BIST 9.900
DOLAR 34,10
EURO 38,09
ALTIN 2.875,03
HABER /  GÜNCEL

Cumhuriyet bir garnizon mu?

Hasan Cemal’in Cumhuriyet Gazetesi’ndeki ‘iç savaş’ın perde arkasını anlatttığı “Cumhuriyet’i Çok Sevmiştim” adlı kitabı medya dünyas

Abone ol

Kitapta adı geçen ve görüşlerine başvurduğumuz yazarlar, Hasan Cemal’in anılarının basın tarihinin karanlıkta kalan bir dönemine ışık tuttuğunu söylüyor.

“Hasan Cemal’in kitabında yazdıkları bir gerçek. Aynen yaşandı.” diyen gazeteci Cengiz Çandar, Cemal’in, Cumhuriyet gazetesindeki anılarını anlattığı kitabın sadece bu gazetede geçen olayları aydınlatmadığını; yakın dönemin siyasi tarihine de ışık tuttuğunu belirtiyor: “Çünkü Cumhuriyet, 27 Mayıs’tan itibaren sol darbelerin fikir oluşumuna katkıda bulunan bir karargâhtı. Gazete, kendisini ‘Kemalizm’in sözcüsü sayar; şimdilerde ‘Kızılelma koalisyonu’nun ‘ideolojik karargâhları’ndan biridir. Hatta bir tür ‘garnizon’dur. Bugün bile bu görüntüsünü devam ettiriyor.”

İlhan Selçuk’un ‘12 Mart bozuk çıktı’ diyerek eleştirdiği isimlerden biri olan Hürriyet Gazetesi yazarı Hadi Uluengin, “Ama kendisi 9 Mart kuşağına mensuptur. Yani darbeyi yapmak isteyip de yapamayanlara...” şeklinde konuştu. İlhan Selçuk ve onun ekibiyle her zaman çelişki içerisinde olduğunu ifade eden, 1983’ten 1990’a kadar Cumhuriyet Gazetesi’nde çalıştığını hatırlatan Uluengin, gazetenin bugünkü durumunun da iç açıcı olmadığını söyledi.

Hasan Cemal’in genel yayın müdürü olduğu dönemde gazetenin yazı işleri müdürü olan şimdiki Vatan Gazetesi yazarı Okay Gönensin, kitapta konu edilen olayların doğruluğuna dikkat çekti. Gazeteyi dar kalıplar içine sıkıştırmamak için çok uğraştıklarını ifade eden Gönensin, “Çabamız gazeteyi modern, iyi ve objektif habercilik yapan, yorumlarında ise özgür bir hale getirmekti. Bütün çatışmaların, kavgaların amacı buydu.” diyor. Cumhuriyet Gazetesi’nin şu anki durumunu ‘tek sesli bir hoparlör’e benzeten Gönensin şöyle konuşuyor: “Bütün olaylara taraftım. Hasan Cemal ayrıldığı gün anılarını bitiriyor. Ben ondan sonra birkaç ay daha kaldım. Aynı doğrultuda bildiklerim için uğraşan yayınlarıma devam ettim.”

Bir dönem Cumhuriyet’te kendisine köşe verildiği için eleştirilen Ferit Edgü ise kendisinin Cumhuriyet’te yazmasından İlhan Selçuk’un rahatsızlığına dair dün Zaman’daki alıntıyı okuduğunu; ancak bu konuda konuşmak istemediğini söyledi. Bütün bu iddialarla ilgili görüşlerini almak için aradığımız Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk’a ise ulaşamadık. Sekreteri, Selçuk’un bugün işe gelmediğini, cep telefonu kullanmadığından dolayı kendisine ulaşmamızın mümkün olmadığını söyledi.

İlk baskısı 2 günde tükendi

Yazılı ve görsel basın, Cemal’in anılarından alıntılar yayınlarken, kitapçılar da okurlara “Cumhuriyet’i Çok Sevmiştim”i yetiştirmeye uğraşıyor. Çünkü kitabın önümüzdeki hafta piyasaya verilmesi planlanıyordu. Ancak, hafta sonunda gazetelerin kitaptan alıntı yapması planları değiştirdi. Doğan Kitap da okurlardan gelen istek üzerine kitabın ilk 20 bin baskısını pazar günü piyasaya verdi. Ancak kitaplar iki gün içinde tükendi. Beklenmedik okur ilgisi karşısında dün olağanüstü toplantı yapan yayınevi, 20 bin baskı daha yapmaya karar verdi.

Orada geçen yıllarıma acıyorum

Hasan Cemal’in kitabında yazdıkları bir gerçek. Cemal’in Cumhuriyet Gazetesi’ndeki anılarını anlattığı kitap, sadece bu gazetede geçen olayları aydınlatmıyor; yakın dönemimizin siyasi tarihine de ışık tutuyor. Çünkü Cumhuriyet, 27 Mayıs’tan itibaren sol darbelerin fikir oluşumuna katkıda bulunan bir karargahtı. Gazete, kendisini “Kemalizm”in sözcüsü sayar; şimdilerde “Kızılelma koalisyonu”nun “ideolojik karargâhları”ndan biridir. Hatta bir tür “garnizon”dur. Bugün bile bu görüntüsünü devam ettiriyor. Bakıyorsunuz, Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman emekliye ayrılıyor; Cumhuriyet Vakfı Genel Kurulu’na üye oluyor; Jandarma Komutanı Şener Eruygur aynı şekilde.” Daha önce de, “28 Şubat’ın simge ismi” sayılan Çevik Bir, emekli edilir edilmez Cumhuriyet Gazetesi Yönetim Kurulu’na alınmıştı. Sekiz buçuk yıl Cumhuriyet’te çalıştım. ‘Şeker abiler’le anlaşamadığım için istifa ettim. Ben ve birçok arkadaşım oradan ayrılınca farklı bir dünyayı tanıdık. Pek çoğu bugün yazılı ve görsel basının çok önemli noktalarında. Ben şahsen orada geçen yıllarıma acıyorum. Mesela merhum Özal’ı geç tanımış olmama üzülüyorum. Cemal’in anlattığı iç savaş aslında “demokratlar” ile “cuntacılar”ın çekişmesiydi.

Dünyaya kapalı bir gazeteydi

Kitabı yeni adım, daha okuyamadım; ama gazetelerde çıkan şeyleri hakikaten yaşadık. O zamanlar ben Ankara’da ekonomi muhabirliği yapıyordum. İşim gereği Güneydoğu’ya falan gidiyordum. Rahmetli Özal’ın yaptığı birtakım ekonomik yatırımları haber yapıyordum. Gazetede, ‘biz Özal’ı övmek zorunda mıyız’ şeklinde bir görüş ortaya çıkmış. Cumhuriyet’teki hakim anlayış, iktisadi küreselleşmeye, dışa açılmaya kapalı bir anlayıştı. Bu anlayışı da İlhan Selçuk temsil ediyordu. Ben profesyonel gazeteciliğin böyle olmadığını savunarak, bu görüşe katılmıyordum. Bazen de isyan ediyordum. Cumhuriyet, benim bir zamanlar ekmek yediğim bir yer. Dolayısıyla çok fazla konuşmak istemiyorum; ama gerçekler de yazıldığı gibi.

Modernizmini kaybetti, taşralaştı

Uğur Mumcu, MİT’e çok yakın bir adamdı. Öldükten sonraki haftanın gazetelerine bakarsanız MİT ile, istihbaratla ne kadar içli dışlı olduğunu görürsünüz. Türkiye’de istihbarat kavgaları sırasında bizim istihbarata çok yardım etmiştir. Bunlarla ilgili olarak Fuat Doğu’nun ‘Bize çok yardımcı olmuştur.’ diye özel açıklamaları da vardır. Bütün o dosyaları devletten alıyordu. Devletin bir kanadının sözcülüğünü yapıyorudu. Onun için de Türkiye’nin Marksistlerine, mesela bürokratik devletin çekirdekleri, birtakım cuntalar adına eleştiriler yöneltiyordu o zamanlar. Turgut Özal’a karşı yürüttüğü muhalefet militer odakların işareti ile olmuştur. Cumhuriyet Gazetesi eski halinden daha da tutunamaz hale geldi. Daha taşralaştı. Modernizmini kaybetti ve geçmişe göre daha da pörsüdü.

Kaynak : ZAMAN