BIST 9.917
DOLAR 35,19
EURO 36,72
ALTIN 2.970,87
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Davutoğlu: Cemaat samimiyse...

'Paralel devlet yapılanmasıyla' ilgili konuşan Başbakan Davutoğlu, cemaate devlet içinden çekilmesi çağrısında bulundu.

Abone ol

Gülen cemaatine seslenen Başbakan Davutoğlu, "Bu cemaat, bu topluluk, gerçekten samimiyse, çıkıp sivil toplum alanına çekilmeli. Bütün bürokratik faaliyetleri bırakıp, eğitimse eğitim, neyse yapacakları, ona yoğunlaşmalı. " dedi.

"Paralel yapıyla" mücadele samimi insanları hep ayırdıklarını belirten Davutoğlu, "Türkiye'de başka onlarca yüzlerce cemaat yapısı var, yüzlerce sivil toplum var. Niye onların böyle bir sıkıntısı yok?" diye konuştu.

Davutoğlu, Kral Fm ve Kral TV ortak yayınında, Mehmet Akbay'ın hazırlayıp sunduğu "Mehmet'in Gezegeni" başlıklı programda soruları cevapladı.

Akbay, Başbakan Davutoğlu'na ''Paralel yapıya millet olarak herkes karşı ama siz de iktidarınızla birlikte cemaatle birçok fotoğraf verdiniz. Bir anlamda yaptıklarını, faaliyetlerini desteklediniz. Özellikle Türkçe Olimpiyatları'nda. Benim burada sorum şu olacak. Bazen yukarıdaki dokunduğunda aşağıda kıyamet kopar. Paralel yapı ile hep beraber savaşalım, birlikte. Ben de sizin savaşçınız olayım, Kralcılarla birlikte ama cemaate gönül vermiş samimi insanlar da burada biraz mağdur oluyor mu acaba? Farkında olmadan'' sorusunu yöneltti.

SAMİMİ VATANDAŞLARA ESAS MAĞDURİYETİ YAPAN EMNİYETTE ÖRGÜTLENEN BU YAPI

Soru üzerine, Davutoğlu, samimi insanları tenzih ettiğine dikkat çekerek, ''Bunu hep tenzih ettim ve dedim ki, 'samimi şekilde bu harekete inanan ve bu topluluğa inanıp da katkıda bulunanları tenzih ederiz' diyerek hep konuştuk. Ama esas mağduriyeti yapan kim biliyor musunuz? Sivil toplum hareketi gibi görünüp, emniyette örgütlenen bu yapı. Mağduriyeti bu samimi vatandaşların, samimi insanların mağduriyetinin sebebi onlar. Hiçbir şekilde biz herhangi birine, şahsen ben veya Cumhurbaşkanımız veya biz bakarken ön yargıyla bakmıyoruz'' diye konuştu.

KİMSE DÜŞÜNCESİNDE OLANLARI ÖRGÜTLEYİP DEVLETE TOPLUMA HÜKMETMEYE KALKMAMALI

Akbay'ın ''Efendim, sizden bahsetmiyorum. Sizin altınızdakilerden, altınızın altındakilerden bahsediyorum. Adamın hiçbir ilgisi yok. Belki de bu cemaat yapısı içerisinde paralel yüzde 1. Yüzde 99’u bu noktada mağdur. Sizden asla bu noktada bir şey beklenmez, bakanlarınızdan beklenmez, Cumhurbaşkanından beklenmez ama herhangi bir kurumda olan yöneticinin yaptıklarını hayal edin'' sözleri üzerine Davutoğlu, şöyle devam etti:

''Doğru ama şu da var; bunu ayırt etmenin zorlaştığı yerler geliyor. Öyle durumlarla karşılaştık ki en yakınınızda, güvenerek görev verdiğiniz, diyelim Sayın Cumhurbaşkanımızın koruma amiri. Koruyacağı birinci kişi cumhurbaşkanı. Şimdi benim de koruma amirim var. Onun birinci görevi sizi korumak. Şimdi bu kişi cumhurbaşkanını dinlerse, dinlemek için komplo kurarsa o zaman başbakan olduğu dönemde. Şimdi bir de başbakan veya cumhurbaşkanı nezdinde bakın. Demek ki 'benim canımı emanet ettiğim kişi bile böyle bir şeyin içinde olabiliyorsa. Bu nasıl bir yapı?' diye müthiş bir güvensizlik hali hissediyorsunuz. 17-25 Aralık’tan sonra benim de katıldığım bir televizyon programı vardı. O programda dedim ki 'Görüyordun buraya kadar gittiğini işlerin. Bu cemaat, bu topluluk, gerçekten samimiyse, çıkıp sivil toplum alanına çekilmeli. Bütün bürokratik faaliyetleri bırakıp, eğitimse eğitim, neyse yapacakları, ona yoğunlaşmalı. Şimdi bu samimi ve bütün bu komploların, tuzakların dışındaki kardeşlerimiz, vatandaşlarımız için söylüyorum. Onların çekinmesini gerektiren bir durum yok ama bu tutum karşısında ortak bir tavır sergilemeliler'. Yoksa böyle bir şey ile mutlak bir ittihat duygusuyla yanlışı eleştirmeden devam ederlerse, bütün insanlar bundan etkileniyor ama çıkıp 'bu yanlıştır' demeliler. Türkiye'de başka onlarca yüzlerce cemaat yapısı var, yüzlerce sivil toplum var. Niye onların böyle bir sıkıntısı yok? Çünkü onlar kendi alanlarında faaliyet yapıyorlar. Kimsenin ruhuna, düşüncelerine hükmedemeyiz ama kimse de kendi düşüncesinde olanları örgütleyip devlete, topluma hükmetmeye kalkmamalı.''

Başbakan Davutoğlu, Akbay'ın ''Sayın Başbakanım, kamuoyunda şöyle bir algı var. Dershanelerle ilgili bir hareket yapılmamış olsaydı, cemaat veya Paralel Yapı, size karşı bir operasyon yapmamış olacaktı. Siz de dolayısıyla o Paralel Yapı'yla mücadele etmeyecektiniz. Yani bunu bir çıkar savaşı gibi gören bir algı da var kamuoyunda'' ifadeleri üzerine, ''Şimdi, devletin başında olanlar, yani bizler, insanlarımızın iyi olduğuna inanmak zorundayız. Herkesi tehdit gördüğünüzde devleti idare edemezsiniz'' dedi.

TEHDİT SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA TEDBİR ALMAK SORUMLULUĞU VAR

Kınalızade Ali Çelebi'nin "Ahlak-ı Ala'i" kitabını herkesin okumasını tavsiye eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Nihayet devlet ilişkisi, önce sevgiye dayanmalı ve devleti idare edenler, insanların iyi yönlerini görmeli ama bir tehdit oluştuğunda da zaaf gösteremez devlet. O tehdit oluşana kadar, kendini gösterene kadar, bütün vatandaşlarımızın masumiyeti esastır ama bir tehdit söz konusu olduğunda tedbir almak sorumluluğu var. Şimdi dershaneler olayı doğru. Paralel Yapı açısından. Bir önemli kaynaklarına dokunulduğu için harekete geçmiş gibi görünebilirler ama unutmayın Hakan Fidan'ın, MİT Müsteşarı'nın ifadeye çağrılması, dershane olayından öncedir. Hatta ilk aşamalarıdır. 2012 Şubat’ı. Yani orada başlıyor iş. Belki dershaneler görünür kılıyor olayı ama biz şunu fark ettik MİT olayında; öyle bir yapı var ki bütün istihbaratı elinde toplamak istiyor. Emniyet istihbaratını ele geçirmişler. TİB'de de, MİT'i de egemenliği altına almak istiyor. O zaman açıkçası bu işin vahameti en açık şekilde ortaya çıktı.

GÜÇ ZEHİRLMENMESİ YAŞADILAR

Problem nereden çıktı? Belki başlarda bu topluluk bir hayır işi yaparken, okullar kurarken, bu niyet yoktu ama zamanla ortaya çıkan bürokrasi, yetiştirdikleri insanların bürokraside etkin yerlere gelmesi, bir anda güç zehirlenmesi ve bir anda 'ben daha fazlasını da yapabilirim, hatta daha fazlasını yapmak hakkım, tarihi artık biz yöneteceğiz' noktasında gelip biraz da bu dini argümanlarla, özel anlamlar yüklendiğinde başta bulunan kişiye, bu sefer kontrol edilemez hale geliyor. Ben işte bunu kabullenemem. Dışişleri Bakanı veya Başbakan bana talimat verir ama. O talimat akılla yürütülen bir talimat. 'Ben bir de bir başka otoriteye sorayım. O ne diyor ya da o ne görmüş, ona göre amel edeyim' dediğinizde devlet hayatı biter. Yani burada Hazreti Peygamber'in hayatında da örnekler böyledir. Devlet hayatı nihayetinde insanların istişareyle ve belli bir hiyerarşiyle karar düzenini bozmadan yürütecekleri bir faaliyet alanıdır. Sivil toplum, herkes istediğine inanır ama devlet idare edilecekse demokratik ortamda mücadele eder, hesabını da halka verir.''

TÜRKİYE'DE HUZUR ORTAMINI KORUDUK

''MİT tırlarıyla ilgili haber yapıldı. Bu haberin yapılması mı size göre çok büyük yanlış, yoksa zamanlaması mı?'' sorusuna ise Davutoğlu ''Her ikisi de. Şimdi siz burada yayın yapıyorsunuz, herkes zevkle dinliyor. Siz yayın yaparken Türkiye'nin etrafında bir ateş çemberi olduğunu hissediyor musunuz?'' cevabını verdi.

Davutoğlu, ''Suriye... Savaş ve bizi etkileyen bir savaş. Irak... Savaş ve bizi etkileyen bir savaş. Ukrayna... Bizi etkileyen bir savaş. Gürcistan, diken üzerinde, Yunanistan krizde. Etrafınızda böyle bir ortam var. Bizim görevimiz bu ortamdan mümkün olduğunca uzak tutmak, ülkemizi ama bir taraftan da oradaki sorumluluklarımızı yerine getirmek. Şu ana kadar 4-5 yıldır bu ortam devam ederken, Türkiye'deki huzur ortamını koruduk. Peki bunu nasıl yapıyoruz? Sizler bu yayını yaparken bizler bazen, 6-7 Ekim olaylarında mesela, 3 gece doğru dürüst uyumadık. Bunu bir fedakarlık yapıyoruz diye değil. Görevimizin gereği bu ama bir ateşin Türkiye'ye sıçramasını engellemek için. Şimdi burada MİT veya devlet kurumları, bu ateşi Türkiye'ye sokmamak için bir, o ateşin bulunduğu yerde yaktığı insanları korumak için iki, ateş sonrasında ne olacağını kestirebilmek ve ona göre çaba göstermek için üç, her türlü faaliyeti yapar. Dünyada, o kadar yakında bir savaşla ilgili tutum belirlememiş hiçbir devlet olamaz'' şeklinde konuştu.