları ise bahçesinde domates yetiştirmekle, ya da balkonunda çay içmekle meşgul, yaşananlara kulak bile vermiyor. Yaşları genç de olsa onlara göre Çanakkale demek sakinlik demek, doğallık demek, akşamları geç vakitlere kadar kafayı çekmek demek, dans etmek demek, denizde yüzmek, dağda yürüyüşler demek. Hatta aylak aylak dolaşmak demek. Dolayısıyla bu kişiler Çanakkale’yi hareketlendirecek her şeye karşılar. Gazetelerde, barlarda, sokaklarda asıl gürültüyü çıkaranlar da bunlar zaten. Bu kişiler için Çanakkale’de kanalizasyon arıtması olmasa da olur, sokaklar lağım kokabilir. Çöpleri toplanmayınca da fazla gürültü yapmaz bu kişiler. Depreme dayanıksız evlerde oturan, daracık ve kirli sokaklardan geçen bu kişilerin arabalarının lüks, kıyafetlerinin ise her daim baloluk olduğunu görürsünüz” diyor.

Prof. Dr. Palabıyık bu görüşün siyasette de karşılık bulduğunu belirtirken şöyle devam etti; “Kasaba büyüyünce çatışmalar da başladı elbette. Eski köylerinde tek dertleri şaraplarını yudumlamak isteyenler ile ‘gelişmiş Çanakkale’ isteyenler arasında görüş farkları, hatta çıkar çatışmaları başladı bile. Kim çalışıyor, kim çalışmıyor ayan beyan ortaya çıktı. Eski rantlar tehlikeye düşünce panik de başladı. Bu direniş öyle bir boyuta ulaştı ki ‘istemezükçüler’ işi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne karşı çıkmaya, Üniversite Uygulama Radyosu’nu kapattırma kampanyalarına, Yat Limanı’na karşı çıkmaya kadar götürdüler.”