Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden Prof. Dr. Ahmet Demirel Türkiye'nin ilk kez halk oyu ile cumhurbaşkanını seçeceği sistemi Rengin Arslan'a yorumladı.
Abone ol10 Ağustos’ta yapılacak seçimlerle Türkiye cumhurbaşkanını ilk kez halkın oylarıyla seçecek. Peki bugünkü yetkileriyle, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ne anlama geliyor?
Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden Prof. Dr. Ahmet Demirel, şimdiki sistemin benzeri olmadığını söylüyor ve seçmenlerin partilere göre oy kullanacağını düşünüyor.
“1982 Anayasasıyla verilen yetkilerle bir cumhurbaşkanı olacak. Yürütmenin iki başı olacak” diyen Demirel, “Bu sistem ne İngiltere’ye ne Fransa’ya ne Amerika’ya benziyor” diye ekliyor.
1924 ve 1961 anayasalarına göre, 1982 anayasasının cumhurbaşkanına daha fazla yetki verdiğini söyleyen Demirel, bunun yine de kısıtlı yetkiler olduğunu vurguluyor. 1982 anayasasıyla cumhurbaşkanına verilen yetkilerin, yüksek yargı üyelerinin ve rektörlerin atanması olduğunu söylüyor.
“AK Parti’nin kafasında başkanlık sistemine kayış var”
Demirel, 2007’de Meclis’te yaşanan cumhurbaşkanlığı krizi ardından iktidar partisinin “zaman kazanmak için” bu formüle yöneldiğini ancak geçen süre içerisinde “istediği düzenlemeleri yapamadığını” söylüyor. Bununla birlikte “AK Parti’nin kafasında da seçimden sonra Anayasa değişiklikleriyle başkanlık sistemine kayış var” diyor.
Peki bu durumda seçmenler hangi kritere göre oy kullanacak? Cumhurbaşkanı’na oy verirken beklentileri neler olabilir?
Demirel şu değerlendirmeyi yapıyor: “Adayların siyasi olarak bir şey söylemesine zemin yok. Ben şu politikayı güdeceğim, uluslararası ilişkilerde şunu yapacağım, vergiyi, eğitimi şöyle yapacağım gibi bir şey diyemez.”
“Anadolu’da MHP oyları Erdoğan’a kayabilir”
Seçmenin ise partiye göre oy vereceğini düşünüyor. Ancak Demirel’e göre CHP-MHP kanadında kırılmalar yaşanabilir: “Bizdeki kutuplaşmanın bir sonucu olarak, partiye verilecek. AK Partililer Erdoğan’a verecek. Ancak CHP kendine bir aday buldu bulamadı meselesi var. MHP için de aynı sorun var. Biz çok otomatik bakıyoruz. CHP-MHP anlaştı, seçmen de verecek diye bakıyoruz. Hiç öyle olmayabilir. Bence Anadolu’da MHP’den Erdoğan’a oy kayabilir. Bir kısım CHP’liler, ‘yaz tatili, Ekmeleddin Hoca’ya vermek için mi kalkıp sandığa gideceğiz’ diyebilirler.”
Dünyada böyle bir sistemin benzeri var mı sorusuna, “Böyle bir sistem yok” yanıtı veriyor Demirel.
Peki bu sistemi diğer sistemlerden ayıran özellik ne? Demirel, Fransa örneği üzerinden açıklıyor: “Parti olmadığı için benzemiyor. Örneğin Fransa’da cumhurbaşkanı partili. Diyelim ki orada Cumhurbaşkanı sol oluyor, başbakan sağ oluyor. Parlamentonun çoğu da sağ oluyor. Orada yetkiler cumhurbaşkanında. Anayasa’da bir sürü yetki verilmiş ama başbakanın ve parlamentonun yetkileri var. Onlar denge içinde götürüyorlar. Bizde öyle bir durum yok. Cumhurbaşkanı partisiz ve tarafsız biri olarak seçilecek.”
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin Türkiye’nin seçim sistemleri arasında bir noktaya işaret edip etmediğini sorduğumuz Demirel, “Bu sistem değişikliğine işaret eder” diyor. Ayrıca bir riske işaret ediyor: “Bu haliyle iki ayrı yürütme olması, ikisinin de gücünü halktan alması sorun olabilir. Ama bu Anayasa’da başbakanın lehine.”
2007 yılında Meclis’te yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri için 27 Nisan’da başlayan kriz 28 Ağustos’ta Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olarak seçilmesiyle sonlanmıştı. 27 Ekim 2007’de yapılan referandumla ise cumhurbaşkanının halk oylarıyla seçilmesinin önü açıldı. Daha sonra Meclis’te gerekli yasal düzenlemeler yapıldı. Abdullah Gül görev süresi 7 yıl olan son Cumhurbaşkanı. Gül’ün görev süresi 28 Ağustos 2014’te doluyor.