BIST 9.636
DOLAR 34,65
EURO 36,33
ALTIN 2.940,69
HABER /  GÜNCEL

Cumhuriyet'in iftirasına cevap

Gazetenin yöneticisi İlhan Selçuk'a bir açıklama gönderen Tezcan, bu iddiaları bakın hangi sert ifadelerle yalanlıyor:

Abone ol

Sayın İlhan Selçuk Yöneticisi olduğunuz gazetede bir süredir, iktidar marifetiyle gazeteci yazarların susturulduğuna dair yorumlar yer almaktadır. Nitekim böyle bir yorum sizin köşenizde de yer aldı ve Hürriyet yazarı Emin Çölaşan’ın vergi affıyla ilgili yazdığı için gazeteden uzaklaştırıldığını iddia ettiniz. Aynı gün yazarlarınızdan Hikmet Çetinkaya ve Ali Sirmen de aynı örnekten yola çıkarak ‘medya susturuluyor’ iddiasını öne sürdüler. Bu noktada görüşlerimi 22 yıllık gazetecilik geçmişi bulunan bir meslektaş ve Başbakan Basın Müşaviri sıfatlarını taşıyan bir kişi olarak aktarmak istiyorum. Gazeteci sıfatıyla da cevap vermek zorundayım, çünkü gazetenizde yer alan iddialar doğrudan beni de hedef almakta ve medyanın susturulmasına yönelik bir operasyonun aktörü haline getirmektedir. Bütün bunların önünde bir insan olarak, hakkaniyet duygusuyla bir gerçeğin altını çizmek zorundayım ki, yazdıklarınız, özellikle Emin Çölaşan olayına dair göndermeleriniz tek kelime ile iftiradan ibarettir. Başbakan Erdoğan’ın Emin Çölaşan’a dair hiçbir Hürriyet yöneticisine talimatı, telkinatı, tavsiyesi yahut ricası olmamıştır. Çünkü sayın Başbakan, kendisine yahut ailesine yönelik hakaret ve iftira mahiyetinde olmadıkça hiçbir eleştiriye tepki vermemekte; hakaret ve iftira unsuru taşıyanları ise yargı organlarına havale etmektedir. Ben bu gerçeğe bütün ruhumla şahitlik ederim. Zaten şu ana kadar aksi bir durum söz konusu olsa idi, şu anda bulunduğum görevi terk etmekte bir saniye dahi tereddüt göstermezdim. Basın Müşaviri olarak kendisiyle çok yakın mesai içindeyim, olanı biteni en yakın zaviyeden görüyor ve değerlendiriyorum. Şunu gönül huzuruyla söyleyebilirim ki, sayın Başbakan bütün medya kuruluşlarına eşit mesafededir, hiç birine angaje değildir ve hiç birinin angajmanına da sıcak bakmamaktadır. Nitekim kimi gazeteci arkadaşlarımız bizi “Haddinden fazla eşit davranmakla” suçlamaktadır. Evet, haddinden fazla eşit ve demokrat bir tavır sergileniyor. Kanaatim odur ki, sizi ve paralel zihniyette olanları rahatsız eden hatta çileden çıkaran husus da budur. Bu noktada, 22 yıllık meslek hayatının yarısından fazlasını medya meselelerine hasretmiş bir gazeteci olarak şunu da üzülerek söylüyorum ki, siz gazetecilerin susturulması konusunda belki en son söz söylemesi gereken bir kişisiniz. Bir gazetecinin nasıl susturulacağı konusunda sizden daha mahir kim olabilir diye düşünüyorum. Yıllar içinde yöneticisi olduğunuz gazeteden tasfiye ettiğiniz, sansürlediğiniz, susturduğunuz gazetecilerin sadece isimlerini alt alta yazacak olsalar bir küçük kitapçık halinde yayınlamak mümkün olabilirdi. Gazetecilik yapmıyor, Türkiye’nin en güzel ismine sahip gazeteyi jakoben fanatizmin bülteni olarak kullanıyorsunuz. Sizinle paralel düşünmeyen hiçbir kaleme tahammülünüz yok. Alternatif her sese kulaklarınız kapalı. Bu sözlerime yanıtınız ‘Hayır gazetecilik yapıyoruz’ olacaksa, size bir teklifim var. Gelin bütün yazılarınızı ve gazetenizde yer alan haberleri, gazeteciliğin evrensel kurallarından oluşan ölçüye vuralım ve tek tek örnekler üzerinde konuşalım. Ölçümüz Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yayınladığı “Türkiye Gazeteci Hak ve Sorumlulukları Bildirgesi” olsun. İşte o zaman yazdıklarınızın hangisi iftira, ne kadarı manüplasyon, kaç tanesi asparagas çıkacak göreceksiniz. Var mısınız böyle bir etik muhasebeye? Çok basit bir örnekle başlayalım isterseniz. Gazetenize ayni ve nakdi destek sağlayan belediye başkanları ile medya patronlarına yönelik haber ve yorumları veri kabul ederek gazetecilik mukayesesi ve muhasebesi yapalım. Çok zengin olduğunu bildiğim Cumhuriyet arşivlerine girelim, haber ve yorumları tarayalım ve nasıl bir gazetecilik yaptığınızı gözler önüne serelim. Eminim ki böyle bir muhasebe sonucunda gazetecilik açısından müflis olduğunuz ortaya çıkacaktır. Ahmet Tezcan