Dağı 'teğet' geçince...
Helikopter havalanmıştır... Hava çok sisli, dağlar dumanlı
dumanlıdır. Zamanın başbakanı bir türkü tutturmuştur manzarayı
görünce... "Dumanlı dumanlı oy bizim
eller.." diye...
O sırada helikopter motoru gürültüler çıkarmaya başlamıştır...
Başbakan "tın"mamıştır...
Karlı dağları görünce yeni bir türkü gelmiştir aklına...
"Şu dağlarda kar olsaydım olsaydım.../Bir asi rüzgar
olsaydım, olsaydım/ Arar bulur muydun beni, beni..."
Tam türkünün burasında aklına kötü
kötü şeyler gelmiştir...
Aranıp da günlerce bulunamayan...
Bulan köylülerin dava edildiği bir Anadolu ülkesi...
O dağlarda yitip giden bir Anadolu delikanlısı
düşmüştür aklına...
"Sahi bu türkü de kimindi" diye beyni
karıncalanmıştır...
Rahmetli Yusuf Hayaloğlu'nun muydu!
-"Hay aksi nerden geldi bu ölmüşler şimdi
aklıma" deyip kulağına asılmış, "tüh
tüh" etmiştir başbakan mırıltıyla... Bir de tahta olsa da
vursam diye de hayıflanmıştır... Şu bakanın kafasına mı vursam diye
de muzip bir düşünce geçmiştir içinden...
İşte o bunlara dalmışken sisin içinden bir dağ yükselmiştir
helikopterin önüne... Neyse ki pilot tecrübelidir bu işte...
"Dağları sıyırma" teğet geçme
konusunda uzmandır... Ve yine dağı teğet
geçmiştir...
İyidir dedik pilot ya... Ama o kadar da iyi değildir... O
teğet geçiş helikoptere zorunlu iniş yaptırmıştır
olmadık yerde...
Tarihler 29 Mart'ı göstermektedir...
Saat de sandıkların kapanış saatine denk
gelmiştir...
Bu okuduklarınız malumunuz, tamamen senaryo...
Bilinmedik bir ülkede, bilinmedik bir başbakanın başından geçenler
gibi... Size tanıdık geliyorsa bazı şeyler, hayal gücünüzün
ürünüdür... Bana hiç suç atmayın!
Kaç gündür
yazı yazmak gelmiyordu içimden...
Biraz iş yoğunluğundan çokça da yüreğimden...
Bir okul arkadaşımı azgın bir nehir aldı hayatının baharında...
Bir Yiğidomuzu da karlı dağlar...