Danıştay Başkanı Mustafa Birden Danıştay davasına gönderme yaptı ve "yargının siyasallaşması en büyük tehlikedir" dedi.
Abone olDanıştay Başkanı Mustafa Birden isim vermeden Ergenekon davasına gönderme yaptı ve "yargının siyasallaşması en büyük tehlikedir" dedi.
Birden, Danıştayın kuruluşunun 141. yıl dönümünde yaptığı konuşmada, son zamanlarda yargının meşruiyeti kavramının belirli bazı çevrelerce sık sık gündeme getirildiğini ve Türk yargısının meşruiyet sorunu varmış gibi gösterildiğini bildirdi.
Birden, Yargı Reformu Stratejisi Taslağı'nda da yargı yetkisinin kendisine meşruiyet kazandırabilmesinin, doğrudan veya dolaylı olarak milli iradeden kaynaklanması koşuluna bağlı olduğunun belirtildiğini ifade etti.
YARGININ BAĞIMSIZLIĞINI ZEDELEYECEK ÖNERİ
Mustafa Birden, ''Başka ülkelerdeki uygulamalardan, hatta hakim ve savcıların halk tarafından seçildiği istisnai örneklerden yola çıkılarak, yargı organlarının oluşumunda, yasama ve yürütme erklerinin rollerinin arttırılmasına ilişkin öneriler, yargı bağımsızlığını zedeleyici sonuçlar doğuracaktır'' görüşünü dile getirdi.
Danıştay Başkanı Birden, şöyle devam etti:
''Kıyaslama yapılmak suretiyle getirilmek istenen sistemin, ülkemizin toplumsal ve siyasi koşullarına uygunluğu düşünülmediği gibi, yargıyı siyasallaştırdığı konusundaki yakınmalar nedeniyle bu ülkelerde de yoğun bir şekilde tartışıldığı hususu dikkate alınmamıştır.
Fonksiyonları, görev alanları, konumları birbirinden farklı olan yasama, yürütme ve yargı organlarının demokratik meşruiyetlerinde ortak ölçüt, milli irade kavramı ile özdeşleştirilmeye çalışılan siyasal çoğunluk olamaz. Böyle bir düşüncenin kabulü, her siyasal iktidar değişikliğinde yargı yerlerinin oluşumunun, mensuplarının, konumlarının yeniden belirlenmesi sonucunu doğurur ki bu durum, yargının siyasal tercihler doğrultusunda şekillendirilmesinden başka bir şey değildir.
SEÇİLMİŞLER VE ATANMIŞLAR AYRIMININ YERİ YOK
Aynı Anayasadan aldıkları yetki ile Türk Milleti adına egemenlik yetkisini kullanan; yasama, yürütme ve yargı organlarının meşruiyetleri bakımından birbirlerine üstünlüğü bulunmadığı gibi; millet adına yetki kullanımında, seçilmişler ve atanmışlar şeklindeki bir ayrımın da yeri yoktur. Unutulmamalıdır ki yargı, görevi gereği yasama ve yürütme organlarının eylem ve işlemlerini denetlerken, aynı zamanda, bu organların işlemlerine hukuk düzeninde meşruiyet de kazandırmaktadır.''
Birden, yargı yerlerinin demokratik meşruiyetinin, siyasal çoğunluğun bu organlardaki temsili oranında değil, bu organların millet nazarındaki saygınlığı ve güvenilirliğinde aranması gerektiğini vurgulayarak bunun sağlanmasının da temel koşulunun, yasama ve yürütme erklerinin yargı üzerinde etkili olma istek ve arzularının engellenmesinden, yani, yargı bağımsızlığından geçtiğini söyledi.
''YARGI BAĞIMSIZLIĞI''-
Hukuk devleti ilkesine anlam ve içerik kazandıran unsurun yargı bağımsızlığı olduğunu ifade eden Birden, yargı bağımsızlığının temel amacının, vatandaşa adaletin her türlü etkiden, yönetme ve yönlendirmeden uzak, kendi kurum ve kuralları çerçevesinde gerçekleşeceği güven ve inancını verebilmek olduğunu söyledi.
Kuvvetler ayrılığı ilkesinin, yasama ve yürütmenin yargı üzerindeki baskısını önlemek için getirildiğini anımsatan Birden, şöyle konuştu:
''Yargı organının işleyişinde yasama ve yürütmenin etkin hale getirilmesi durumunda, yargı bağımsızlığından söz etmemiz mümkün olamaz. Siyasal iktidarların yargıya egemen olma ve onun faaliyetlerini kontrol etme düşünceleri, toplumda kaos yaratır. Hukuk, siyasetten bağımsız olmalı, siyaset de hukuk içerisinde ve hukukun temel prensipleri esas alınarak yapılmalıdır.
Yargı bağımsızlığı sadece, anayasal ve yasal düzenlemelerle sağlanamaz. Devlet adına yetki kullanan herkesin, bu ilkeye yürekten inanması, kendisini hukukun üzerinde görmemesi ve buna uygun hareket etmesi gerekir. Yargı kararlarının saygı ile karşılanması, her zaman ve her koşulda, ilkesel olarak benimsenmelidir.
Yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının önündeki en büyük tehlike, yargının siyasallaşmasıdır. Toplum, yargı bağımsızlığı konusunda azami duyarlı olmalı, yasama ve yürütme erklerinin tasarrufları da dahil olmak üzere yargı bağımsızlığını zedeleyici her müdahaleyi dikkatle izlemeli, bu konudaki duyarlılığını, meşru vasıta ve yollardan ortaya koymasını bilmelidir.
Yasaları yorumlama ve uyuşmazlıklara uygulama yetkisini elinde bulunduran yargıçlar, kendi inanç ve görüşlerinden sıyrılmak, dış etkenlere karşı direnmek ve böylece herkesin yasalar önünde eşitliğini sağlamakla yükümlüdür.''
Yargı bağımsızlığının, hakim ve savcı teminatının, bir sorumsuzluk ve sınırsızlık olmadığına işaret eden Birden, ''Yargı mensubu, hukuka ve adalete önce kendisi inanmalı, yargı görevini tam ve doğru bir şekilde yerine getirme becerisini gösterebilmelidir. Yasaların kendisine verdiği yetkileri kullanırken, özenli davranmalı, yansızlığı konusunda taraflara sonsuz güven vermelidir'' diye konuştu.
Yargının sorunlarının, eksiklerinin hatta yanlışların da bulunabileceğini ama bu durumun hiçbir zaman yargıya güvensizlik sonucunu doğurmaması gerektiğini ifade eden Birden, ''Yargı, hatalarını, yanlışlarını kendi usulü ve sistematiği içerisinde çözer'' dedi.
Basın ve yayın organlarının da soruşturma veya yargılama aşamasında bulunan işlerde, kamuoyunu doğru ve tarafsız bilgilendirme sorumluluğunun dışına taşmamasını isteyen Birden, basının yargıyı yönlendirmeye çalışmaması, kesinleşmiş bir yargı kararı olmadıkça hiç kimseyi suçluymuş gibi göstermemesi, küçük düşürücü haber ve yorumlara yer vermemesi gerektiğini bildirdi.
''TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN KORUNMASI...''-
Temel hak ve özgürlüklerin teminatının bağımsız yargı olduğunu belirten Birden, yargı bağımsız ve güvenceli değilse, temel hak ve özgürlüklerin en ileri seviyede ve en üst hukuk normunda düzenlenmiş olmasının dahi bir anlam ifade etmeyeceğini dile getirdi.
Yargının amacı, hukuk ve toplum düzenini sağlamak, insanların adil ve huzur içinde yaşamalarını temin etmek olduğunu anlatan Mustafa Birden, yargı, bu görevini Anayasaya, yasaya, hukukun evrensel ilke ve kurallarına, insan hakları ve temel hak ve özgürlüklere sıkı sıkıya bağlı kalarak yerine getirmek zorunda olduğunu bildirdi.
Temel hak ve özgürlüklerin ve bu haklardan en kutsalı olan yaşama hakkının korunmasının önündeki en büyük engellerden birinin terörizm olduğuna işaret eden Birden, terörizmin, 21'inci yüzyılda insanlığın önündeki en büyük tehlike olma özelliğini artırarak sürdürdüğünü söyledi. Birden, ''Temel hedefi sivil toplumları etkisiz kılmak, toplumda kaos yaratmak olan ve küresel bir boyut kazanan terörizmden en çok zarar gören ülkelerden birisi de maalesef ülkemizdir'' görüşünü dile getirdi.
Toplumsal barışı tehdit eden, kamu düzenini bozan, insan hayatını hiçe sayan her türlü oluşumun, düşüncenin, davranışın ve bunların eyleme dönüştüğü terörün hukuk devletinde yeri olamayacağını anlatan Danıştay Başkanı Birden, şöyle devam etti:
''Devlet, yargısına, aydınına ve tüm bireylerine sahip çıkma ve onu koruma becerisini gösterebilmelidir. Toplumsal huzur, insanların birbirleriyle uyum ve karşılıklı hoşgörü içinde yaşama arzuları, yasa ve kurallara uymaları ile sağlanır. Türkiye, her türlü şiddeti ve terör eylemini, temel hak ve özgürlüklerin zedelenmesine izin vermeden, hukuk kuralları içerisinde önleme iradesini, özenle korumalıdır.
Anayasa ve yasaların uygulama ve yorumunda, insan hak ve özgürlüklerin korunmasında çok önemli görev üstlenmiş yargıç ve savcılarımızın, bu görevlerini yerine getirirken her türlü baskı ve şartlanmadan uzak ve yukarıda belirttiğimiz ilkeler doğrultusunda karar vermeleri çağdaş, uygar, hukuka saygılı devlet olmanın en belirgin göstergesidir.
Adalet dağıtımında çok önemli konumları bulunan savcılar, görevlerini yaparlarken mevzuatımız ve uygulamalar çerçevesinde, Birleşmiş Milletler Savcıların Rolüne Dair Yönerge'de belirtilen, hukukun evrensel ilkelerini de dikkate almak suretiyle, soruşturmaları gizlilik içerisinde yürütmeli, zanlının durumunu gereği gibi dikkate almalı, hukuki konuları teknik yönüyle incelemeli, masumiyet, suçsuzluk karinelerine azami riayet etmeli, insan hakları ihlali oluşturan hukuka aykırı yollara başvurularak elde edilen delilleri kullanmamalı ve hukuken kabul edilebilir somut deliller üzerinden hareket etmelidir.''
Yargı mensuplarının, ülkede huzur ve sükunun sağlanmasında verdikleri kararlarla önemli rol oynadıklarına işaret eden Birden, ''Objektiflik, bir yargı mensubunun görev sırasında uyması gerekli en önemli kuraldır. Yargı mensubunun, objektif ve tarafsızlığının tartışılması, verilen kararların da tartışılmasına neden olur ki yargı ile amaçlanan toplumsal düzen sarsılır. Bu nedenle yargı mensupları, tarafsızlığı ve objektifliğinin tartışılmasına neden olacak her türlü davranıştan kaçınmak zorundadır'' diye konuştu.
Özgürlüklerin korunmasına ilişkin mevzuatta yapılan düzenlemeler kadar, bunun pratiğe aktarılmasının da büyük bir önem taşıdığının altını çizen Birden, bu konuda asıl görevin, idareye ve onun emrindeki kolluk güçlerine düştüğünü söyledi.
Danıştay Başkanı Birden, ''Kolluk güçleri, suç delillerinin tespiti, faillerin yakalanması görevini yerine getirirken, yasalarda öngörülen usul ve esaslara kesinlikle riayet etmelidir. Bu konuda Danıştayımız, kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlar nedeniyle idare aleyhine açılan davalarda, tazminata hükmedilmesi halinde, idarenin ödemek zorunda kaldığı tazminatın, Anayasa ve Devlet Memurları Kanunu hükümleri uyarınca sorumluluğu saptanan ilgili kişi veya kişilere rücu edilmesi gerektiğine karar vermektedir'' görüşünü dile getirdi.