Başbakan Davutoğlu yazısında Avrupa'nın üzerine düşen sorumlulukları artık yerine getirmesi gerektiğini ifade etti ve 'Avrupa tarihinden ders alınmalı. En yüksek duvarlar dahi bu sorunu çözmek için doğru yanıt değil' dedi.
Abone olBaşbakan Ahmet Davutoğlu, İngiltere'de yayınlanan Guardian gazetesi için kaleme aldığı makalede Türkiye'nin mülteci kriziyle tek başına mücadele edemeyeceğini yazdı.
Davutoğlu'nun Guardian'ın internet sitesinde yayınlanan makalesi özetle şöyle:
"3 yaşındaki Aylan Kurdi'nin cansız bedeninin Ege sahillerindeki görüntüsü haklı olarak büyük bir öfkeye neden oldu. Bu güçlü görüntülerin ve kaybolan masumiyetin boşa gitmemesini ümit ediyorum. Hepimiz kendimizi sorumlu tutup benzer can kayıplarının önüne geçecek adımları atmalıyız.
"Ancak şunu da biliyorum ki o korkunç görüntüler insanlarda şok etkisi yaratıyor. Şok dehşete dönüşecek ve dehşet de yerini korkuya bırakacak. Sonuç olarak korku da yine içe kapanmayı besleyip nefreti ve daha fazla ırkçılığı körükleyecek.
'Göçmenler ülkelerini kendi arzularıyla terk etmiyor'
"Masum Aylan'ın kabul edilemez ölümü sadece unutulmaz bir an olarak kalmayıp, uzun süre önce gömdüğümüzü düşündüğümüz kötü alışkanlıkların yeniden canlanmasına neden olabilir.
"Bu düşünceler kulağa karamsar ve hatta aşırı gelebilir. Avrupalı liderleri beni haksız çıkarmaya çağırıyorum.
"Büyük bir kriz döneminden geçiyoruz. Orta Doğu ve Afrika karışmış durumda. Milyonlarca insan savaşlardan ve zulümden kaçarak evlerini terk etmek zorunda kaldı.
"II. Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez mültecilerin, iltica başvurusu yapmaya çalışanların ve vatandaşı oldukları ülke içinde evlerini terk etmek zorunda kalanların sayısı neredeyse 60 milyona ulaştı. Bu tarihi bir rekor.
"AB kuruluşundan bu yana kayıtlı ya da kayıt dışı göçü idare etmekte hep zorlanmıştır. Bu konuda anlamlı çözümler ne yazık ki hâlâ yok. Üstüne üstlük, daha fazla duvar ve dikenli tel çağrıları yapan sesler gün geçtikçe yükseliyor.
'En yüksek duvar dahi sorunu çözemez'
"Bazı Avrupalı liderler sanki tarihten hiç ders almamışçasına Hristiyanlığa vurgu yaparak mültecilerin kabul edilmemesi görüşüne destek toplamaya çalışıyor.
"Gün geçtikçe büyüyen bu insani kriz, insanlığımız için olduğu kadar ahlak anlayışımız için de bir sınav.
"Avrupa'nın aynaya bakıp gördüğü şey karşısında dürüst davranması gerek. Artık vakit öldürmeyi bırakıp üzerine düşeni yerine getirmeye başlaması şart. Radikal siyasetçilerin Avrupa halklarının gözünü boyamasına izin verilmemeli.
"Milyonlarca kişi kendi arzularıyla göç etmiyor. Savaşlar, aşiretler arası itilaflar, şiddet, kıtlık, hastalıklar ve ayrımcılıklar yüzünden göç etmeye zorlanıyorlar. Onların yardımımıza ihtiyacı var. Yardıma muhtaçlara el uzatmak da medeni toplumların özünde olmalı.
"Eğer ahlak anlayışı da bu sorunun insancıl yollarla çözülmesi için yeterli olmayacaksa, şu bilinmelidir ki en yüksek duvar ve en sivri dikenli tel dahi bu sorunun çözemeyecektir. Makul, insani ve sürdürülebilir çözümlere ihtiyacımız var.
'Göç krizinin köküne inmeliyiz'
"Zulümden kaçanlar için insani çözümler ararken, düzensiz göç dalgalarına yol açan temel nedenlere de odaklanmalıyız. Yoksa köklü bir çözüm geliştirmemiz mümkün olmaz. Bu da Suriye'deki, Irak'taki ya da başka yerlerdeki krizlerin çözümü için daha bütüncül ve kapsamlı bir çalışmayı gerektiriyor.
"IŞİD'in yenilgiye uğratılması, Beşar Esad'ın olmadığı bir Suriye'nin önünü açmak, Irak'ta işleyen federal bir yapıyı desteklemek, Libya'yı yeniden birleştirmek ve Yemen krizini çözmek zorluklardan yalnızca bazıları.
"Geleneksel olarak düzensiz göçte transit ülke olan Türkiye artık aynı zamanda en çok mülteci barındıran ülke haline geldi. Türk halkı 2 milyonun üzerinde Suriyeli ve Iraklı mülteci için çok büyük fedakarlıklar yaptı.
"Bu sayede AB'ye kitlesel mülteci akınlarını durdurduk ve kaos ile Avrupa arasında bir tampon bölge yarattık. Bu arada Avrupa ülkeleri komik sayılacak derecede düşük sayıda iltica talebini kabul etti.
"Türkiye'deki Suriyeli, Iraklı ve diğer göçmenler için 6 milyar dolardan fazla harcadık. Bu harcamalara sağlanan uluslararası destek, toplam tutarın çok küçük bir kısmı (417 milyon dolar, bu tutarın sadece 165 milyon doları AB ülkelerinden geldi).
"Yükün paylaşılması sözü içi boşalmış bir terime dönüşmüş durumda. Öte yandan son 10 yılda ülke sınırlarımızı geçerken yakalan kişi sayısı yarım milyona ulaşmış durumda.
'Türkiye tek başına yapamaz'
"Sadece 2014 yılında 60 bin kayıt dışı göçmen Türk yetkililer tarafından yakalandı.
"Türk sahil güvenlik ekipleri gerek Ege'de gerekse Akdeniz'de denizdeki güvenliği tesis etmek adına hiçbir fedakarlıktan kaçınmadan çalışıyor. Sadece bu yıl içerisinde denizde kurtarılan göçmen sayısı 48 binin üzerinde.
"Arama kurtarma çalışmalarının güçlendirilmesi için yeni adımlar da atılıyor. Düzensiz göçü önleyebilmek için komşularımız Yunanistan ve Bulgaristan'la ve aynı zamanda İtalya'yla birlikte çalışıyoruz.
"Ancak Türkiye tek başına başarıya ulaşamaz. AB üyeleri üzerlerine düşen yükü sırtlanmalı, tevazu göstermeli ve bu insani trajedi karşısında daha şeffaf, daha viddanlı davranmalı.
"Tüm yükü Türkiye'nin üzerine atıp sorumluluktan kaçmak, sadece defansif bir anlayışla güvenlik tedbirlerine odaklanmak ve duvarlar yükseltip edip Hristiyan 'Avrupa Kalesi'ni inşa etmeye çalışmak Avrupa tarihinden hiçbir şey öğrenmemiş olanlara çekici gelebilir. Ancak bu yaklaşım işe yaramayacaktır.
"Bu yaklaşım Avrupa'nın savunduğu değerlere de ters düşmektedir. Ancak Avrupa Birliği'ne aday olan bir ülke olarak bu ben bilirimciliğin tüm Avrupa'daki yaygın düşünce olmadığına inanıyoruz.
"Göçmenler konusunda Avrupa'nın kendisine çeki düzen vermesinin zamanı geldi. Türkiye bu insani felaket karşısında Avrupalı ortaklarıyla birlikte hareket etmeye hazır."
Yazının İngilizce aslını okumak için tıklayın