Deizm’in Yolları Taşlı, Anaların Gözleri Yaşlı…
Ey Devlet yetkilileri, ey Diyanet, ey Sivil Toplum Kuruluşları, ey Cemaatler, ey Tarikatlar…
“İnternet Haber’de yazınızı okudum. Sizden ricam lisede okuyan 16 yaşında kızım var. Ne olur bana ve benim gibi olan ailelerin çocuklarına yardımcı olun. Biz Kocaeli’nde otuyoruz. Kızım lise öğrencisi bu durumundan (Deist olduğundan) utandığım ve üzüldüğüm için kimseye söyleyemedim, yardım isteyemedim. Acaba kızımın okulunda bir seminer düzenleyebilir misiniz? Ya da bir anne olarak ben neler yapabilirim?”
Yukarıdaki cümleleri okuduğumda boğazıma bir şeyler düğümlendi, yutkunamadım, nefes alamadım adeta. Gözlerim yaşardı, nutkum tutuldu…
Bu cümleler bir anneye ait!
Evladını asrımızın vebası olmaya doğru adım adım ilerleyen ve Müslüman gençliği bir anafor gibi içine çeken ve yutan Deizme kurban vermiş bir anneye…
Bu annenin cümleleri arasında bir kelime var ki içine düştüğümüz badirenin büyüklüğünü gösteriyor aslında.
Diyor ki bu gözü yaşlı, yüreği yaralı annemiz; “utandığımdan dolayı kimseye söyleyemedim”…
Evet, sadece bu annemiz değil belki de binlerce anne-baba utandığından dolayı “benim evladım bir Deist” diyemediğinden dolayı buzdağının büyüklüğünü göremiyoruz maalesef.
Şu ana kadar yazılıp çizilenler, ortaya çıkanlar, yapılan araştırma sonuçları sadece buzdağının görünen kısmı. Evlatlarımızı saran, parçalayan, yutan Deizm canavarı göründüğünden çok daha büyük maalesef…
Bu annemiz bize ulaşabilen ve yardım çığlığını ulaştırabilen bir anne. Ya ulaşamayanlar ya yardım çığlığını duyuramayan, elini uzatamayan insanlar ne yapıyorlar acaba?
Oğlunun/kızının isyanları, hezeyanları karşısında çaresiz kalan, onlara yardım edemeyen insanlar ne yapıyor acaba?
“Allah var ama bana karışmıyor, istediğim her şeyi yapmakta serbestim, günah-sevap yok, ibadet yok, Cennet-Cehennem yok” diyen ve adeta bir "hayvan gibi" yaşamaya başlayan çocukları karşısında muhafazakâr anne-babalar ne yapıyorlar acaba?
Laik kesimin ve ehli dünya, seküler diye tabir ettiğimiz kesimin böyle bir dertleri yok. Zaten bu onların bir yaşam tarzı haline gelmiş.
Olan benim dindar anneme, babama; muhafazakâr Anadolu insanına; alnını secdeden kaldırmamış, seccadesini her daim hazır tutmuş, tesbihini elinden düşürmemiş, “Allah” lafzını dilinden eksik etmemiş Müslüman din kardeşime oluyor…
İşin en kötü tarafı da gerek devlet olarak gerekse de toplum olarak tehlikenin henüz farkında değiliz.
Deizme karşı başlatılmış ciddi bir mücadele yok maalesef. Kişisel çaba ve gayretler var tabii ki ama kaç kişiye ulaşabiliyorlar.
Kazandığımızdan daha fazlasını kaybediyoruz.
Eğer bir an önce Devlet destekli, Diyanet destekli, sivil toplum kuruluşları destekli bir topyekûn mücadele başlatılmazsa korkarım çok geç kalınmış olunacak.
Birçok defa İlahiyatçı hocalarımızın “Deizm meselesi abartılıyor, böyle bir şey yok paniklemeyin” dediğini biliyorum.
Bu durumdan hareketle galiba öncelikle hocalarımıza yönelik bu meselenin ehemmiyeti niteliğinde seminerler verilmeli.
Diyanet İşleri Başkanlığı sadece gençlik merkezlerine yönelik çalışmalar ile iktifa etmemeli ve bütün İmamlara, Vaiz-Vaizelere, Kurs öğreticilerine yönelik seminerler vermeli. Bilinçlendirme noktasında teyakkuz halinde olunmalı.
Yaşamış olduğum ilçede ki İmam Hatip Okullarında birebir muhatap olduğum ve bildiğim (özellikle kız öğrenciler) bu durumun hapsinde yaşayan bir sürü gencimiz var!
ÖNDER İmam Hatipliler Derneği bu meseleye ihtiyatla yaklaşarak organize halde çalışmalar yapmalı.
Aile Bakanımız bu meseleye (aileler dağılıyor, anneler yıkılıyor) özel olarak ihtimam göstermeli değil mi?
Deizm ile verilen savaşta hızla kan kaybediyoruz. Aslında kaybettiğimiz kan değil, gençlik, gençlerimiz, canlarımız, kuzularımız…
Ey Devlet yetkilileri, ey Diyanet, ey Sivil Toplum Kuruluşları, ey Cemaatler, ey Tarikatlar…
Lütfen bir an önce bu konuda bir şeyler yapınız.
Yoksa yarın çok geç olabilir…
SOSYAL MEDYA TAKİP