BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,75
ALTIN 2.968,40
HABER /  MEDYA

Cumhuriyet gazetesi davası savcı mütalaasını açıkladı

Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarları hakkında açılan davada savcı mütalaasını açıkladı. Savcı, aralarında Akın Atalay, Ahmet Şık, Murat Sabuncu'nun da bulunduğu 13 sanığın 15'er yıla kadar hapsini talep etti.

Abone ol

Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarları hakkında açılan davada, Ahmet Şık, Akın Atalay ve Murat Sabuncu'nun da bulunduğu 13 sanığın 15'er yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.  İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısındaki binada görülen duruşmada, savcı mütalaasını açıkladı.

Savcının 4 saat boyunca okuduğu mütalaada, sanıklar gazetenin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Hikmet Çetinkaya, Orhan Erinç, Ahmet Şık, Önder Çelik, Musa Kart, Mustafa Kemal Güngör, Hakan Karasinir, Güray Tekinöz, Bülent Utku, Aydın Engin, Kadri Gürsel'in "Örgüte üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme" suçundan 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapisleri talep edildi.

3 CUMHURİYET ÇALIŞANINA BERAAT İSTEDİ
Mütalaada, muhasebe çalışanı Yusuf Emre İper'in Twitter'daki paylaşımları nedeniyle "FETÖ/PDY propagandası yapmak" suçundan 2 yıldan 7,5 yıla kadar hapsi istendi. Cumhuriyet gazetesi Kitap eki sorumlusu Turhan Günay ile yine Cumhuriyet gazetesi çalışanları Bülent Yener ve Günseli Özaltay'ın ise beraatleri istendi. Mütalaada, bazı sanıklar hakkında "Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmak" suçundan dava açılmışsa da haklarında yeteri kadar delil elde edilemediği gerekçesiyle beraatleri talep edildi.

JEANSBİRİ KULLANICISINA FETÖ YÖNETİCİLİĞİNDEN HAPİS TALEBİ
Twitter'da "Jeansbiri" isimli hesabın sahibi olan Ahmet Kemal Aydoğdu'nun ise "FETÖ yöneticiliğinden" 10 yıldan 15 yıla kadar hapsi talep edildi. Mütalaada, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin de devamı talep edildi. Öte yandan firari sanıklar Can Dündar ile ABD muhabiri İlhan Tanır'ın dosyalarının ayrılması talep edildi.

CUMHURİYET VAKFI YÖNETİM KURULU SEÇİMLERİ SONRASI YAYIN POLİTİKASI DEĞİŞTİ
Mütalaada, Cumhuriyet Vakfı'nın yönetim kurulu seçimlerine geniş ölçüde yer verilerek seçimler sonrasında gazetenin yayın politikasının değiştiği ifade edildi. Bu süreçten sonra gazetenin basın özgürlüğü ile bağdaşmayan, hukuka aykırı ve terör örgütlerinin eylemleri ve amaçları doğrultusunda yayınlar yapmaya başladığı öne sürüldü. Gazetenin, özellikle 15 Temmuz darbe teşebbüsüne uzanan süreç ve sonrasında yayın politikası, vakıf yönetim kurulundaki değişiklikle 90 yıllık geçmişinin ve kuruluş felsefesinin tam aksi yönde değişime uğradığı ileri sürüldü.

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN ARKASINA SIĞINILARAK İLLEGAL ÖRGÜTLERİ EYLEMLERİ MEŞRU GÖSTERİLDİ
Önce yazar olan sonradan genel yayın yönetmeni olan Can Dündar ve Akın Atalay'ın özellikle etkin rol oynayarak gazete politikasının değiştirildiği, Mustafa Balbay ve Alev Coşkun gibi Atatürk ilkelerine bağlı kişilerin tasfiye edildiği iddia edildi. Bu şekilde dizayn edilmeye çalışılan gazetede, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin toprak bütünlüğüne karşı eylemler gerçekleştiren PKK/ KCK, DHKP/C ve FETÖ/PDY terör örgütlerini destekleyen yayınlara yer verildiği anlatıldı. Basın özgürlüğünün arkasına sığınılarak illegal örgütlerin eylemlerinin meşru gösterildiği öne sürüldü. Gazetenin haberlerinden birçok örnekler verilen mütalaada, MİT TIR'ları haberleriyle Türkiye'nin terörü destekleyen bir devlet olduğu yönünde algı yaratıldığı da ifade edildi.

OSMAN KAVALA İLE AYDIN ENGİN ARASINDA GÖRÜŞMELERE DEĞİNİLDİ
Mütalaada, halen başka bir soruşturma kapsamında tutuklu bulunan işadamı Osman Kavala ile sanık Aydın Engin arasındaki cep telefonu görüşmelerine de değinildi. Mütalaada, söz konusu mesaj içeriklerine göre kimseden emir, talimat, maddi destek almadıklarına yönelik sanık beyanlarının aksine Aydın Engin'in Avrupa Birliği'nden fon aradığı, bağımsız ve emir almadıkları yayınlarını AB'den fon arayarak nasıl sürdüreceği sorusuna da yer verildi. Devlet ve toplumun sürekliliği için her özgürlük gibi basın özgürlüğünün de sınırı olduğu, sanıkların bağımsız yayın yürüttüklerini beyan etmişseler de silahlı terör örgütlerinin amaçları doğrultusunda, Türkiye'nin toprak bütünlüğü aleyhine sübjektif, tarafsızlıktan uzak yayıncılık yaptıkları öne sürüldü.