BIST 9.725
DOLAR 35,21
EURO 36,77
ALTIN 2.975,08
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Davuoğlu: Suriye uluslar için tehdit!

Bakan Davutoğlu, Suriye'nin geldiği noktanın uluslararası barış ve güvenliği tehdit ettiğini, uluslararası toplumun, bölgedeki seçenekleri tekrar gözden geçirmesi gerektiğini söyledi...

Abone ol

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye’nin geldiği noktanın uluslararası barış ve güvenliği tehdit ettiğini, uluslararası toplumun bölgedeki mevcut koşulları göz önünde bulundurarak seçenekleri yeniden gözden geçirmesi gerektiğini söyledi.

Davutoğlu, krizi sonlandırmaya ilişkin bir formülün, bölge tarafından üretilmesi ve uluslararası toplumun desteğiyle uygulamaya konulması gereğine de vurgu yaptı.

Davutoğlu, Kahire Amerikan Üniversitesi Global İlişkiler ve Kamu Politikası okulunun üç ayda bir yayımlanan dergisi The Cairo Review'e Türkiye'nin dış politikası ve bölgesel gelişmeleri değerlendirdi. AB haber tarafından yansıtılan mülakat sırasında Türkiye’nin en büyük başarısının ülke içinde demokrasiyi ve ekonomiyi güçlendirmesi olduğunu, bunların aynı zamanda Türkiye’nin etkili dış politikasının arkasındaki başlıca etkenler oluşturduğunu anlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

Bu tabii ki Türkiye’de 2002’den beri yaşadığımız siyasi istikrar sayesinde mümkün oldu. İstikrarlı, laik, demokratik ve dünyanın en büyük on altıncı ekonomisi olan Türkiye, bölgesel bir güç merkezi hâline geldi; dostluğu ve iş birliği, uluslararası arenada giderek aranır oldu. Bu da bizim daha özgür ve öngörülü bir dış politika izleyebilmemizi sağladı.

-“DIŞ POLİTİKAMIZ ATATÜRK’ÜN İLKESİNE DAYANMAKTADIR”-

Bir soru üzerine “Dış politikamız Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün belirlediği ‘Yurtta barış, dünyada barış’ ilkesine dayanmaktadır” diyen Davutoğlu, Türkiye’nin politikasının yıllar süresince geliştiğini ve her zaman bu ilke temelinde pek çok katman ve boyut kazandığını, bu geleneğin üzerine dış politikaya yeni bir dinamizm kazandırmak ve yeni gerçeklere adapte etmek üzere beş yeni prensip sunduklarını kaydetti.

Arap baharına ilişkin olarak Türk hükümetinin tepkisini de değerlendiren Davutoğlu, “Bölgedeki halk hareketleri karşısında ilkeli bir duruş sergiledik. Bu tutumun iki dayanak noktası vardı: daha fazla şeffaflık ve meşruiyet ve sorumluluk için reformları desteklemek ve ülkeleri barışçıl yoldan dönüşüme ikna etmek” dedi. Davutoğlu şöyle devam etti:

Daima rejimlerin değişim bayrağını kendilerinin taşımasını savunduk. Bölgede sürdürülebilir güvenlik ve istikrar ancak halkın haklı isteklerinin yerine getirilmesi sayesinde mümkün olabilir. Bölgedeki müttefiklerimizi vakti geldiğinde bu değişim için gerekli reformları gerçekleştirmeye teşvik ettik.Türkiye daima şiddet ve halka karşı güç kullanmanın kabul edilemez olduğunu vurguladı. Her ülkenin egemenliği, özgürlüğü, toprak bütünlüğü ve siyasi bütünlüğü korunmalı ve bunlara saygı gösterilmelidir. Aynı zamanda bu sürecin, bölgede hizipçi, etnik ve ideolojik çatışmayı körüklemek isteyen aşırılık yanlılarınca kötüye kullanılmasına izin verilmemelidir.

TÜRKİYE ROL MODEL Mİ?

Türkiye’nin demokrasi yolculuğunda Mısır halkına tam destek olduğunun altını çizen Davutoğlu, “Her ülke kendi sosyopolitik ve tarihi geçmişinin şekillendirdiği eşsiz bir karaktere sahiptir. Bu nedenle Türkiye’nin kendisini rol model olarak sunmak istemediği gibi öyle görülmesini de istemiyoruz” şeklinde konuştu. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
Türkiye’nin bugünkü durumuna gelmesi yıllarca süren demokratik deneyiminin bir sonucudur. Dahası Türkiye’nin demokrasi deneyimi sadece sivil-asker ilişkilerinin evrimiyle ilgili değil toplumun tamamını kuşatan yapı ile ilgilidir. Bence Türkiye deneyimi, demokrasiye ve çoğunluğu Müslüman bir toplumda laikliğe uyum sağlama kabiliyeti ile bu bakımdan Mısır da dâhil dönüşüm içerisinde olan bölge ülkelerine ilham sağlayabilir. Gerekirse Türkiye kendi demokratik deneyimini ilgilenen tüm ülkelerle paylaşmaya hazırdır.

SURİYE KRİZİ: “SEÇENEKLER YENİDEN GÖZDEN GEÇİRİLMELİ”

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Suriye krizi de üzerinde durduğu mülakatta Suriye’deki gelişmelerin, ölü sayısının her geçen gün artmasıyla birlikte uluslararası toplumun başlıca endişe kaynağı haline geldiğini belirterek “Suriye’nin gelmiş olduğu nokta uluslararası barış ve güvenliği tehdit etmektedir. BM Güvenlik konseyinin harekete geçme olasılığı düşük olduğundan uluslararası toplum, bölgedeki mevcut koşulları göz önünde bulundurarak seçenekleri yeniden gözden geçirmelidir” şeklinde konuştu.

Mevcut krizin başlıca sorumlularının Devlet Başkanı Esad ile yakın çevresi olduğunu vurgulayan Davutoğlu “ Bu kriz gözlerimizin önünde ülkeyi kasıp kavurmaktadır. Yaşanan katliamı durdurmak ve Arap Birliğinin girişimleri ve çizdiği yol haritasıyla ülkede barışçıl bir değişim sürecini başlatmak yine Devlet Başkanı Beşar Esad’ın elindedir” diyerek Şam’a mesaj gönderdi.

Davutoğlu, Suriye konusunda neler yapılması gerektiğini anlatırken de Suriye’deki krizi ele almanın en etkili yolunun uluslararası toplumun bir bütün olarak ortak bir tutum sergilemesi olduğunu belirterek, “Suriye ile 910 kilometre uzunluğundaki bir sınırı paylaşan Türkiye, ülkedeki krizin çözümüne ilişkin sarf edilen çabaların merkezinde bulunmaya devam edecektir. Arap Birliği bölgesel bir kuruluş olması dolayısıyla uluslararası toplumun çabalarının yönlendirilmesinde bir eksen görevi üstlenmektedir. Krizi sonlandırmaya ilişkin bir formül bölge tarafından üretilmeli ve uluslararası toplumun desteğiyle uygulamaya konulmalıdır “dedi.

“İRAN’A HER TÜRLÜ ASKERİ SALDIRIYA KARŞIYIZ”

Batılı ülkeler İran’ın nükleer bir güç olmakta kararlı olduğuna dair güçlü kuşkularını ifade ediyorlar. Siz ne düşünüyorsunuz?” sorusunu ise Davutoğlu, “Sorun her şeyden önce bir güven krizi. Uluslararası toplumun İran’ın nükleer programının barışçıl niteliğine güvenmemesi ve İran’ın kendi güvenlik algıları taraflar arasında büyük bir psikolojik engel oluşturuyor” şeklinde yanıtladı.

Davutoğlu, İran’a olası bir askeri müdahaleye ilişkin olarak da “Türkiye İran’a yönelik her tür askerî saldırıya karşıdır. Askeri seçenek İran’ın nükleer aktivitelerinin oluşturduğu sorunlara bir çözüm oluşturmamaktadır. Her tür askeri eylem, aksine, çözmekten ziyade daha fazla sorun yaratacaktır” uyarısını yaptı ve müzakerelerin tek seçenek olmaya devam ettiğinin altını çizdi.

“KIBRIS’TA ÇÖZÜM FIRSATI ÖNEMLİ ORANDA AZALDI”

Kıbrıs müzakerelerine değinirken Kıbrıslı Rumların 2012’nin ikinci yarısındaki AB Dönem Başkanlığının yaklaşmasıyla çözüm fırsatının önemli oranda azaldığını belirten Davutoğlu, buna rağmen Kıbrıs Türk tarafı kararlı bir şekilde girişimlerini sürdüreceğini, Türkiye’nin de, kendilerini sonuna kadar desteklemeye devam edeceğini söyledi. Davutoğlu şöyle devam etti:

Yine de bir parça umut var: Genel Sekreterin özel danışmanı (Alexander) Downer’ın mart ayında sürece dair değerlendirmesinin olumlu olması durumunda, Genel Sekreter, nisan ya da mayıs ayının başında üst düze toplantı çağrısında bulunabilir. Bu görüşme, 1 Temmuzda AB Dönem Başkanlığını devralacak Kıbrıs’ta yeni bir ortaklığın önünü açacak bir çözüm anlaşmasıyla sonuçlanabilir. Ancak tüm bu umutlar Kıbrıs Rum tarafının içten bir şekilde müzakerelerde bulunmaması durumunda bir anlam ifade etmeyecektir.