Çuvaldızı biraz da kendimize batıralım!
İyiyiz biz, hoşuz.. Gelecek vaad ediyoruz... Mehmet
Barlas'ın da dediği gibi, "İstikbal
İnternet'te."
De...
Çuvaldızı biraz kendimize de batırmamız gerekmiyor
mu? Bakın bir yasamız bile yokken, birbirimizi boğazlamaya
başladık bile. 'Tık' kavgası yapsak gam
yemeyeceğim. 'Tık' değil derdimiz, bir başka
alemdeyiz.
Ertuğrul Özkök'ün, Erdal Şafak'ın, Fehmi
Koru'nun, Fatih Altaylı'nın,
Mustafa Karaalioğlu'nun ya da bir başkasının
açığını yakalamak için sabahtan akşama kadar çırpınıyoruz da, bizim
hiç mi günahımız yok? Doğrular hep bizim klavyemizden mi
dökülüyor?
Yalanımız yok mu hiç?
Aslında yok birbirimizden farkımız...
Kıskançlık var mı?
Var.
Riya yok mu bizde?
Üff, küçük dağları biz yaratmışız!
Peki, çalma
çırpma?
O işin daniskasını yapıyoruz...
Hazırın üzerine konmakta üstümüze yok.
Emeğe saygımız yok çünkü...
Ne yapmalı peki?
Aklı başında herkes, bu konuda elini şakağına koyup düşünmeli.
Nereye kadar bu hovardalık? Özgürlüğe eyvallah.
Ama bir başkasının özgürlüğüne saygı göstermeden, hakka, hukuka
riayet etmeden özgürlük olmaz. Olmamalı...
Yapılması gereken şudur; kendimizi küçük kalmaya mahkum etmek
istemiyorsak, emeğe saygı duymalıyız öncelikle. Çalmadan,
çırpmadan, riya yapmadan bu işi yaparsak, gelecek bizim.
Aksi halde, geldiğimiz yere dönmeye mahkum oluruz.