BIST 9.368
DOLAR 34,49
EURO 36,26
ALTIN 2.964,00
HABER /  GÜNCEL

Danıştay'dan hadım yönetmeliğine fren

Danıştay 10. Dairesi, kamuoyunda “Hadım Yönetmeliği” olarak bilinen düzenlemenin kritik maddesini durdurdu. 

Abone ol

Cinsel saldırı suçlularına “kimyasal hadım” olarak da adlandırılan ilaçla tedaviyi de içeren “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlarda Hükümlü Olanlara Uygulanacak Tedavi ve Diğer Yükümlülükler Hakkında Yönetmelik”, 26 Temmuz 2016’da Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmişti. Yönetmelik ile cinsel suçlardan hüküm alanlar hakkında cezanın infazı sırasında ya da koşullu salıverildikleri takdirde denetim süresinde cinsel isteği azaltıcı tıbbı tedavi de dahil önemli yaptırımlar öngörüldü. Yönetmeliğin 7/1. maddesinde bu tedavi “Cinsel saldırı suçlularına yönelik olmak üzere ayakta ya da yatarak, ilaçla ya da ilaçsız olarak veyahut her iki usul ile cinsel dürtünün azaltılmasına ya da denetimine yönelik tedaviler ile cinsel isteğin azılmasını ya da yok edilmesini sağlayan yöntem” olarak tanımlandı.

Türkiye Psikiyatri Derneği ile bir vatandaş, yönetmeliğinin bazı hükümlerinin durdurulması ve iptali istemiyle Danıştay’da dava açtı. Dava, Danıştay 10. Dairesi’ne geldi. Dosya üzerinde ilk incelemeyi yapan Danıştay Tetkik Hâkimi Ahmet Faruk Özer, yönetmeliğin yasal dayanağı olan İnfaz Kanunu’nun 108. maddesindeki “tıbbi tedaviye tabi tutulma ve tedavi amaçlı programlara katılma yükümlülüğüne” vurgu yaptı. Özer, yönetmeliğin 7/1. maddesinde “cinsel isteğin azalmasını veya yok edilmesini sağlayan yöntem” ifadesine yer verilerek, kanunda yer almayan bir tanımlamaya gidildiği ve “tıbbi tedavi” kavramından ayrılındığını belirtti. Hâkim Özer, bu durumun yetki aşımı olduğunu savundu.

Danıştay 10. Dairesi de bu görüş ışığında yönetmeliğin 7/1. maddesinin yürütmesinin durdurulmasına oy çokluğuyla karar verdi. Kararın gerekçesinde, Anayasa’da tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında kişinin vücut bütünlüğüne dokunulmayacağının hüküm altına alındığı vurgulandı. Bu nedenle ancak kanunda açıkça belirtilmek, sınır ve kapsamı çizilmek suretiyle kişinin vücut bütünlüğüne yönelik düzenlemelerin getirilebileceği anlatıldı. Kararda “Kanunda sınırları belirsiz tedavi kavramını da aşar nitelikte yöntemler içeren davaya konu düzenlemede hukuka uyarlık bulunmamakta olup uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararlara yol açabileceği sonuçlarına varılmaktadır” denildi. Karar uyarınca, hükümlü yönünden uygulanacak tedaviden ne anlaşılması gerektiği yasa ile düzenleninceye kadar yönetmelik uyarınca doktorlar herhangi bir tedavi gerçekleştiremeyecek.

RAPORU HASTANELER VERİYORDU

Habertürk gazetesinin haberine göre, 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Türk Psikiyatri Derneği Saymanı Prof. Dr. Ömer Böke:

“Yönetmelikte cinsel suç hükümlülerine ne tür tedavi uygulanacağı konusu net değildi. Ayrıca yönetmelik bütün cinsel suçların hastalık olarak kabul edilebileceği tehlikesini de beraberinde getirdi. Ancak hastalık olarak kabul edilebilecek cinsel suçlar, bütün cinsel suçlar içerisinde çok az bir paya sahip. Kişinin rızasının nerede olduğu da belirsizdi. Bu çerçevede dernek dava açtı. Denetimli serbestlik büroları, hastanelerden cinsel suç hükümlüleri hakkında tedavinin gerekli olup olmadığına dair rapor istiyordu. Hastaneler hükümlüyü değerlendirip şahsın işlediği cinsel suçtan dolayı bir tedaviye tabi tutulup tutulmamasının gerekliliğine ilişkin rapor hazırlayıp denetimli serbestlik müdürlüğüne gönderiyordu. Kanunla hayata geçirilecek düzenlemede, tedavinin ne olduğu ve ne şekilde yapılacağı açıkça belirtilmelidir. Kişinin rızası olmadan bu tür bir tedavi yöntemine başvurulmasını kesinlikle onaylamıyoruz.”

“KARAR YERİNDEDİR”

Ceza hukukçusu Prof. Dr . Ersan Şen ise kararı şöyle yorumladı:

“Anayasa’nın 17. maddesinde, kişinin vücut bütünlüğüne rızası dışında dokunulamayacağı hüküm altına alınmıştır. İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre de kişilere insani olmayan ceza verilemez. Ancak cinsel saldırı suçlarını alışkanlık haline getirenler, bu eylemi icradan vazgeçmeyenler, hasta gibi bu eylemi gerçekleştirenler hakkında kabulleri dahilinde kimyasal hadım uygulanabilir. Kişinin rızası dışında, bu tür bir tedaviye tabi tutulması ancak bunun kanunda bir ceza ya da tedbir olarak öngörülmesi ve infaz hâkiminin bu konuda karar vermesine tabi olmalıdır. İdare yani Adalet Bakanlığı, kanunda öngörülmeyen hiçbir kısıtlamayı normlar hiyerarşisinden ayrı olarak yönetmelikle getiremez. Dolayısıyla Danıştay’ın kararı yerindedir. Çünkü bakanlık, Türk Ceza Kanunu’nda ya da İnfaz Kanunu’nda yer almayan kimyasal hadım yönetimini bir ceza veya tedbir olduğu halde ve tedavi olmamasına rağmen tedavi gibi gösterip kabul etmiştir. Bu kabul, hukuka aykırıdır.”