BIST 9.752
DOLAR 35,22
EURO 36,79
ALTIN 2.980,00
HABER /  GÜNCEL

Cumhurbaşkanı'na Mevlana sorusu

Dumanlı, Sezer'in aynı hassasiyeti Mevlana kutlamaları için de gösterip göstermeyeceğini merak ediyor.

Abone ol Ekrem Dumanlı'nın yazısı... Sezer Mevlana kutlamalarına da katılacak mı? Son yıllarda Hacı Bektaş Şenlikleri’ne katılmak moda oldu. Hemen her siyasi lider ve hareket, Hacıbektaş’ta görünmek istiyor. Hatta bu törenlere katılmayanlar ağır eleştiriler de alıyor. Nitekim bu yıl törenlerde gözükmeyen Başbakan Tayip Erdoğan da bu eleştirilerden payını aldı. Hükümet adına törenlere katılan Kültür Bakanı Erkan Mumcu protestolara maruz kaldı. Belki de Başbakan, muhtemel bir eylem nedeniyle programa katılmadı. Hacı Bektaş toplantılarında ısrarla hoşgörü üzerinde duruluyor. Hacı Bektaş’ın tarihî kimliğine yakışan da budur. Bu kutlamalara devlet erkanının katılması da yerinde bir tercih. Bu durumdan bu ülkenin bütünlüğüne gönül vermiş hiçbir kişi rahatsız olamaz. Yine de gözden kaçan bazı noktalara da açıklık getirilmesinde fayda görüyorum. Bir kere bu törenleri aşırı sol örgütlerin provoke etme riski var. Bu durumdan en çok Alevi vatandaşlarımız rahatsız. Haksız da sayılmazlar. Kültürel bir etkinliğin adeta siyasi şova dönüşmesinden kim rahatsız olmaz ki! Devletin zirvesini temsil makamında olan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de programın katılımcısıydı. Bu doğru bir yaklaşım. Falan partinin başkanı, filan partinin ‘flaş ismi’ katılacağına Reis–i Cumhur’un katılmasını tercih ederim şahsen. Hatta bu tür bir çalışmada Sezer’in varlığını halka yakınlaşma adına önemli de buluyorum. Zaten Sezer’i Türk halkı, başta büyük bir sevgiyle bağrına bastı. Çünkü o da kırmızı ışıkta duruyordu, o da mahallesindeki marketten alışveriş yapıyordu vesaire. Bu, toplumun hiç de alışık olmadığı bir davranış biçimiydi. O yüzden halk çabuk sahip çıktı Köşk’ün yeni sakinine. Ancak gün geçtikçe Sezer’in halktan her geçen gün daha da uzaklaştığını üzülerek görüyorum. Sanki her geçen gün daha çok Çankaya’ya kapanıyor. Keşke baştaki peri masalını andıran insani görüntü sürebilseydi. Bir kere sayın Cumhurbaşkanımız halkın tamamını kucaklayacak bir dil ve üslup kullanmıyor. Onu anlamak için adeta bir sözlük taşımak gerekiyor. Ne anlama geldiği bir türlü anlaşılamayan ‘oydaşma’ kelimesi bile halktan kopukluğun sembolü haline geldi. İyi ki yasalar, Sezer’in masasına geliyor; o da itirazlarının gerekçelerini kaleme aldırıyor. O da olmasa cumhur, reisinin dünyaya bakış açısını asla öğrenemeyecek. Ancak bu gerekçelerde ilginç bir durum göze çarpıyor. Sezer’in söylemleri, marjinal ve ideolojik bir gazeteyle o kadar çok örtüşüyor ki! Bu kadar yakınlık, sonuçta halkın geniş kütlesine uzaklık anlamına da gelebilir. Bunu ciddi ciddi düşünmek gerekiyor belki. Devletimizin zirvesinde oturan kişi, bütün halkı kucaklamak, onların duygu ve düşüncesiyle barışık olmak zorunda çünkü. Sezer’in Hacı Bektaş kutlamalarına katılması faydalı; ancak aynı sıcaklığın diğer kitleler için de geçerli olması gerekiyor. Neden Hacı Bektaş? Çünkü Hacı Bektaş, tarihî bir şahsiyet, bu şahsiyetin temsil ettiği müspet düşünce, toplumsal barışı, uzlaşmayı, diyaloğu işaretliyor. Aynen katılıyorum bu gerekçelere. Lakin ilkeli yaklaşımın diğer tarihî şahsiyetlere ve kitlelere de gösterilmesi şartıyla! Mesela Türk medyasının Hacı Bektaş törenlerine yaklaşımı olumlu; tıpkı Alevi vatandaşlarımızın başta İstanbul Halkalı’da yaptığı Kerbela törenlerinde olduğu gibi. Benzer dinî merasimleri başka topluluklar yapınca aynı basının hadiseye huşunetle yaklaşmasını anlamakta güçlük çekiyorum. ‘Acaba medya dünyası, mezhep ya da tarikat ayrımı mı yapıyor’ diye endişe duyuyorum. Sezer, konumu gereği, basının düştüğü yanlışa fırsat verecek bir insan değil. Çünkü o, Türkiye topraklarında yaşayan her bir ferdi kucaklaması gereken bir makamın sahibi. O yüzden vatandaşın sadece bir bölümüne yakın durması, temsil ettiği makamı da yıpratabilir. O yüzden her kesime eşit mesafede durmak zorunda. Mesela merak ediyorum; Reis–i Cumhur, Mevlana kutlamalarına katılacak mı? Mevlana da dünya çapında ‘hoşgörü ve barışın sembolü tarihî bir şahsiyet’ olduğuna göre...