Başbakan Ahmet Davutoğlu, Denizli'de sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya geldi.
Abone olBaşbakan Ahmet Davutoğlu, 2008'den bu yana 6 milyon kişiye istihdam sağlandığını açıkladı. Geçtiğimiz yıl bu rakamın 1,3 milyon olduğunu söyleyen Davutoğlu, Türk ekonomisinin kritik bir eşikten geçerek bugünlere geldiğini anlattı.
Davutoğlu, Anemon Otelde sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle Denizli Sivil Toplum Buluşması adı verilen etkinlikte bir araya geldi.
"1929 ekonomik krizinden sonra dünyanın en büyük krizini 2008'den bu yana yaşıyor, hala içindeyiz" diyen Davutoğlu, bazı ülkelerin ekonomilerinde durgunluğun, büyüme hızlarında düşüşün yaşandığını bildirdi. Davutoğlu, "Ama Türk ekonomisi hamdolsun bu kritik eşiklerden, ciddi sınavlardan geçerek, sağlıklı, bütçe disiplini sağlam, finans sistemi son derece sağlam, sanayi altyapısında üretim artışının devam ettiği, bütün pazar daralmalarına rağmen ihracatımızın 158 milyar dolarla yine yüzde 5 nispetinde artışla önemli bir ilerleme kaydettiği güzel bir performans sergiliyor" değerlendirmesinde bulundu.
YÜKSEK TEKNOLOJİYE TEŞVİK
"Türkiye artık yüksek teknoloji üreten bir ülke olmak durumunda. Orta yüksek teknolojiyi yaygınlaştıran ülke sathına yayan ülke olmak durumunda" diyen Davutoğlu, nerede olursa olsun yüksek teknoloji yatırımına 5. bölge teşvikinin uygulanacağını, Denizli'nin de bu anlamda kapasitesini bildiğini anlattı. Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Bu entegre ekonomik altyapıyı sağlam bir şekilde bir çerçeveye oturtup bizim Ankara'da yaptığımız makroekonomik planlamanın içine yerleştirmemiz lazım. Denizli'den beklediğimiz sadece konvansiyonel üretim yapmak değil. Denizli'de Ar-Ge, inovasyon merkezleri olsun istiyoruz. Üniversitemizde bunun altyapısı gelişsin istiyoruz. Her bir şirketimizin ki maşallah ben bizim milletimizle her zaman iftihar etmişimdir bu yönüyle müthiş girişimciyiz biz. 'Akıncı ruhu' deniyor ya bazen bu savaş meydanlarında gözleniyor bazen iktisat meydanlarında.
"Bu entegre ekonomik altyapıyı sağlam bir şekilde bir çerçeveye oturtup bizim Ankara'da yaptığımız makroekonomik planlamanın içine yerleştirmemiz lazım. Denizli'den beklediğimiz sadece konvansiyonel üretim yapmak değil. Denizli'de Ar-Ge, inovasyon merkezleri olsun istiyoruz. Üniversitemizde bunun altyapısı gelişsin istiyoruz. Her bir şirketimizin ki maşallah ben bizim milletimizle her zaman iftihar etmişimdir bu yönüyle müthiş girişimciyiz biz. 'Akıncı ruhu' deniyor ya bazen bu savaş meydanlarında gözleniyor bazen iktisat meydanlarında.
NÜFUS PLANLAMASI
"Ailenin ve sosyal yapının, nüfus dinamizminin korunması" diye başlık açıkladıklarını hatırlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Çünkü burada istihdamın önemli unsuru olan kadınlarımızın ekonomiye katkıda bulunmalarını istiyoruz. Ama aynı zamanda da nüfus yapımızın çalışan kadınlarımızın ekonomide çalışması dolayısıyla nüfus yapımızın bozulmasını da istemiyoruz. Yani nüfusta bir düşüş trendi istemiyoruz. 1990'lı yıllarda şu mantıkla bakardı hükümetler. Hepiniz hatırlarsınız. Ben de eşimin alanı dolayısıyla biraz da üzülerek takip ederdik: Nüfus planlaması. Nüfus planlamasını niye yapar hükümetler, tembel olduğu için yapar. Yani nüfus ne kadar az olursa uğraşacak nüfus az olacağı için işler o kadar azalır. Ama bugün bakıyoruz Avrupa'da nüfus dinamizmini kaybetmiş ülkelerin ekonomileri çöküyor.
"Çünkü burada istihdamın önemli unsuru olan kadınlarımızın ekonomiye katkıda bulunmalarını istiyoruz. Ama aynı zamanda da nüfus yapımızın çalışan kadınlarımızın ekonomide çalışması dolayısıyla nüfus yapımızın bozulmasını da istemiyoruz. Yani nüfusta bir düşüş trendi istemiyoruz. 1990'lı yıllarda şu mantıkla bakardı hükümetler. Hepiniz hatırlarsınız. Ben de eşimin alanı dolayısıyla biraz da üzülerek takip ederdik: Nüfus planlaması. Nüfus planlamasını niye yapar hükümetler, tembel olduğu için yapar. Yani nüfus ne kadar az olursa uğraşacak nüfus az olacağı için işler o kadar azalır. Ama bugün bakıyoruz Avrupa'da nüfus dinamizmini kaybetmiş ülkelerin ekonomileri çöküyor.
Japon ekonomisinin karşı karşıya kaldığı problem, beslemek zorunda olduğu yaşlı nüfus ile üretmek durumunda sorumluluğunu üstlenen genç nüfus arasındaki uçurumun gittikçe açılmış olması. Bizim takriben hesaplarımıza göre 2020'lerin başlarında neredeyse başa başa geleceğimiz, 2030'lardan itibaren ise yaşlılık trendine gireceğimiz bir nüfus tablosu varken sorumlu bir hükümet bunu sadece seyretmez. Biz 1980'li, 1990'lı yıllarda olduğu gibi 'nüfusumuz az olursa kişi başına düşen gayrisafi milli hasılamız yüksek görünür' diye bakmıyoruz olaya. Nüfusumuz dinamik olacak ama üretimimiz de yüksek olacak."