Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun gündeminde Kobani eylemleri hedefinde ise CHP ve HDP vardı.
Abone olHDP ve Kılıçdaroğlu'na seslenen Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bayırbucak’ta Türkmenler katledilirken, IŞID tarafından katledilirken, hadi rejim sizin dostunuz, Araplar katledilirken neredeydiniz? Hangi açıklamayı yaptınız hangi desteği verdiniz?" diye sordu.
Kobani bahanesiyle şiddet eylemlerine katılanların tek tek yargı önüne çıkarılacağını söyleyen Davutoğlu, “Yakılan her TOMA’nın yerine gerekirse 5-10 TOMA alınacak” açıklamasında bulundu.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin konuları değerlendirdi. Davutoğlu'nun hedefinde Kobani olaylarını körüklemekle suçladığı CHP ve HDP vardı.
Çözüm sürecinin devam edeceğinin altını çizen Başbakan, protesto gösterileriyle ilgili yeni yasal düzenlemenin çerçevesini çizdi. İşte öne çıkan satır başları:
KURTARILAN REHİNELER
O 101 gün ki her bir saati saniyesi sadece o rehineler için değil, aileleri için değil bizim içinde bir imtihan sabır sınavı oldu. her saniye onları düşündük. Onların vatanımıza geri döneceği anın planlaması yaptık. Onlarla Ankara’ya indiğimizde Allah’a hamd ettik. 77 milyon o gün bir kez daha bayram yaptı. 101 gün birlikte üzülmüşsek o günde bayram havasıyla buluştuk. 49 rehinenin kurtarılması, burnu kanamadan vatanımıza geri dönmüş olması büyük bir başarı hikayesi olarak tarihe geçmiş oldu. ben bu bayramı bize yaşatanlara teşekkürü bir borç biliyorum.
AHDIMIZ VE ANDIMIZ OLSUN Kİ BU MİLLETE BAYRAMLARI YAŞATMAYA DEVAM EDECEĞİZ
Geçen yıl mayısta, Türkiye'de 3. köprü, 3. havaalanı, İstanbul'da büyük projelere imza atılmış, Türkiye Cumhuriyeti devleti ilk kez devlet anlamında IMF'ye borcunu sıfırlamış, dış borç defterini kapatmış, büyük bir bayramı yaşarken birileri Gezi provokasyonu başlatmıştı. 30 Eylül'de en kapsamlı demokratikleşme paketlerinden biri açıklanıp, başörtülü milletvekillerimiz özgür şekilde parlamentoya girmenin hazzı ve onurunu yaşarken, 16 Aralık'ta Türkiye Cumhuriyeti AB ile Ankara'da vize muafiyet anlaşmasını imzalamışken, milletimiz tam da bayram yaşarken 17 Aralık'ta bir başka tuzak kurdular. Birileri bu millete bayramları zehir etmeye çalışıyor. Ahdimiz ve andımız olsun ki bu millete bayramları yaşatmaya devam edeceğiz, kim ne yaparsa yapsın. Şimdi de bir şölen havası içinde cumhurbaşkanlığı görev devir teslimi yapılmış, hükümet kurulmuş ve şevkle göreve başlamışken, rehinelerimizin kurtarılmasıyla bütün millet bayram havasını yaşarken bu kez de yine taşeronlar, provokatörler devreye girdiler, bu bayramı bize zehir etmeye çalıştılar. Biz bu sınavları çok gördük. Bu sınavlar karşısında direnmeyi de biliriz o provokatörlere gereken hesabı sormayı da biliriz.
1122 BİNA YAKILDI
Bu kez bahane Kobani bahanesiydi. Bu aslında 30 Mart seçimiyle, 10 Ağustos cumhurbaşkanı seçimiyle darbe yemiş vesayetçilerin perde gerisinde oldukları, 2015 seçimini ipotek altına alma çabasıdır. 2015 seçimlerine, bu ülkeyi huzur içinde götürmeye kararlıyız. Bu bahaneyle yapılan şiddet, terör ve vandalizm sonucunda 33 vatandaşımız hayatını kaybetti, 2 polisimiz şehit oldu. 531 sivil araç, 631 resmi araç, önemli bir kısmı ambülans tahrip edildi, yakıldı. 214'ü okul olmak üzere, bin 122 bina yakıldı. Bunların arasında kütüphaneler, kuran kursları, müzeler, parti binaları, işyerleri var.
AK PARTİ TEHDİTTEN KORKMAZ
Üç yer hedef alındı. Bir kamu binaları ve otoritesi hedef alındı. İki işyerleri. Kendilerine yakın olmadıkları yerler. Üçüncü hedef ise AK Parti teşkilatlarıdır. birileri çekinebilir. CHP ancak izinle gidebilir. Am abilsinler ki AK Parti'ni hiçbir ferdi tehditten şantajdan korkmaz.
YAKILAN HER TOMA'NIN YERİNE GEREKİRSE 5 TOMA 10 TOMA ALINACAK
Çözüm süreci kam düzeninin alternatifi değildir. Hiç kimse hukuk devletinde hesap sorulamaz değildir. Tek tekvandalizm yapanları hukuk önüne çıkartacağız. Tek tek her birini hukukun önüne çıkartacağız. Dün bakanlar kurulunda bütün bu gelişmelerin analizini yaptık. Geçen hafta da ki bugünleri görerek, her hafta toplanan bu mekanizmada genelkurmayımızın ve emniyetimizin katıldığı geniş kapsamlı değerlendirme yaptık. Ne tedbir alınması gerekiyorsa alınacak. Yakılan her TOMA’nın yerine gerekirse beş TOMA on TOMA alınacak.
ÖZGÜRLÜK FEDA EDİLMEDEN GÜVENLİK GÜÇLENDİRİLECEK
Şimdi de daha önce güvenlik eksikliğinden şikayet edenler “polis devletine mi dönüyoruz” diye saldırmaya başlayacaklar. Bu ülkede demokrasinin de özgürlüğün de teminatı AK Parti iktidarıdır. Özgürlüğümüzden fedakarlık etmeden güvenliğimizi güçlendireceğiz.
ZARARI EYLEMCİ ÖDEYECEK
Yangın yerinde gül yetiştirilecek. Ta ki Güneydoğu ve Doğu barış diyarı olsun. Ama yeni düzenlemeler de getirmeyi düşünüyoruz. Bundan sonra o kişiye o zararlar geri dönecek. O ödeyecek.
FRANKFURT'TA NEW YORK'TA OLDUĞU GİBİ
Bir çok konularda güvenliği teminat altına alıcı adımlar atacağız. Türkiye'de polis bir yere müdahale ettiğinde bunu 'aşırı güç kullanımı' olarak görenlerin Frankfurt'ta, Londra'da ya da New York'ta benzer tavırlar aldığında bunu normal güvenlik tedbiri olarak görmeleri çifte standarttır, kabul edilemez. Kesinlikle emniyet güçlerimizin ve bu anlamda da yargı sistemimizin olaylara seri ve çabuk bir şekilde müdahale etmesini garanti altına alacağız.
HAYALİ OLMAYANLAR UTANSIN
Burada görüldü ki üç tavır var. Yakanlar yıkanlar, HDP ve onun arkasından gelenler. İki bu yakanlar yıkanları destekleyen CHP. Bir de inşa eden vizyon kuran AK Parti. Bizim her vilayetimiz için rüyalarımız var. Biz isteriz ki Şırnak Irak'a açılan ihracat kapısı olsun. Hakkari dağlarında dağ turizmi olsun. Bitlis'te Ahlat'ta kültür turizmi canlansın. Bizim bu ülkeyle ilgili her bir ilçesiyle her bir köyüyle ilgili hayalimiz var. Hayali olmayanlar utansın. Aziz kardeşlerim siz sesinizi yükseltin. Onlar yaktılar biz inşa edeceğiz.
KOBANİ'DE MUHALİF KÜRT BIRAKMADILAR
Aynı mantık Afrin'de kobani'de muhalif kürt bırakmadılar. Partileri baskı altına aldılar. Geçen yıl PYD baskısından kaçarak buraya geldiler. Toprakların her santimetresinde hem albayrak hem AK parti bayrağı olacak.
BDP'LİYE ŞUNU SÖYLEDİM
Geçen sene bir genel kurulda bir görüşme esnasında bir o zaman BDP idi adları. Bir parti sözcüsü dönüp şunu sordu bana “İstanbul ile Kudüs’ün kaderi bir diyorsunuz. Neden İstanbul ve Diyarbakır’ın kaderi bir demiyorsunuz” dedi. Ona şunu söyledim: Bunu söylemeyi zul addederiz. Çünkü Diyarbakır biziz, biz Diyarbakırız. Oralara da aynen Konya gibi aşkla bağlıyız.
Bayrak dalgalandıracağız derken bilinçli söyledim. CHP oraya izin alarak gitti. O albayrak sadece bizlerin bayrağı değil. Çanakkale'de şehit düşen boşnakların arapların kürtlerin de bayrağıdır. O bayrak ezilmiş halklar için sembolü olmuş bayraktır.
ALNINDAN ÖPÜYORUM
O albayrak emperyalizme karşı mücadelenin sembolüdür. vandalizm karşısında vakarla metanetle mücadele eden AK parti teşkilatlarının alnından öpüyorum. Gelin bu ihanetin arka planına bakalım.
3.5 yıldır Suriye'de 300 bin yakın kardeşimiz şehit edildiler. 5 milyona yaklaşan mülteci yurt dışına kaçtı. Kapımızı biri çaldığında kimliğine bakmayız ve her şeyi paylaşırız. Türkiye teröre yardım ediyor diyenler silah yardımı yapsın demeye başladı. Kobani Telabyad, İdlib, Halep, Rakka, Afrin, bütün bu şehirler bize emanettir.
EY HDP YA DA KILIÇDAROĞLU
Ey HDP ya da Kılıçdaroğlu, Bayırbucak’ta Türkmenler katledilirken, IŞID tarafından katledilirken, hadi rejim sizin dostunuz, Araplar katledilirken neredeydiniz? Hangi açıklamayı yaptınız hangi desteği verdiniz? Halep’te kırsalında Kürtler katledilirken, IŞİD tarafından rejim tarafından, PYD tarafından bazı kürtler baskı altında tutulurken neredeydiniz? Mesele Kobani değil. Kaldı ki Kobani konusunda da en öncelikli adımları biz attık.
Yüzlerce TIR’ı Kobani Haseke’ye biz gönderdik. Kobani’den gelen kardeşlerimize, hiçbir şey sormadan 200 binini ülkemize kabul ettik. Ey provokatörler tahrikçiler onlar size gelmedi, istikbalin izzetin temsili olarak zikrettiğim al bayrağın gölgesine sığınmaya geldiler.
BİZİ ELEŞTİRMEYE HADLERİ YOK
Bugün Türkiye'yi eleştiren bazı Avrupa ülkeleri 3,5 yıl içinde toplamda bizim 3 günde aldığımız mülteci kadar mülteci almadılar. Bizi eleştirmeye yüzleri de yok hakları da yok hadleri de yok.
ŞANTAJA BOYUN EĞMEYİZ
Biz 30 Eylül'de tezkereyi görüştük. Aynı gün çözüm süreci mekanizmasını ilan ettik. Yasayı bakanlar kurulu kararına dönüştürdük. Demirtaş'a söyledim Kobani herhangi bir dış olayla bağlantılı değildir dedim. Mazlumları koruma kararı aldık tezkereye hayır demeyin dedik.
NE İSTİYORSUNUZ?
Çözüm sürecinin şantaj aracı haline getirilmesine izin vermeyiz. Dışarıdaki hiçbir olayla ilgisi yoktur. Sonra tezkereye hayır dediler. Türkiye'nin kobani'ye girmesini istemediler. Ne istiyorsunuz? Mültecileri alıyoruz, insani yardımı varsa gönderelim diyoruz. Müdahale edilmesini de siz istemiyorsanız ne istiyorsunuz? Kargaşa çıkarmaksa buna da izin verilmeyecek. Türkiye uluslararasından gelecek baskıyla hiçbir adım atmayacağımızı herkes bilir.
KILIÇDAROĞLU ÖNCE SAKİN OLUN DEDİ SONRA HÜKÜMET IŞİD'E DESTEK VERDİ DEDİ
CHP’nin tutumu ne oldu? “Tezkerede Esed varsa biz yokuz” dediler. Nedense Kılıçdaroğlu'nun Esed'i koruma altına alma gibi bir gayreti hep oldu. Zulümleri Suriye rejimi yapmışsa, kimyasal silah da kullanmışsa Scud füzesi de kullanmışsa eyvallah dediler ama ona dokundurtmadılar
İki partinin de savunduğu iki argüman oldu. Birisi Türkiye’nin IŞİD’e destek verdiği argümanı, önce HDP yaydı. Sonra da CHP genel başkan yardımcısı bunu destekleyici tweetler attı. Kılıçdaroğlu da anayasal konumu olan biri olarak utanç verici tavır sergiledi, önce herkes sakin olsun dedi sonra bunların sorumlusu IŞİD’e destek veren hükümettir dedi. Sokakta olanlara dedi ki, sosyal medyadaki kampanyalar doğrudur, bu şiddeti devam ettirin mesajı gönderdi.
ESED ARAP BAASI CHP TÜRK, HDP KÜRT BAASI
Esed'e de IŞİD'e de karşı olmamızın yanında bu zalimce yapılan zulümler karşısında mazlumların da yanındayız. Peki Kılıçdaroğlu bugün aynı netlikte 'biz IŞİD'e de Esed'e de karşıyız, onların zulümlerine de aynı ölçüde karşıyız' diyebilecek mi? HDP diyebilecek mi? Esed'in zulümlerine karşı mazlumları koruduğumuz için Dışişleri Bakanlığı dönemimde bana sayısız gensoru verdiler. Bütün meseleleri Suriye rejimini ve Esed'i korumak. Niye biliyor musunuz? Zihniyet aynı zihniyet... Esed Arap Baas'ı, CHP Türk Baası, HDP de Kürt Baas'ı... Bunların zihninde hiçbir zaman demokrasi, insan hakları olmadı.
FARKLI DÜŞÜNEN KÜRT BIRAKMAZLAR
CHP'ye fırsat verseniz tek tipçi, statükocu, ideolojik devlet kurar. Aynı Esed'in Suriyesi gibi... HDP'in elin fırsat geçse bakın işte AK Parti ve diğe binalarına saldırdıkları gibi, Güneydoğu Anadolu'da kendilerinden farklı düşünen bırakın parti, farklı düşünen Kürt bırakmazlar. Bu bölgedeki Kürtlerin örgütlenmelerinin en büyük düşmanı böyle Baasçı parti zihniyetiyle davrananlardır. Hem Türkiyede zülmederler hem dışarıda.
GİDİN KOBANİ'DEKİ HALKA SORUN
Gidin Kaboni'deki, Haseke'deki halka sorun; kendileri gibi düşünmeyen Kürtlere PYD'nin nasıl zulmettiğini. Bütün o güzelim, tarihi şehirleri talana, yangına boğanlar Baas zihniyetiyle hareket edenlerdir. Yani Esed Şam'a nasıl bakıyorlarsa, onlar da bizim ülkemizdeki şehirlere öyle bakıyor ve bizim dışımızdaysa 'yakarız, yıkarız' diyorlar. Yaktırmayız, yıktırmayız. Yakanı, yıkılanı yeniden inşa ederiz. Aramızdaki fark bu. Dersim'i bile eleştiremeyen CHP, tabii ki Esed'i eleştiremez. Çünkü zihniyet, aynı zihniyet. Bu ülkeyi bu tür tek tipçi, baskıcı siyasi akımlara teslim etmeyeceğiz. 2015 seçimlerine kadar hem kamu düzenini koruyacağız, hem de inşallah 2015 seçimlerinde Türkiye'nin her köşesinden seçilerek bu Meclis'in çatısı altında yeni Türkiye'yi inşa etme faaliyetine devam edeceğiz.
GÖSTERDİKLERİ BİR İHANET BELGESİDİR
CHP ve Kılıçdaroğlu, ellerine ne tutuşturulursa onu gösterdiklerini ortaya koydular. Paralelciler onların eline neyi tutuşturuyorsa onu gösteriyorlar. Buradan Kılıçdaroğlu'na sesleniyorum; kendiniz olun, bir kere de kendiniz olun. Dışarıdan bir takım propagandalarla Türkiye'ye yönelik suçlamaları kullanmayın, paralelci çetelerin sizin elinize tutuşturduğu belgeleri kullanmayın. Geçmişte CHP darbecilerle işbirliği yaparak iktidara gelmeye çalıştı; cuntacılarla, 27 Mayıs'dan sonraki dönemlerde. Şimdi de paralelci vesayetle siyasi güç oyununa girmeye kalkışıyorlar. O gösterdikleri belge aslında bir ihanet belgesidir.
Bu konularda bizim tutumumuz kesinlikle hakkın mazlumun yanında olan bir tutumdur. Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da Suriye’de ve dünyada zulüm yapan kim olursa olsun yanında olacağız. Kobani’deki kardeşlerime de sesleniyorum, sizlerin de dünyadaki bütün mazlumların hamisi gerektiği anda biziz.
UÇUŞA YASAK BÖLGE İLAN EDİLSİN
Suriye'de zulüm bitmedikçe mazlumlar kendi evine dönmedikçe Suriye'de kalıcı barış sağlanamaz. Mazlumların kalacağı güvenli bölgeler şarttır. Uçuşa yasak bölge ilan edilmesini talep ediyoruz. 911 km'lik sınırı olan yerde barış istiyoruz. Türkiye topraklarına herhangi bir tehdit olursa kaynağına bakmaksızın kimsenin gözünün yaşına bakmayız. Tezkerenin esası budur.
HSYK SEÇİMLERİ
Bütün bu gelişmeler yaşanırken, bu hafta sonu önemli bir olaya şahit olduk. HSYK seçimleri yapıldı. Ben kongre konuşmamda da , yargının restorasyonu derken adaletin her şeyin temeli olduğunu anlatmış, adaletin olmadığı yerde devletin olmayacağını vurgulamıştım. Oradaki çağrıda bulunmuştum, yargı bağımsızlığına saygımız bakidir. Ama yargının kendi içinde yargının tek bir grubun, şu veya bu grubun tesiri altına girmemesi de yargı bağımsızlığının ana unsurlarından birisidir. Kendi vicdanınıza sorun ve kendi vicdanınızla hükmedin. Kesinlikle HSYK’yı tek bir grubun eline teslim etmeyin. Şimdi memnuniyetle görüyorum ki, hakimlerimiz savcılarımız kendi tercihlerini yaptılar. Her birini tebrik ediyorum.
VESAYETTEN KURTULMUŞ YARGI
Bakınız geçmişte Osmanlı döneminde de oldu, yakın siyasi döneminde de. Yargı ne zaman vesayet ilişkisine girmişse darbelere zemin hazırladı. Bizim tek bir arzumuz vardı vesayetten kurtulmuş yargı. Saidi Nursi’den Adnan Menderes’ten Necmettin Erbakan’a Deniz Gezmiş’e, şu veya bu inançtan onlarca önemli kanaat önderini biz kaybettik. Sizi buraya tıkan irade böyle istiyor diyenleri gördük. Şimdi ben Türk yargı bağımsızlığı açısından tarihi bir sınavdan geçildiği ve doğru bir sürecin işletildiği kanaatindeyim.
Nihai olarak şunu söylemek istiyorum. Hiç kimsenin şüphesi olmasın. Dün gece dışişleri bakanımızla New York’tan temas halindeydim. Perşembe BM güvenlik konseyinde seçim olacak. Eğer seçilirsek ilk defa dünyada beş yıl aradan sonra ilk defa bir ülke seçilmiş olacak. Bu sabah TANAP’ın bir aşamasını daha geçtik. Türkiye enerji hatlarının, ulaştırma hatlarının merkezi olacak, kültür havzası olacak.
Bu yolda çaba içinde gayret sarf ederken bütün kardeşlerimize bir kez daha rahmet diliyorum. Askerlerimize, polislerimize rahmet diliyorum. Yol hayır, yolculuk hayır, istikbal hayır."
GÖREVİ SÜRESİNCE NELER YAPTI? HANGİ ADIMLAR ATILACAK? SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]
AK Parti Olağanüstü Kongresi'nin verdiği yetkiyle Genel Başkan olarak, Cumhurbaşkanı'ndan Başbakanlık görevini devraldığına işaret eden Davutoğlu, kısa sürede yeni kabineyi kurduklarını anlattı.
Davutoğlu, vakit kaybetmeden, hiç ara vermeden, çok tempolu bir çalışma içine girdiklerini, 6 Eylül'de güvenoyu aldıklarını, Bakanlar Kurulu'ndaki görev devir teslimlerinden sonra çalışmalara başladıklarını dile getirdi.
İŞ KAZALARINI ÖNLEME EYLEM PLANI
Bu süre içinde Bakanlar Kurulu'nu özel gündemlerle topladıklarına işaret eden Davutoğlu, bütün bakanlıklarda brifing aldıklarını vurguladı.
Gündemde olan önemli konularla ilgili eylem planları hazırladıklarını, ilk olarak iş kazaları gündemde olduğu için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nı ziyaret ettiklerini söyleyen Davutoğlu, iş kazalarını önleme konusunda bir eylem planı hazırladıklarını, önümüzdeki haftalarda da bir törenle kamuoyuyla paylaşacaklarını kaydetti.
AB Eylem Planıyla ilgili özel bir Bakanlar Kurulu toplantısı yaptıklarına işaret eden Davutoğlu, AB Bakanı'nın, dün Bakanlar Kurulu toplantısında alınan karar doğrultusunda eylem planının ilk aşamasını sunduğunu belirtti.
Davutoğlu, Sağlık Bakanlığı ile uyuşturucuyla mücadeleyi ele aldıklarını, bir eylem planı hazırladıklarını, kasımda uyuşturucuyla mücadele şurası toplayacaklarını bildirdi.
YAN YANA EŞİT VATANDAŞLAR
Milli Eğitim Bakanlığı'nı ziyaretinde de iki önemli karara imza attıklarını anımsatan Davutoğlu, "Birincisi meslek liselerinin yeniden yapılandırılması ve sanayi, piyasayla işbirliği halinde bu yapılandırmanın sürdürülmesi. İkincisi, bulunduğunuz il ve ilçelerde büyük bir coşkuyla kabul gören başörtüsüne ortaöğretimde de özgürlüğün kapısını açtık. Böylece başı açık, başı örtülü bütün vatandaşlarımız, toplumun her kesiminde yan yana eşit vatandaşlar olarak bulunma özgürlüğünü kazandılar. Bizim için dini inançlar, siyasi görüşler, vatandaşlık hukuku bakımından herhangi bir ayrımcılık da imtiyaz da getirmez. Bundan sonra her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, başı açık, başı örtülü toplumun her kesiminde ve kamunun her yerinde eşit vatandaşlar olarak omuz omuza bulunabilecekler" diye konuştu.
AKADEMİSYENLERE İYİ HABER
Davutoğlu, Maliye Bakanlığı'nı ziyarette kayıt dışı eylem planı hazırladıklarını, bu çerçevede gelecek günlerde adım atmaya devam edeceklerini bildirdi. Davutoğlu, devletin şans oyunlarından tümüyle çekilmesinde prensip kararı aldıklarını ifade etti.
YÖK Başkanı ve Milli Eğitim Bakanı ile yaptıkları temaslarla uzun zamandır genç akademisyenlerin beklediği bir kararı hayata geçirdiklerini anımsatan Davutoğlu, "Akademisyenler de araştırma görevlileriyle muadilleri olan kamuda çalışan memurlar arasındaki özlük haklar farklarını giderdik. Bakanlar Kurulu'nda dün imzaya açarak, akademisyenliği teşvik eden önemli kararlar aldık. Akademisyenlik çok daha cazip hale getirilecek, yüzde 20'yi aşkın ücret zammı, teşvik primiyle akademisyenlerimizi ödüllendirmeye devam edeceğiz" dedi.