"Davos, ne kadar Erdoğan’ı büyütecek sonuçlar vermişse bu tersine." diyen Cengiz Çandar, Erdoğan'ın Davos ile Metin Feyzioğlu tepkisini kıyasladı...
Abone olİNTERNETHABER.COM
Başbakan Erdoğan'ın Danıştay töreninde Metin Feyzioğlu'na gösterdiği tepkiyi yorumlayan Radikal si yazarı Cengiz Çandar, Davos'tan Danıştay'a iki farklı Erdoğan portersi çizdi.
DAVOS TRAJEDİ DANIŞTAY İSE KOMEDİ SAHNESİ
Erdoğan'ın Davos ve Danıştay tepkisinin kıyaslayan Çanar "Tayyip Erdoğan ismiyle ilgili olarak Davos 2009 bir 'trajedi sahnesi' idiyse Danıştay toplantısı 2014, kesinlikle bir 'komedi sahnesi'ydi." dedi. Çandar iki olay arasındaki farkı "Davos, ne kadar Erdoğan’ı büyütecek sonuçlar vermişse bu tersine." diyerek özetledi.
İşte Çandar'ın yazısındaki ilgili bölüm:
DAVOS'TAKİ ÇIKIŞ BİR DRAMA SAHNESİYDİ
O 30 Ocak 2009 günü, Tayyip Erdoğan, görünürde, panelin moderatörü ve Washington Post’un nüfuzlu köşe yazarı David Ignatius’a sinirlenerek ama aslında İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e posta koyup, 'Bir daha Davos’a gelmeyeceğini' ilan ederek podyumu terk ettiğinde, diğer panelistler BM Genel Sekreteri Ban-ki Moon ile Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa arkasından bakakalmışlar ve arkasına düşmemişlerdi.
O BABAYİĞİT ERDOĞAN OLMUŞTU
O an, gerçekten büyük bir 'drama' anıydı. İsrail Cumhurbaşkanı’na –kim olursa olsun- "Siz çocuk öldürmeyi iyi bilirsiniz" diyen ve kalkıp giden bir 'babayiğit' o güne dek görülmemişti. O 'babayiğit' Tayyip Erdoğan oldu.
O anın Tayyip Erdoğan’ı, benim o gün yaptığım tespit ile 'Arap dünyasının yetimleri' nezdinde 'Nasır’ın ölümünden sonra' ilk kez 'kimsesizlerin kimsesi', 'sessizlerin sesi' olarak sahnede yerini almış oluyordu. Gerçekten de Tayyip Erdoğan’ın 'Arap sokağı'ndaki popülaritesi müthiş arttı.
O Tayyip Erdoğan’ın Türkiyesi, Ortadoğu’da bir 'bölgesel güç' olarak, uluslararası siyaset sahnesinde 'etkili aktör' olarak yükseliş trendinde idi.
YAKIŞIK ALMAYAN BİR GÖRÜNTÜ
Tayyip Erdoğan’ın Davos’tan Danıştay'ın kuruluş yıldönümünde, bu kez, Türkiye Barolar Birliği Başkanı’na "Edepsizlik yapıyorsun" diye bağırarak, pek de 'edebe uygun olmayan' bir davranışla salonu terk etmesi, salonu terk ederken arkasına Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’i takması tuhaf ve 'yakışık almayan' bir görüntü oluşturdu.
Gül ile Özel, Davos’taki Ban-ki Moon ile Amr Musa gibi davranmadılar. Erdoğan’ın peşine düştüler.
Ama 'Davos draması'nın yanında 'Danıştay komedisi' gibi bir görüntü. Davos, ne kadar Erdoğan’ı büyütecek sonuçlar vermişse bu tersine.
DEVLET TERBİYESİNE UYMUYOR
Bir kere, velev ki haklı bile olsa -ki, haklılığı su götürür- cumhurbaşkanı sıfatı taşıyan bir insanın yanı başında ayağa kalkarak, konuşmacıya sanki bir dernek kongresinde hizip militanı edasıyla seslenmesi, olacak iş değil. 'Devlet terbiyesi'ne uymuyor.
Cumhurbaşkanı ile Genelkurmay Başkanı’nın ise Başbakan’ın peşine takılıp çıkması, akıl alacak iş değil. 'Devlet' kavramının içine düşürüldüğü hazin görüntülerden biri oldu. 'Olay'ın Danıştay’ın kuruluş yıldönümü toplantısı vesilesiyle ve Barolar Birliği Başkanı'nın konuşmasında cereyan etmesi, 'hukuk devleti' kavramıyla 'yürütmenin başı'nın ne kadar ilişkisi olabileceğini de sergiledi.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun, Van’daki depremzedelerin bir 'mesajı'nı iletmesi üzerine, Başbakan Tayyip Erdoğan sinirleniyor ve ayağa kalkarak, "Yanlış konuşuyorsun" diye müdahale ediyor. "Böyle edepsizlik olmaz ki" diyor. Kürsüdeki Feyzioğlu, "Neyi yanlış konuşuyorum ki Sayın Başbakanım? Ben edepsizlik yapmadım. Kimseye de 'Edepsizlik yapıyorsun' demeyi kendime yakıştırmam" karşılığını veriyor.
SÖZÜN BİTTİĞİ YER
Böyle bir diyalog, tarafların sıfatlarına, diyaloğun cereyan ettiği yere bakıldığında 'sözün bittiği yer' sayılmalı.
Çok sinirlenen Başbakan’ın, oturduğu yerden ayağa kalkarak "25 dakika başkan konuşuyor (Danıştay Başkanı’nı kastediyor), 1 saat sen konuşuyorsun. Edepsizlik yapıyorsun, yeter artık. Baştan aşağıya tamamen siyasi konuşma yapıyorsun. Van ile ilgili söylediklerin baştan aşağıya yalan. Van’da yaptıklarımızı herkes gördü. Siyaset yapıyorsun, burada siyaset yapmaya hakkın yok" sözleri ve ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e dönerek "Dinlemek zorunda değiliz" dedikten sonra, konferans salonunu terk etmesini dikkatle not etmeliyiz.
Bu nasıl bir dil ve üslup. Metin Feyzioğlu’na, öyle bir törende, yerinden kalkıp çıkışmasının yanı sıra ne hakla 'sen' diye 'tekil şahıs zamiri' ile hitap ediyor? Tüm ülkeyi babasının çiftliği gibi, ülkenin tüm insanlarını da kendi tebaası gibi görme eğilimindeki bir 'padişah' edasının ve psikolojisinin yansıması bu.
Ev sahibinin kendisi olmadığı, kurallarını koymaya hakkı bulunmadığı bir törende, kimin ne kadar konuşması gerektiğini de Cumhurbaşkanı’nın yanında ayağa kalkarak, kendi belirlemeye kalkışıyor.
Türkiye’de 'cumhurbaşkanı' olmak isteyen kişinin, böyle bir 'psikoloji'ye sahip olması, 'öfke kontrolü' yapamaması; tüm bunlar, çok uyarıcı olmalı. Herkes için. En başta bu ülkenin yurttaşları ve seçmenleri için.
Başa dönersek; 'Davos’taki drama'dan farkını da daha net görebiliriz bu 'ikinci kez öfkeyle konferans terk etme vak’ası'nın. Davos sonrasının dış politikada 'yükselmekte olan Türkiyesi'nin dış politika profili yok bugün. Tersine, Batı’dan üzerine demokrasi ve insan hakları eksiklikleri nedeniyle eleştiri okları yönelmiş, Ortadoğu’da 'sorunsuz' komşusu pek kalmamış, etkisi çok sınırlanmış bir Türkiye söz konusu.
DAVOS SONRASI ERDOĞAN AYNI DEĞİL
Aynı Türkiye değil. Davos sonrasının Tayyip Erdoğan’ı da değil.
Çünkü, Peres’e dönüp "Siz çocuk öldürmeyi iyi bilirsiniz" demiş olan 'ahlaki üstünlüğe sahip' Tayyip Erdoğan yok ortada.
Roboski’de Aralık 2010’da F-16 bombalarıyla 34 çocuk öldürüldükten sonra, olayın üzerine gereği gibi gitmediği, niye gitmediği, yanlış emri verenin Necdet Özel olduğunun ortaya çıkmasıyla anlaşıldığı, Gezi olaylarında öldürülen çocuklara yönelik hiçbir insani tepki vermediği, hatta Berkin Elvan’ın acılı annesini cenazeden bir gün sonra seçim meydanlarında yuhalatmış olduğu için, yok ortada.
Tayyip Erdoğan ismiyle ilgili olarak Davos 2009 bir 'trajedi sahnesi' idiyse Danıştay toplantısı 2014, kesinlikle bir 'komedi sahnesi'ydi.