Yeni Şafak yazarı Mehmet Acet, darbe girişimi gecesi TÜRKSAT'ta yaşananların dehşet ayrıntılarını yazdı.
Abone olDarbeci askerlerin TÜRKSAT yayınlarını kesmesi için çağırdığı 4 sivil, STV çalışanı ve 17-25 Aralık sonrası Tübitak'tan çıkarılan kişiler çıktı.
Yine TÜRKSAT'ın işletme müdürünü şehit eden subay, hemen ardından eline bardağı aldıktan sonra çömeliyor ve besmele çekip üç yudumda suyunu içiyor.
15 Temmuz darbe gecesi yaşananlar uzun yıllar unutulmayacak. Tarihe kara leke olarak geçen o güne dair inanılmaz detaylar ortaya çıkıyor.
Yeni Şafak yazarı Mehmet Acet iki çarpıcı örneği FETÖ’nün "Türksat’ta bıraktığı deliller" başlıklı köşesinde böyle aktardı:
FETÖCÜ MÜHENDİS VE BİLGİ İŞLEMCİLER TÜRKSAT'A ÇAĞRILDI
"Darbeciler içerde yayınları susturmaya çalışırken, polis Türksat'ın önünü tutmuştu.
Bu arada polislerin bulunduğu Türksat nizamiyesinin önüne içeri girmek istediklerini söyleyen 4 sivil geldi.
Bilgi işlem ve yayıncılık alanında uzman olan bu dört kişi, içerideki yayınları kesmek isteyen ama bunu beceremeyen askerler tarafından çağrılmıştı.
İşte bu dört kişinin kimlikleri çok dikkat çekiciydi.
Salih Mehmet Dağköy isimli birinci şahıs, Samanyolu televizyonunda uzun süre Bilgi İşlem Direktörü olarak çalışmış, son olarak Şifa Hastanesinde aynı işle görevlendirilmişti.
Birol Baki isimli ikincisi, yine aynı televizyon kanalında çalışmıştı.
Uzmanlık alanı da up link ve uydu yayıncılığı üzerine idi.
Burhan Güneş ve Aydın Yavuz isimli diğer ikisi ise, Tübitak'ta üst düzey görevlerde yer almış, FETÖ ile olan irtibatları nedeniyle bu kurumdan uzaklaşmış, ya da uzaklaştırılmışlardı.
Türksat girişini tutan polis, içeriden yayınları kesmek için çağrılan bu 4 kişiyi yakalayıp gözaltına aldı.
Şu an için elimizdeki bilgi, gözaltı işlemlerinin sürdüğü ya da, tutuklandıkları yönünde.
CİNAYET İŞLEDİKTEN SONRA SUYU BESMELE ÇEKİP ÜÇ DEFADA İÇEN DARBECİ PROFİLİ
Türksat'ta o akşama tanık olanlardan dinlediğim bir başka hikaye daha var.
O hikaye, meselenin İslami itikad kısmını ilgilendiriyor.
Ve çok ürkütücü.
Görevli olmadığı halde, o akşam çalıştığı kuruma koşup gelen, kendisinin de İmam Hatip mezunu olduğunu öğrendiğim Tesisler İşletme Müdürü Ahmet Özsoy, nizamiye girişinde aracının içinde vurulup şehit ediliyor.
Bir süre sonra, Özsoy'u katleden askerlerden biri yanındakilerden su getirmelerini istiyor.
Eline bardağı aldıktan sonra çömeliyor ve besmele çekip üç yudumda suyunu içiyor.
Bu hareket orada bir dalgalanmaya yol açıyor.
Türksat personelinden biri bu tutumu sorgulayan sözler sarf edince, cinayeti işleyen ya da ortak olan bu asker, (rütbelerini sökerek oraya geldikleri için subay ya da bir astsubay olduğu değerlendiriliyor) “Niye yadırgıyorsunuz ki, bu arkadaşınız şehit oldu. Biz de şehadet şerbetini içerek buraya geldik” cevabını veriyor.
İşte burası önemli.
Bir yanda Peygamberimizin bir sünnetini eksiksiz şekilde yerine getiren, aynı anda katlettiği kişinin de cennete gideceğine inanmış, bunu davasının bir parçası olarak gören sapkın bir kafa yapısı var karşımızda.
Buna Hasan Sabbah kafası da diyebilirsiniz, son nefesinde kelime-i şehadet getiren bir Müslümanın boğazını keserek cennete gideceğini düşünen bir DAİŞ kafası da.
Bunu bana anlatan tanıklarla kendi yorumumun birleştiği nokta şurası.
Muhtemel ki, darbe yapıp örgütün iktidarı ele geçirmesi hedefi kendilerine verilen bu adamlara, öldürdükleri kişilerin de kendi davalarının bir şehidi olacağı telkini yapılmış.
Ne kadar büyük bir bela ile karşı karşıya olduğumuzu görüyor musunuz?