Ahmet Davutoğlu'nun eski fahri danışmanı Etyen Mahçupyan, 15 Temmuz darbe girişiminin bir numarası Fetullah Gülen'le ilgili olarak "Gülen'in dış güçlere hiç ihtiyacı olmadı" ve "Gülencilerin çoğunun liyakat açısından eksiği yok, fazlası var" dedi.
Abone olSon dönemde yaptığı çıkışlarla tartışmaların göbeğinde olmaktan kurtulamayan Ahmet Davutoğlu'nun eski fahri danışmanı Etyen Mahçupyan, FETÖ lideri Fethullah Gülen ile ilgili olarak "Gülen'in dış güçlere hiç ihtiyacı olmadı" dedi ve ekledi:
Muhtemelen daha gerçekçi tahmin Gülencilerin bunu kendilerinin tasarladığı ve dış ülkelerdeki belirli politik gruplara ‘satmak’ üzere ilk temasları da yapmış olduğudur."
Mahçupyan, üst amaçlar uğruna yola çıkıldığında gündelik ahlaki normların anlamını ve değerini yitirdiğini belirterek yazısını "Mesele liyakat değil. Çünkü Gülencilerin çoğunun liyakat açısından eksiği yok, fazlası var. Mesele çok daha derin" diye bitirdi.
DÜŞÜNÜN Kİ HİÇBİR DIŞ DESTEK ALMADAN...
İşte Mahçupyan'ın tartışma yaratacak o yazısından bazı bölümler:
"Olayı anlamak için dışarıya değil içeriye, kendimize bakmamız lazım. Düşünün ki bu örgütlenme hiçbir dış destek almadan ama herkesi uygun konjonktürde ve uygun söylemle kullanmayı becerebilmiş, asker, polis, istihbarat, eğitim, sağlık ve ileri teknoloji alanında kendi gücüyle neredeyse bütün kritik kurumlara hakim duruma gelmişti."
GÜLEN'İN MEHDİLİĞİ KONUSUNDA BİR KUŞKU DUYMUYORLAR
"Bu olağanüstü başarının gerisinde çok önemli bir zihniyet, sosyoloji ve psikoloji yatıyor… Katı hücresel hiyerarşiye biat duygusuyla bağlanılması, bütün hayatını belirleyip düzenleyen ve çıkışı neredeyse olanaksız kılan bir cemaatsel ağla kuşatılmış olunması ve başarıya olan gerçeküstü inanç… Her üç noktayı besleyen ve birleştiren ise muhakkak ki Gülen’in mehdi olduğu ve ilahi ‘seçilmişliği’ konusunda hiçbir kuşkunun duyulmaması."
ONLAR İÇİN BAŞARISIZLIK HİÇ OLMAMIŞTI Kİ!
"Gülen cemaatinin zihinsel yapısını bilmeyen birçokları darbe ile ilgili rasyonel analizler yaparken risklere işaret ederek, Gülencilerin nasıl olup da böyle bir girişimde bulunduğunu sorguladı. Oysa onlar için başarısız olma ihtimali yoktu… Sadece Gülen’in mehdiliği nedeniyle değil. Son derece gerçekçi bir değerlendirmenin uzantısı olarak: Yaklaşık kırk yıldır giriştiği her işte, her projede başarılı olmuş, eninde sonunda istediğini becerebilmiş olan bir cemaat yapılanmasından ve karar sistematiğinden söz ediyoruz. Her kültüre ve siyasi yapıya uyum yeteneği gösterebilen, herhangi bir ideolojik tutumu sergilemekten gocunmayan, gayrı ahlakiliği belirli hedeflere ulaşma uğruna içselleştirebilen, ahlakı ise başarının ‘mütemmim cüzü’ olarak tasavvur eden bir yaklaşım…"
MESELE LİYAKAT MESELESİ DEĞİL!
"Bu nedenle üst amaçlar uğruna yola çıkıldığında gündelik ahlaki normlar anlamını ve değerini yitirmekteydiler. Bunca iyi eğitilmiş, kaliteli ve muhtemelen gündelik hayatında ahlaklı insanın kolayca bir büyük ahlaksızlığın parçası olması böyle mümkün oldu. Mesele liyakat değil… Çünkü Gülencilerin çoğunun liyakat açısından eksiği yok, fazlası var. Mesele çok daha derin"