En çok zararı cemaatin görebileceğinin altını çizen Davutoğlu, "Savcı savcılığını bilecek, sivil toplum sivil toplumluğunu" dedi
Abone olDışişleri Bakanı Davutoğlu, "Bir an bu resmin içinde bir aktör olma niteliğinden çıkıp soğukkanlı bir şekilde baktığımızda dahi çok sağlam analizler yapmalıyız" dedi.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İstanbul merkezli operasyona ilişkin, "Bir an bu resmin içinde bir aktör, bir şekilde bu resmin parçası olan bir kişi olma niteliğinden çıkıp soğukkanlı bir şekilde baktığımızda dahi çok sağlam analizler yapmamız gerektiğini düşünüyorum" dedi.
Davutoğlu, Kanal 7 televizyonunda gündeme ilişkin soruları değerlendirdi. Davutoğlu, meselenin 12 günlük bir mesele ve süreç olmadığını belirterek, olaya biraz soğukanlı bakıp değerlendirildiğinde aslında "belli bir siyasi güç kullanımına dayalı siyasal yapılar ile toplumda adına güç kullanım adına siyasal yapılar ile bunun meşrutiyet ilişkisiyle sosyal aidiyet bilinci geliştirmeye dönük geleneksel cemaat yapıları ya da modern sivil toplum arasındaki ilişki bağlamında sadece kritik bir aşamada olunduğunu" ifade etti.
"Biz de fotoğrafın içinde aktörler olduğumuz için bu fotoğrafın analizinde söylenecek çok şey olduğunu" ifade eden Davutoğlu, "Gerek devlet-sivil-toplum ilişkisi, cemaat ilişkisi -herhangi bir cemaat değil genel olarak cemaati kast ediyorum- gerekse siyaset-bürokrasi ilişkisi, gerek yargı-yürütme ilişkisi bağlamında ama bir an bu resmin içinde bir aktör, bir şekilde bu resmin parçası olan bir kişi olma niteliğinden çıkıp soğukkanlı bir şekilde baktığımızda dahi çok sağlam analizler yapmamız gerektiğini düşünüyorum" şeklinde konuştu.
Toplumun büyük bir dinamik yaşadığını aktaran Davutoğlu, dinamik değişim içinde son 10 yıldaki gelişmelere bakıldığında bu değişimin bir yükseliş trendi gösteren toplumsal bir değişim olduğunu belirtti. Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Böyle bir durumda bazı taşların yerine oturmamış olması doğal karşılanabilir ama bu aktörlerin birbirini ikame etme veya bir aktörün diğeriyle kendini özdeşleştirme çabası çok büyük zararlar verir. Medeniyet Harmanı diye bir kitap çalışması yapıyorum. Baktığımızda Anadolu'nun Türkleşmesi, İslamlaşması döneminde Selçuklu Devleti bir siyasi güç olarak bu topraklarda doğarken aslında onlarca tasavvuf cemaati hatta sosyal yapıyı örgütleyen Ahilik gibi örgütler de doğdu. Ahilik bütün toplumsal hayatın ekonomik temelini oluşturdu ama Ahilik, kendisini devletle mutlak anlamda özdeşleştirmedi. Herkes yerini bildiği, yapısını doğru analiz ettiği zaman ilmi ekoller ve buna dayalı ilmi hareketlilikler ve sosyal ekoller ve buna dayalı sosyal hereketlilikler ve siyasal hareketlilikler arasında tamamlayıcılık ilişkisi kurulduğu zaman büyük medeniyet canlanmalarına ve sıçramalarına zemin teşkil eder ama bu yapılar arasındaki ilişkiler doğru oturmamışsa o zaman iç çatışmalara, enerjiyi içerde tüketmeye yönelik yapılar olur."
SİVİL TOPLUM SİVİL TOPLUMLUĞUNU BİLECEK
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, son 10 yıl içinde Türkiye'nin belki bir yüzyıla nerdeyse yansıyacak şekilde ve önümüzdeki bir yüzyılı da belirleyecek şekilde büyük bir dinamizm ve canlanma yaşadığını ifade ederek, "Bütün bu süreç içerisinde hiçbir zaman toplumuzun herhangi bir şekilde ümitsizliğe kapılamasını doğru bulmuyorum" dedi.
"Geleceğimize karşı karanlık tablolar çizdirmek tam da eğer art niyetli çevreler varsa onların yapmak istediği, arzu ettiği bir şeydir" diyen Davutoğlu, Bu tarihi olayları soğukanlılıkla değerlendirmekten sonra yapılması gerekenin bu dinamizm içinde herkesin kendi konumunu ve yerini doğru tanımlayarak bu konumu ve yerde faaliyetlerini yürütmesi olduğunu söyledi.
Davutoğlu, "Bunun ötesine taşınan hareketlerle sadece diğer mekanizmaları tehlikeye atmak değil bütün bir toplumsal dinamizmi iç enerji tüketen bir kaosa yöneltmesi herkes için büyük tehlikedir. Devlet, devletliğini bilecek ve sivil toplum, sivil toplumluğunu bilecek" dedi.
BİLDİRİ OKUMAK SAVCIYA YAKIŞMAZ
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Ben bildiri okumam, bildiri okumak ilim adamına yakışmadığı gibi bildiri okumak savcıya hiç yakışmaz. İlim adamınının ilmi yozlaştırması ne kadar beyinleri, zihinleri yok ederse bir savcının bildiri okuyarak adalet aramaya kalkışması vicdanları yok eder" dedi.
SAVCI SAVCILIĞINI BİLECEK
Bakan Davutoğlu, "Savcı savcılığını bilecek, yargı yargının o adalet temelli o büyük ve derin anlayışının sahibi olarak her zaman toplum vicdanını esas alacak" şeklinde konuştu.
Doğru adımlar geleceği şekillendirecek
Davutoğlu, "Emin olun bütün bu kriz süreci içerisinde atılacak doğru adımlar, doğru tohumlar, önümüzdeki bir kaç yüzyılı şekillendirecek" dedi.
"Devlet, bütün vatandaşını kucakladığı zaman devlettir; devlet, bu tür sosyal hareketliliklerin önünü açtığı zaman devlettir" ifadelerini kullanan Bakan Davutoğlu, "Ahlaktan soyutlanmış bir siyasetle milletin ve Allah'ın huzuruna varmaktan Allah'a sığınırım" diye konuştu.
Bakan Davutoğlu "Her kriz bir fırsat oluşturur ama doğru refleks verdiğiniz zaman" dedi.
EN ÇOK ZARARI CEMAAT GÖRÜR
Davutoğlu, modern demokrasilerde devletin meşruiyetinin tek kaynağının halktan aldığı yetki olduğunu ifade ederek, bugünkü modern devlet yapısında siyasi erkin ancak halktan aldığı yetkiyi kullanabildiğini ve bunun seçimler ve denetim mekanizmaları gibi objektif kuralları olduğunu vurguladı. Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Herhangi bir aktör, ister bürokrasiden gelen ister dışarıdan gelen dini yapılar açısından bu meşruiyet temeli test edilmeden, yani halkın önüne çıkıp da test edilmeden devletin erkini, gücünü kullanmak düşüncesi olduğu andan itibaren ister yargı, yasama ve ister yürütme olsun bu bir müddet sonra en çok kendisine zarar veren sonuçlar doğurur. Tabii ki sivil toplum siyasetin gidişine etkide bulunabilir ama bunu açık deklaratif ve tanımlamış şekilde yapar. Bir tavsiyede bulunabilir, gerekiyorsa protestoda bulunabilir, destek de beyan edebilir ve eleştirebilir."
Beyan edilmemiş ve tanımlanmamış bir ilişki üzerine spekülasyon yapılmaya başlandığında en çok zararı sivil toplumun göreceğini ve şüphe uyanacağını kaydeden Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Cemaatlerin tarihte derin ve önemli izler bıraktığı yapılar ve dönemler, karşılık üretmediği dönemlerdir. Aksine herkese doğruyu ve hakkı tavsiye ettiği dönemlerdir. Bunun için bizim tarihimizde de modern dönemde de sivil toplumun bu fonksiyonu yerine geldiğinde görülmeyen, gönüllü, organik bir denetim mekanizması oluştururlar. Ama görünür ve sanki çift otorite varmış gibi bir yapı doğduğunda, bu ne surette olursa olsun devletin sürekliliğine ve işleyişine de zarar verir ama en çok zararı çok olumlu etkiler yapabilecek olan ve toplumun genelini kuşatacak olan cemaatvari yapılanmalara, burada tek bir cemaati kastetmiyorum, bütün bu cemaatvari yapılanma ve sivil toplum yapılanmalarına zarar verir."
Davutoğlu, siyasetin doğası gereği karşıtlık ürettiğini anlatarak, "Siz bir politika önerirsiniz, diğer parti diğer politika teklif edecek. Bu farklılıktan bir sinerji doğacağı ümit edilir. Bu yanlış gidiyorsa 'alternatifi halk seçer' denir" diye konuştu.
Cemaatlerin karşıtlık ürettiklerinde bunu sosyal çatlama ve sosyal karşıtlıklara yol açacağını ve kaos doğuracağını ifade eden Davutoğlu, herkesi kuşatan bir dilin gerektiğini ve karşıya kimseyi almayan, devleti ikame eden bir görüntü veya devletle özdeşleşen bir görüntünün cemaat yapılarına en büyük zararı vereceğini söyledi.