İmam Hatip gençliği deist mi oluyor? Neyin nesidir bu Deizm ve deistlik, deist olan dinden mi çıkıyor? Deist olanlar Allah'a inanıyor ancak dinlere inanmıyorlar. Ateistlikten farkı yaradan inancı. Deist olan İmam Hatip mezunu 3 isim BBC'ye konuştu ve bakın neler anlattı;
Abone olDeizm, evrenin bir yaratıcı tarafından yaratılıp daha sonra bu yaratıcının insanı kendi başına bıraktığını kabul eden bir felsefi akım ya da inanç biçimidir. Deizm, peygamberleri ve Kutsal kitapları reddeder sadece Allah'ın varlığına inanır. Deistler dini kabul etmedikleri için onun gereklerini (oruç tutmak namaz kılmak) de yerine getirmezler. Ateistlikten farklı olarak deistler yaradanın varlığına inanırlar. Ancak ateistlik gibi deistler de peygamber, kutsal kitap, cennet ve cehennem, melek ve şeytan gibi kavramların hiçbirini kabul etmez.
Deizm inancı nedir? Deizme göre mutlak bilgiye ulaşmanın yolu vahiy ve peygamberlerden geçmez. Doğa, bilim ve akla dayanır. Bu inanca göre insan aklı yeterli olduğu için vahiy ve kutsal kitaplara da gerek yoktur. Deistler yaratıcının dünyayı ve evreni bir kez yaratmış, sonra kendi yasalarına göre işlemesi için insanları ve evreni bir başına bırakmış olduğunu savunurlar. Deizm inancına göre Tanrı evrene ve dünyaya müdahale etmemektedir.
Deist olanlar konuştu : Merve bir Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni. 20'li yaşlarının sonlarında. Kendisini agnostik olarak tanımlıyor. "Tanrı var mı yok mu bilmiyorum, beni çok da ilgilendirmiyor artık" diyor. BBC''den Selin Girit'e konuşan Merve'nin babası imam. Muhafazakar bir aileden geliyor. İmam-Hatip lisesi mezunu. İlahiyat Fakültesi'nde okumak istemediği için, bari öğretmen olayım diyerek Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği üzerine eğitim almaya karar vermiş. Dinle ilgili araştırmalarının ve kendi tabiriyle "bilinçlenmesinin" de o döneme denk geldiğini söylüyor:
"Benim radikale kaçan bir Müslümanlığım vardı. Daha birkaç yıl öncesine kadar erkeklerle tokalaşmazdım bile. Kendimi Müslüman olarak tanımlıyor, hayatımı o şekilde yaşamaya çalışıyordum. "Beş vakit namazımı kılıyordum. Nafileleri yerine getirmeye çalışıyordum. Orucumu tutuyor, Kuran okuyor, ilmihal bilgileri olsun, hadis olsun o tarz şeyleri tamamlamaya çalışıyordum. Tefsir, hadis derslerine gidiyordum."
'Benim için sığınacak en büyük şeydi Tanrı' : Merve dinle ilişkisinin yıllar süren bir sorgulama sonucunda değiştiğini, belli başlı kırılma noktaları yaşadığını -zaman zaman gözyaşları içinde- anlatıyor:
"Ben öğretmen olmak hiç istemedim. Ama bir şekilde öğretmen oldum, atandım. O beni çok yıktı. Millet sevinçten ağlar, ben üzüntüden ağlamıştım. Tercihleri yaparken ağlıyordum ve dua ediyordum öğretmen olarak atanmayayım diye. Tamamen Allah'a bırakmıştım. Atanmayacağıma o kadar yürekten inanmıştım ki, olduğunda beni tepetaklak etti. Hayatım altüst oldu. Güvendiğim, inandığım o ilahi konumdaki şey sarsıldı. İlk şüphelerim öyle başladı açıkçası. Benim için sığınacak en büyük şeydi Tanrı, ama artık sığınamayacağımı, dualarımın ne kadar istesem de kabul olmayacağını net bir şekilde görmek düşüncelerimi çok sarstı."
Bütün bu süreç Merve için hiç de kolay geçmemiş. Çevresinden, arkadaşlarından uzaklaşmış. Dertlerini, kafasını kurcalayan soruları ailesiyle konuşamamış. Giderek yalnızlaşmış. Bir sabah, büyük bir depresyonun kucağında uyanmış. Saatlerce ağlamış. Bari dua edeyim demiş. Sonrasını şöyle anlatıyor:
"İçimden Tanrı'yla konuşmaya başladım. 'Bak ben bu haldeyim, bana bir çıkış yolu ver.' Ama onu söylerken fark ettim. Dua ettiğimde bir muhatabım var mı yok mu şüphedeyim, diye düşündüm. Dedim ben bugün ya delireceğim ya intihar edeceğim. Sabah uyandım. Sanki o gün, o gece hiç yaşanmamış gibi. Sonra oturdum düşündüm. Dedim ben artık inanmıyorum resmen. İmanın şartlarını düşündüm. Dedim, ben inanmıyorum ya cennete cehenneme."
Merve ilk önce dua etmeyi bırakmış. Ardından namaz kılmayı. Oruç tutmaya ise daha bu yıl son vermiş. Ailesi hala bu yaşadıklarını bilmiyor. Sonrasında başörtüsünü çıkartmış.
"Bir erkeğin karşısına bilinçli bir şekilde ilk kez başörtüsüz çıktığımda hem çok rahat hissettim, hem de çok tuhaf. Ama şimdi çok rahatım. Çünkü ben kendimi artık böyle tanımlıyorum. "Ders verirken bazen çocuklar sorular soruyorlar. Öğretmenim başörtüsü takmak gerçekten gerekir mi, ben büyüdüğümde saçım görünürse günah olur mu? Şu an ona karar vereceğiniz bir durum yok, 18 yaşına gelin ne isterseniz yaparsınız diyorum. Böyle cevap vermek beni rahatlatıyor."