BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Danıştay'dan sakıncalı türban kararı

Danıştay, okula geliş gidişlerinde türban takan bir öğretmenin, anaokuluna müdür olmasını sakıncalı buldu. İşte Yüksek Mahkeme'nin çok tartışılacak kararı.

Abone ol

Danıştay, okula geliş gidişlerinde türban takan bir öğretmenin, anaokuluna müdür olmasını sakıncalı buldu. Yüksek Mahkeme, "Anayasa’ya göre, çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan düzenin, laiklik ilkesinin göz ardı edildiği bir ortam olmasının mümkün olmayacağını" vurguladı. AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, Gölbaşı Bayrak Anaokulu Müdürlüğü’ne atanan ve başı kapalı kimlik göstererek okula girmek isteyen bir öğretmen, 2001’de görevden alınarak Mamak Kıbrıs Köyü İlköğretim Okulu’na Çocuk Gelişimi öğretmeni olarak atanması işleminin iptali istemiyle dava açtı. Ankara 6. İdare Mahkemesi, işlemi 2002’de iptal etti. Mahkemenin kararında, Altındağ Atam İlköğretim Okulu’nda öğretmen olarak görev yaparken, Gölbaşı Bayrak Garnizonu’ndaki Bayrak Anaokuluna Müdürü olarak atanan kişinin, yeni atandığı okula gittiğinde, kimliğindeki fotoğrafında başı kapalı olduğu için görevliler tarafından alınmadığı, bunun dışında başka bir kimlik tespiti yapılmadığından müdürlük görevine başlatılmadığı, öğretmen hakkında İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nce soruşturma açıldığı belirtildi. İdare Mahkemesi’nin kararında, soruşturma sonunda, öğretmene "aylıktan kesme" cezası verildiği ve Ankara Valiliği’nin işlemiyle Gölbaşı Bayrak Anaokulu Müdürlüğü’nden alınarak, Mamak Kıbrıs Köyü İlköğretim Okulu’na Çocuk Gelişimi Öğretmeni olarak atamasının yapıldığı kaydedildi. Davacının, daha önce görev yaptığı Altındağ Atam İlköğretim Okulu müdürü ile okul hizmetlisinin yazılı ifadelerinde, "adı geçen öğretmenin okul içerisinde başı açık olduğu, ancak zaman zaman okula gelişi ve çıkışında başını kapattığı"nı belirttiklerine yer verilen kararda, davacının, "başı kapalı fotoğrafını öğretmen olmadan önce çektirdiğini, başı açık olarak Atam İlköğretim Okulu’ndan aldığı kimliğini kaybettiğini, bu nedenle yeni okuluna eski kimliğini verdiğini" söylediği kaydedildi. Kararda, davacının, öğretmenlik görevi süresince, Kılık Kıyafet Yönetmeliği hükümlerine aykırı hareket etmediğini söylediği ve nüfus cüzdanındaki fotoğrafın da başı açık olduğu ifade edildi. Ankara 6. İdare Mahkemesi, "öğretmenin okula alınmayışının, o anda başı kapalı olması değil, daha önce aldığı kimliğindeki resminde başının kapalı olmasından kaynaklandığını belirterek, yalnızca bu husus esas alınarak davacının müdürlük görevine başlatılmadan öğretmenliğe atanmasında hukuka uyarlık görülmediği" gerekçesiyle dava konusu işlemi iptal etti. BOZMA KARARI Kararın Ankara Valiliği’nce temyiz edilmesi üzerine, dosya Danıştay 2. Dairesi’ne geldi. 2. Daire, idare mahkemesinin kararını bozdu. Daire’nin kararında, 5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu’nun ilgili maddesine göre, memurların naklen atanmaları konusunda idareye takdir yetkisi tanındığının açık olduğu vurgulandı. Kararda, bu yetkinin ancak kamu yararı ve hizmet gerekleri göz ardı edilerek kullanıldığının kanıtlanması veya idari yargı merciince saptanması halinde dava konusu idari işlemin sebep ve maksat yönlerinden hukuka aykırılığı nedeniyle iptalini gerektireceğinin, yerleşmiş yargısal içtihatlarla kabul edildiğine işaret edildi. Kararda, Anayasa’nın 176. maddesine göre, Anayasa’nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten başlangıç kısmının, Anayasa metni kapsamında olduğu, başlangıcın, Anayasa’nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri içerdiği, Anayasa maddelerinin amacını ve yönünü belirleyen kaynak olduğu vurgulandı. Anayasa’nın başlangıcında, "Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O’nun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde; hiç bir düşünce ve görüşün, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılaplarıyla medeniyetçiliği karşısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesi gereği kutsal din duygularının devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılmayacağı"nın belirtildiği kaydedildi. "ÇAĞDAŞ EĞİTİM VE ÖĞRETİM ESASLARI" Anayasa’nın 130. maddesinde öngörülen "çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan" düzenin, laiklik ilkesinin göz ardı edildiği bir ortam olmasının mümkün olmayacağına işaret edilen kararda, bu maddenin, ulusallık, bağımsızlık ve ulusal birlik için katkılarının, laikliği dışarıda bırakmasının düşünülemeyeceği belirtildi. Kararda, aklın ve gözlemin yönlendirdiği bilimsel çalışmaya katılacak kimselerin de bilimsel gerekler dışında bir etkiyle karşılaşmaksızın yetiştirilmeleri gerektiği ve eğitimin, yalnız bilimsel sistemler doğrultusunda yapılması, dogmalardan ve bilime ters düşen etkilerden uzak tutulmasıyla sağlanacağı vurgulandı. Anayasa’nın, "eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi" başlıklı 42. maddesinin 3. fıkrasında da "eğitim ve öğretimin, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılacağı, bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamayacağı"nın belirtildiğine işaret edilen kararda, söz konusu maddede ayrıca, eğitim ve öğretim hürriyetinin Anayasa’ya sadakat borcunu ortadan kaldıramayacağının vurgulandığı, eğitim ve öğretim faaliyetinin temel ilkelerinin, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılık, laiklik, çağdaşlık ve bilimsellik olduğunun tartışmasız olduğu kaydedildi. "TÜRK MİLLİ EĞİTİMİNDE LAİKLİK ESAS" Milli Eğitim Temel Kanunu’na göre, "Türk milletinin bütün fertlerinin Atatürk ilke ve inkılapları ve Anayasa’da ifadesi bulunan Atatürk milliyetçiliğine bağlı yetiştirmenin" Türk milli eğitiminin genel amacı olarak belirlendiği anımsatılan kararda, aynı kanun gereği, ders programlarında da bu ilkelerin esas alınacağı, Türk milli eğitiminde laikliğin esas olduğu vurgulandı. Kararda, söz konusu kanunda, din kültürü ve ahlak öğretiminin ilköğretim, lise ve dengi okullarda zorunlu olduğu, öğretmenliğin, devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleği olduğu, öğretmenlerin bu görevlerini Türk milli eğitiminin amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak yapmakla yükümlü olduklarına işaret edildiği kaydedildi. Eğitim ve öğretim hizmetinin verilmesi sırasında, öğreticilerin bilgi ve görgüyle davranışları kadar görünümlerinin de öğrenen kişiler üzerinde bir etki yaratacağının şüphesiz olduğu vurgulanan kararda, görevi gereği eğitim ve öğretim faaliyeti ile ilgili bir alanda çalışan kamu görevlisinin, yasal düzenlemelerde belirtilen temel ilkelere aykırılık oluşturabilecek tutum ve davranışlardan kaçınması gerekeceği ifade edildi. "ÖĞRETMEN İYİ ÖRNEK OLMALI" Buna göre, davacı öğretmenin, her ne kadar okul içinde başı açık hizmet verdiği ifade edilse de zaman zaman türbanlı olduğu yönünde beyanların da bulunduğu kaydedilen kararda, davacının, benzer eylemleri nedeniyle daha önce aldığı iki ayrı disiplin cezası bulunduğu belirtildi. Kararda, şu tespitler yapıldı: "Davacının yönetici olarak görev yapacağı eğitim öğretim kurumunda öğrenim görenlerin yaşlarının küçüklüğü itibariyle mantıksal değerlendirme ve çıkarım yapma çağından uzak oldukları hususları birlikte değerlendirildiğinde, bulunduğu ortam içerisinde ve eğitim-öğretimin bir şekilde yansımasının oluştuğu dışsal çevrede en iyi örnek konumunda olması gereken davacının, okula geliş ve gidişleri sırasında da olsa söz konusu yasal düzenlemelerde belirtilen temel ilkelere aykırı davrandığı sabit olduğundan, bu göreve başlamadan Bayrak Anaokulu Müdürlüğü görevinden alınarak Mamak Kıbrıs Köyü İlköğretim Okulu’na Çocuk Gelişimi Öğretmeni olarak atamasına ilişkin işlemde hukuka, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırılık bulunmamaktadır." Danıştay 2. Dairesi, İdare Mahkemesi’nin işlemin iptaline ilişkin kararında hukuki isabet bulunmadığını belirterek, mahkemenin kararını bozdu.