BIST 11.190
DOLAR 42,57
EURO 49,59
ALTIN 5.729,20

Değişmez Kuraldır: Üç yanlış Bir Doğruyu Götürür.

5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, İstanbul Sözleşmesi, İklim Kanunu... 

Hayvanları Koruma Kanunu... 

20 yıl önce sokaklarda başıboş köpek görülmezdi. 

24 Haziran 2004 tarihinde Hayvanları Koruma Kanunu yasalaştı. 

Yasadan sonra şehirler, kazalar, kasabalar ve dahi ormanlar başıboş hayvanlar tarafından istila edildi. 

Zavallı kedi ve köpekler, insan sevgisinden bigane itperestlerin oyuncağı haline geldi. 

Bu başıboş hayvanlar kimine rant, kimine çocuk, kimine de katil oldu. 

Popülasyonları artıkça arttı, iş çığırından çıktı. 

Vatandaşların can ve mal güvenliğini ciddi şekilde tehdit eder hale geldi. 

Körpe fidanlar büyümeden toprağa düştü. Nice insanımızın hayatına mal oldu. 

Daha iki gün önce Şanlıurfa’da bir kızımız köpek saldırısından kaçarken trafik kazasında hayatını kaybetti. 

Yanlıştan geri adım atıldı, yasada değişiklikler yapıldı. 

Ama belediyeler, vatandaşa bedel ödetmeye doymadı. 
 
İstanbul Sözleşmesi... 

Tam adı, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ydi. 

Kadın ve aile içi şiddet, sözleşmenin kılıfıydı. 

Biyolojik cinsiyete savaştı.  

Fıtrattan gelen, Yaradan’ın bahşettiği kimliğe itirazdı. 

Aile kurumuna dinamitti. 

Kadın ve aile maskesi altında toplumsal cinsiyet dayatmasıydı.  

Cinsiyetsizleştirme projesiydi. 

Sözleşmenin tarafı, çoğu AB üyesi 45 ülke vardı. 

11 Mayıs 2011 tarihinde sözleşmeyi ilk biz imzaladık. 

Sözleşmeden önce sanat güneşimiz, divamız ve huysuzumuz vardı. 

Hiçbir zaman tercih ettikleri cinsiyetin reklamını yapmadılar.  

“Toplumsal cinsiyetlerini” meta haline getirmediler. 

Sözleşmeden sonra, LGBT-İ’de patlama yaşandı. 

Adeta ayrıcalıkmış gibi kendilerini teşhir ettiler. 

Matine-suare şovlar yaptırdılar. 

Dizi, sinema ve yarışmaların aranan yüzleriydiler. 

Dünyamızdan gökkuşağı hiç eksik olmadı. 

Pamuk ipliğine bağlı aile kurumu daha da zayıflamaya başladı. 

Yapılan yanlışın farkına varıldı. 

Daha fazla ödeyecek bedelimiz yoktu. 

20 Mart 2021 tarihinde sözleşmeden çekildik. 

 
İklim Kanunu 

Paris İklim Anlaşması, öncülüydü. 

Birleşmiş Milletler İklim değişikliği Çerçeve Sözleşmesi dayanağıydı. 

BM’ye üye ülkelerin sadece 5’i sözleşmeye taraf değildi. 

22 Nisan 2016 tarihinde imzaladık. 

7 Ekim 2021 tarihinde TBMM’de kabul ettik. 

11 Ekim 2021 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın adını Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak değiştirdik.  

Bugün Danimarka, Fransa, Kanada, Avusturya, Yeni Zelanda, Hindistan, İngiltere ve Almanya gibi ülkelerde iklimle ilgili bakanlık bulunuyor. 

İngiltere, Fransa, Almanya, İsveç, İsviçre, Danimarka, İrlanda, Yeni Zelanda ve Kanada’da iklimle ilgili yasa çıkarılmış. 

Sera Gazı Salınımı En Yüksek Ülkeler:  

*Çin-%28 *ABD-%15 *Hindistan-%7 *AB-%6 *Rusya-%5 *Japonya-%3 *Kanada-%1,6 *Brezilya-%1,3 *G.Kore-%1,2 *Avustralya-%1,1 

Kişi başı sera gazı salınımı en yüksek ülkeler ise Kanada, ABD ve Rusya. 

Görüldüğü üzere çevreye, iklime ve dünyaya zarar veren ülkeler arasında Türkiye yer almıyor. 

Türkiye’nin böyle bir yasaya ihtiyacı bulunmuyor. 

Bugün Meclis’te görüşülmekte olan İklim Kanunu ile 2053 yılına kadar net sıfır emisyon hedefleniyor. 

Kanunun içeriğinden bağımsız olarak söylemek gerekirse yine şeytani küresel bir plana alet olmayalım.  

Her ülkenin kendine özgü şartları vardır ve bu koşullar her daim dikkate alınmalıdır. 

Türkiye’nin, bu kanunu uluslararası bir anlaşmanın gereği olarak çıkarmaya çalıştığı anlaşılıyor. 

Salgın döneminde de dünyaya ayak uydurduk ve maliyeti ağır oldu. 

5199 Hayvanları Koruma Kanunu, İstanbul Sözleşmesi’nde yanlış yaptık; ağır bedeller ödedik. 

Çünkü yapılan her hatanın bedeli oluyor. Ve hiçbir hatanın geriye yönelik telafisi olmuyor. 

Sadece eğitim-öğretimde değil, siyasette de üç yanlış bir doğruyu götürüyor.