BIST 9.949
DOLAR 35,16
EURO 36,71
ALTIN 2.972,46
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Davutoğlu'na göre yaşananlar kriz!

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Türkiye'de yürütme ile yargı arasında kriz bulunduğunu, çözümlenmesi gerektiğini söyledi.

Abone ol
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin Suriye'deki radikal örgütlere yardım yapıyor iddiaların doğru olmadığını, Hatay'da durdurulan TIR'da da Türkmenler'e götürülecek insani yardımların bulunduğunu söyledi. 17 Aralık'ta başlayan operasyonla ilgili de konuşan Davutoğlu, ardarda gelen bu tür operasyonların kuşku uyandırdığını söyledi. 

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, NTV'de Oğuz Haksever'in sorularını yanıtladı. Davutoğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
 
"Bünyamin Aygün'ün kurtarılma operasyonunda detaylara girmek doğru olmayabilir. Bakanlığım süresince beni en çok sevindiren bir vatandaşımızı zor durumdan kurtardıktan sonra onunla ya da ailesiyle konuşmak, bütün yorgunluğunuzu unutuyorsunuz.
En büyük güç kaynağımız insan kaynağımız. Birkaç ay önce de pilotlarımızı kurtarmıştık. Bünyamin Aygün'ün kurtarılması için büyük çabalar gösterildi. Bünyamin'in ailesi de sukunetle bekledi. Bünyamin'in açıklamaları sorumluluğumuzu da artırdı. Onun için çalıştığımızı duyunca rahatladığını söyledi.
 
Çatışma bizimle ordaki gruplar arasında hiçbir zaman çatışma yaşanmadı. İnsan kaçırmalar bazen rejim tarafından bazen de kontrolsüz gruplar tarafından yapılıyor. Bünyamin Aygün'ün kurtarılması sırasında Türk birimleri herhangi bir çatışmaya girmemiştir.
 
'MÜHİMMAT YÜKLÜ TIR' İDDİASI
 
Suriye konusunda gerekli tüm önlemlerin alınması devletin asli görevlerindendir. Türkiye'nin Suriye'de radikal örgütlere destek oluyor gibi söylemlerden uzak durulmalı. Evet ben de söylüyorum o TIR Türkmenlere yardıma gidiyordu. Aldığımız bir karar gereği aylardır yiyecek sıkıntısı çeken Türkmenlere giden yardım konvoyuydu. Hiçbir hukuki açıkyok, gerekli prosedürlerin hepsi tamamlandı. Görev veren birim bellidir.
 
TIR'ın çıktığı kapıda Türkmenler olmadığı söyleniyor. Bilenler bilir, Türkmenlerin bulunduğu bölgeye çıkan Yayladağı kapısının karşısı halen rejimin elinde. Yani o kapıdan çıkarak Türkmenlere yardım götürmek mümkün mü? Şu anda rejimin elinde olan olan tek kapı var. Yardımın mahiyeti açıktır, yazışmalar bellidir. Burada herhangi bir tereddüt göstermemek gerekir. Bu konuda İçişleri Bakanımız da gerekli açıklamayı yaptı.
 
Savcı arkadaşımız böyle bir duyum aldığında gerekli mercilerle konuşabilirdi. Burası hassas bir bölge, belli ki olağanüstü bir durum var. Bu bir anda medyaya yansıdı. Türkiye radikal örgütlere  destek sağlıyor gibi suçlamalar engellenebilirdi. Savcının neden haberi olmadı? Devletin güvenlikle ilgili aldığı bazı tedbirlerden bazen diğer bakanlıklarının da haberi olmayabiliyor.
 
17 ARALIK OPERASYONU
 
17 Aralık'la ilgili, yolsuzluklarla ilgili ne tedbir alınması gerekiyorsa alınır. Yasal süreç işletilir. Ama aylarca yıllarca bekletilen dosyalar, ani bir haberle çıkıyor. Burada şimdi bir hukuki süreç işliyor. Benimle ilgili iddia olmuş olsa arkadaşlarım gibi 'her şey araştırılsın' deriz. Arkadaşlarım da bunu söylediler. Başbakan'a istifalarını ilk gün sunduklarını belirttiler. Hukuki sürecin neticesini beklemek gerekir. Öyle bir algı oluşturulmaya çalışıldı ki sanki bütün hükümet büyük bir yolsuzluk içinde, Türkiye büyük bir bunalımın içinde.

"ARKASINDA NE VAR?"
 
Türkiye'nin gerçekleştirdiği en büyük devrim özgüven devrimidir. 17 Aralık'tan bu yana yapılmak istenen şey özgüvenimizi yıkmaktır. Saldırı toplumsal özgüvenimize yöneliktir. Yolsuzlukla karşı mücadelede kim engel çıkartırsa 'kenara çekil' deriz. Bırakalım hukuki süreç işlesin. Ama bir gün bir dosya, ertesi gün başka dosya... Türkiye'yi 3 kritik seçim beklerken, bunlar devreye girdiği zaman, 'bunların arkasında ne var' sorusu akıllara gelir. O zaman engellememiz gereken, psikolojik kriz döngüsü başlar. Türkiye'yi bu psikolojiye sokmaya kimsenin hakkı yoktur.
 
Hukuki süreç işlesin, kim ne hesap vermesi gerekiyorsa hepimiz verelim. Biz hesap vermeye hazırız. Buradan hareketle bir milletin kaderiyle oynanmaz. Bir ülkeyi felakete götüren şey yönetilme kabiliyetini yitirmesidir. O savcı arkadaşlarımızın da çocuklarının kaderi bu süreçte. Hepimizin çocuklarının kaderinden bahsediyoruz.
 
Hukuk bizi denetler ama siyaset yapamaz. Hukuk bize hesap sorar ama dış politikanın ne olacağına, Kürt sorununun nasıl çözüleceğine karışamaz.
 
Bir ülkede yolsuzluk varsa ekonomik kalkınma olmaz. Şu anda yürütmeyle yargı arasında bir kriz var. Bu anayasal çerçevede çözüme kavuşacaktır.
 
YENİDEN YARGILAMA 
 
Hükümete karşı yapılan darbe teşebbüslerine, somut verilere ulaşılmışsa, herkes aynı tutumu takınmalıdır. Yoksa geçmişte olduğu gibi bedelini hepimiz öderiz. Uzun tutukluluk gibi bazı yanlış uygulamalar olduysa, biz bunun önünü Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru uygulamasıyla ile açtık. Uygulama ve usül hatalarıyla kimin hakları mağdur edilmişse bireysel olarak ele alınabilir. Fakat yanlış uygulamaları tolere edebilecek bir noktaya getirmemek şart. Ama darbe teşebbüsü ve eyleme geçen her girişim devlete ve demokrasiye karşı bir suç niteliği taşır."