BIST 9.721
DOLAR 35,22
EURO 36,80
ALTIN 2.975,91
HABER /  GÜNCEL

Cumhuriyet'in ilginç manşeti

Cumhuriyet gazetesi Hasan Cemal'in kitabından sonra saldırıya geçti. Gazete Doğan Grubu ile muhafazar kesimi aynı kefeye koyarak sürmanşete ilginç bir başlık attı.

Abone ol

Milliyet yazarı Hasan Cemal'in 'Cumhuriyet'i çok sevmiştim' adlı kitabının yankıları sürüyor. Cumhuriyet gazetesinin tepkisi ise bitmedi. İlhan Selçuk yönetimindeki gazete bugün Doğan Grubu ile şeriatçı olarak nitelediği muhafazakar basının ittifak halinde olduğunu yazdı. İşte kutsal ittifak diye verilen Cumhiriyet'in haberi: -Doğan Grubu'nda başlatılan kampanya, Cumhuriyet ve savunduğu değerlere düşman olan şeriatçılar için fırsat oldu Kutsal ittifak işbaşında Doğan Grubu'nun ardından Zaman, Milli Gazete, Yeni Şafak ve Vakit gazetelerinde Cumhuriyet'e karşı başlatılan kampanyada yapılan alıntılar özenle seçilmişti. Laik ve demokratik Cumhuriyet karşıtlarının eskiden beri hedefi olan isimlerle ilgili anılar demeti bu ittifakın yayın organlarında tek tek yayımlandı. Doğan Grubu'nun 3 Aralık 2005'te başlayan Cumhuriyet'e saldırısının 4 Aralık 2005'te genişleyerek sürdüğünü belirtmiştik. Basın tarihinde bir grubun pazar eklerinin ilk sayfalarını aynı konuya ve konuğa ayırarak bir ilke imza atan Doğan Grubu, söyleşilerin yayımlanmasının ardından söyleşi yapılan kişinin söyleşilere ilişkin değerlendirmesine yer vererek bir ilke daha imza attı. Bu grubun gazetelerinin kampanyasına televizyon kanalları da ilgisiz kalmadı. Orhan Pamuk , Ahmet Altan ve Yaşar Kemal gibi popüler yazarların yeni kitapları çıktığında bağlı bulundukları yayın kuruluşu büyük bir reklam kampanyası başlatır, bilboard'lar ve gazete ilanlarının yanında bir-iki gazete ile televizyon kanalında söyleşiler ayarlanarak kitabın satışını arttırma yolunda girişimlerde bulunurdu. Hasan Cemal , kitapları best-seller olan bu yazarları geride bıraktı. Gazetelerde onlara tek sayfa ayrılırken Cemal'e ikişer sayfa ayrıldı. Çıkmadığı televizyon kanalı, neredeyse kalmadı. Bazı geceler iki televizyonda konuk olarak İbrahim Tatlıses' i ve Gamze Özçelik' i bile kıskandırdı. Doğan Grubu ile dinci basın el ele Eşzamanlı olarak hem Doğan Grubu hem de Zaman, Milli Gazete, Yeni Şafak ve Vakit gazetelerinde Cumhuriyet'e karşı başlatılan kampanyada yapılan alıntılar özenle seçilmişti. Laik ve demokratik Cumhuriyet karşıtlarının eskiden beri hedefi olan isimlerle ilgili anılar demeti bu ittifakın yayın organlarında tek tek yayımlandı. Hasan Cemal'in anılarına dayandırılarak İlhan Selçuk takıyyeci, Uğur Mumcu ajan, Bahriye Üçok MİT'le ilişkili, Berin Nadi şirret, Nadir Nadi İslamcıları idam sehpasında görmek istiyen cellat ruhlu bir adam olarak tanıtıldı. Uğur Mumcu, Bahriye Üçok ve İlhan Selçuk'u karalayıcı anılara hazine bulmuş gibi sevinen Cumhuriyet karşıtları, sayfalarında ve köşelerinde geniş yer ayırdı. Bu alıntılardan bazılarını Cumhuriyet okurunun da haber alma özgürlüğünü düşünerek yayımlıyoruz. Nadir Nadi: İrticacıları sallandırmak lazım Nadir Nadi de 1950'de Demokrat Parti'nin (DP) genel seçimleri kazanarak iktidara gelmesini içine tam sindirebilmiş değildi. Nadi'nin İslamcı akımlar, ''irtica'' konusunda demokrasi kültürü açısından pek öyle hoşgörülü olduğu söylenemezdi. 1987 yılı Temmuz ayındaki bir sohbetimizde söz ''irtica'' dan açılınca şöyle demişti: ''İnsanın içinden, kur şu İstiklal Mahkemeleri'ni bir daha, sallandır hepsini'' demek geliyor. 'Selçuk takiye ustasıydı' İlhan Selçuk, Moskova'ya, hatta TKP'ye yakın ve sempatiyle bakan düşüncelerini, görüşlerini Nadir Nadi'nin önünde genellikle sakladı. Nadir Bey'in nabzına göre şerbet vermeye çalıştı daha çok... İlhan Selçuk, bu fikirlerini kendine özgü bir ''Atatürkçülük sosu'' na bulandırarak üstü örtülü sunduğu için Nadir Bey'in gözünde genellikle farklı görünmeyi başardı. Atatürkçülük, Kemalizm paravanlarını kullanmaktan hiç vazgeçmedi. Çünkü yüzü her zaman ''kışla'' ya dönüktü. ''Askerle iş tutmak!'' aklından hiç çıkmadı. İlhan Selçuk aslında gerçek bir ''takiye ustası'' sayılabilirdi. Orhan Pamuk'a Oktay Akbal öfkesi Cuma 19 Nisan '91 Sevgili yazarlarımızın, ''şeker abilerin'' Cumhuriyet'te ''yorum yelpazesi'' ni nasıl daraltmaya çalıştıklarının ilginç bir örneği daha. Körfez Savaşı sonrası Irak Kürtleri akın akın bizim sınırlardan içeri girdiler. Bu insanlık dramını yazmak için aklıma Orhan Pamuk geldi. Celal Üster aracı oldu. New York geliş gidiş bileti karşılığında röportaj için anlaştık. Memnun kaldı, çünkü o da ilk kez böyle bir şey yapıyordu. Geçen 12 Nisan tarihli birinci sayfanın göbeğinden büyük bir fotoğrafla ilk röportajını girdik Orhan Pamuk'un: ''Kürtlerin Kara Günlüğü... Orhan Pamuk Irak sınırına gitti, izlenimlerini Cumhuriyet'e yazdı.'' Sabahleyin odamda keyifle okuyordum. Birden Oktay Akbal karşımda! Baktım öfkeli. ''Nereden çıktı şimdi bu Orhan Pamuk?'' diye sordu sinirli bir ses tonuyla. ''Oktay Abi fena mı?'' dedim, ''Orhan Pamuk ne güzel yazmış. Romanı da on baskı yaptı, okunuyor'' . Yüzü daha çok asıldı, ''Tezgâh bunlar tezgâh!'' deyince ben de sinirlendim: ''Nereden çıkarıyorsun tezgâhı Oktay Abi?.. Ayıp bunu bana söylemen. Tezgâhla bir roman on baskı yapmaz. Ayrıca bak, saçına ak düşmüş, artık senden sonrakilere biraz hoşgörüyle bakabilmelisin.''