Ertuğrul Özkök, 'Kerkük'e askeri müdahale yapılması kararı' haberini ilk duyuran Cumhuriyet'e bu haberi hangi kaynakların verebilceğini gerekçeleriyle birlikte irdeliyor
Abone olHürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, Kerkük'e askeri müdahale edilebileceğiyle ilgili haberi ilk duyuran Cumhuriyet Gazetesi'ne bu haberin doğruluğunu ve kimler tarafından verilmiş olabileceğini tartışıyor. Bunun yanında Özkök, bu haberin basına sızdırılma nedenini de irdeliyor..
Kimmiş bu çok ‘derin gırtlak’
GÜNLERDİR bir sorunun cevabını merak ediyorum. Konu geçen cumartesi günü Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan bir manşet haberle ilgiliydi.
KERKÜK’E ASKER
Bu habere göre, geçtiğimiz günlerde yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısında, ‘Kerkük’e askeri müdahale yapılması kararı’ alınmıştı.
Haberin ayrıntıları da vardı.
En önemli ayrıntı da şuydu:
‘Türkiye bu kararını ABD’ye bildirmiş, onlar da yeşil ışık yakmıştı.’
Bu iş için 20 bin kişilik bir birlik sınıra kaydırılmıştı.
Haber elbette her gazetecinin ağzının suyunu akıtacak cinstendi.
Öteki gazeteciler gibi Ankara Temsilcimiz Sedat Ergin ve ben de ‘Bu haberin kaynağının kim veya hangi kurum olabileceğini’ merak ediyorduk.
Önce MGK’da böyle bir konunun gündeme gelmediğini tespit ettik.
Mustafa Balbay, tanıdığımız bir gazetecidir. Bunu kafasından uydurması ihtimali olmadığına göre, ‘bir kişi’ veya bir ‘kurum’ bunu sızdırmıştı.
Aklımıza iki kurum geldi:
Dışişleri Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı...
O gün Dışişleri Bakanlığı’ndan bir açıklama bekledik.
Ama onlar kendiliğinden bir açıklama yapmak yerine, basın brifinginde ‘bir soru sorulmasını’ beklemeyi uygun gördüler.
Soruya verdikleri cevap şu mealdeydi:
‘Biz, şu aşamada en kötü ihtimalleri düşünmüyoruz.’
İsteyenin istediği yere çekebileceği bir cümle.
Nitekim Cumhuriyet Gazetesi, haklı olarak bunu, ‘haberlerinin doğrulandığı’ biçiminde yorumladı.
ASKERİ YALANLAMA
Ancak Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, önceki gün düzenlediği basın brifinginde, bu haberi kesin bir dille yalanladı.
Bu tabloya bakınca insanın aklına iki ihtimal geliyor:
Ya Dışişleri Bakanlığı, Iraklı Kürtlere gözdağı vermek için basın aracılığıyla böyle bir ‘mesaj uçurmuştu’.
Veya malum ikinci ihtimal.
Yani, ‘alt kademelerden gelen bir sesin’ bunu fısıldaması.
Tıpkı ‘genç subaylar’ meselesinde olduğu gibi.
HEDEF KİMDİ
İtiraf edeyim, bana bu ikinci ihtimal daha mümkün görünüyor.
Belli ki, kurumsal olmayan bir ‘derin gırtlak’, bir yerlere mesaj vermeye çalışıyor.
Benim merak ettiğim asıl soru şu:
Bu mesajın gerçek hedefi kimdi?
Kuzey Iraklı Kürtler mi, yoksa ‘içeride birileri mi?’
Ben komplo teorilerinden hiç hazzetmem.
Komplo teorisini abartanları da müsaadenizle biraz ‘tırlak’ bulurum.
Ama burada çok sakil bir tabloyla karşı karşıya bulunduğumuzu söylemeden edemeyeceğim.
Gelelim yazımın asıl konusuna.
Türkiye, Kuzey Irak konusunda, sağlam ve tutarlı bir politika yürütemiyor.
Yürütemiyor; çünkü kendi kendine gerçekçi sorular sorup, bunun gerçekçi cevaplarını aramıyor.
Siyasetimiz hálá, ‘kırmızı çizgi’ tabularını aşamıyor.
Aşamayınca da, meydan böyle alt kademe acemi derin gırtlaklara kalıyor.
Oysa hepimiz şunu bilmeliyiz.
TBMM, Irak Savaşı’na katılmama kararı aldığı günden itibaren Kuzey Irak denklemi değişti.
Artık bu bölgeyi sadece ‘kırmızı çizgi’ tabusuyla savunmak mümkün değil.
Elbette askeri kararlılığı göstermek gerekiyor.
Ama askeri kararlılıkta nereye kadar gideceğimizi de çok iyi bilmeliyiz.
Her şeyden önce şu sorunun cevabını düşünmeliyiz.
EMİN MİYİZ
Irak Savaşı’na girmeyi kabul etmeyen TBMM, Kuzey Irak’a girme kararı alabilir mi?
Biliyorum, herkes ‘Elbet alır’ diyecek.
Ben de soruyorum.
Bu cevaptan emin miyiz?
YAZI:HÜRRİYETİM