Cumhurbaşkanı gökten mi inecek?
Biz nasıl bir ülkeyiz? Ne özelliğimiz var? Hangi değerler bizi millet yapıyor? Ne tür insanlar yaşıyor bu memlekette?
Muhaliflere göre tek sorun Erdoğan. Erdoğan taraftarlarına göre ise muhaliflerin tutumu.
Peki gerçekte Türkiye’nin problemi ne?
“Asıl sorun Kemalistler” dediler, Kemalistler gitti. “Askeri vesayet ” dediler, vesayet bitti. “Demirel bu ülkenin başına bela” dediler, Demirel gitti. “Mesut Yılmaz- Tansu Çiller ikilisi olmasa her şey daha güzel olacak” dediler. Onlar da yok.
Ama sorunlar halâ devam ediyor.
“Şimdi asıl sorun Erdoğan” diyorlar.
Erdoğan gitse yerine Kılıçdaroğlu gelse ne olacak?
Bugün Erdoğan’a muhalif çevreler ülke yönetiminde olsa hangi meselemiz çözme kavuşacak?
Daha mı itibarlı bir ülke haline geleceğiz? İnsanlarımız daha mı ahlaklı bir tutum takınacaklar?
Biz nasıl bir ülkeyiz? Ne özelliğimiz var? Hangi değerler bizi millet yapıyor? Ne tür insanlar yaşıyor bu memlekette?
Kendimizi kandırmayalım. Biri gitse, öteki gelse, işler düzelmeyecek.
Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasında gerçek bir fark yok.
Asıl sorun, az gelişmiş bir ülke olmamız. Yavan bir toplumuz.
Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi gökdelenlerin çokluğuyla, kişi başına düşen otomobil sayısıyla, gündelik hayatta kullandığı teknolojiyle ölçülmez.
Bir ülkeyi gelişmiş kılan o ülkedeki nezaketin, onurun, haysiyetin, utanma duygusunun, dürüstlüğün, dostluğun, hoşgörünün ve saygının düzeyidir.
Hangisi bizde var?
Gelişmiş ülkelerin insanları yöneticilerinin yolsuzluklarını görmezden gelemez. Kabalıklarına şapka çıkarmaz. Despotluklarını alkışlamaz. Bundan övünç duymaz.
Gelişmiş ülkelerin insanları özgürlüğü, demokrasiyi kendisi için değil herkes için ister.
Ancak azgelişmiş toplumlar, liderlerin yolsuzluklarına göz yumar.
Az gelişmiş, yozlaşmış bir toplum, yalanlara itiraz etmez.
Kabadayılığa, hırsızlığa hayranlık duyar.
Kısır, cahil, köle ruhlu kimseler; ağız dalaşında baskın çıkmayı üstünlük sanır.
İşte, medya onlarla dolup taşıyor!
21. yüzyılda, lider saplantısı taşıyan, kahramanlaştırmayı bir sonuç zanneden, kendine saygısı olmayan bir yığın maymun gibi yaşıyoruz.
Evlatlarımızı düşünmediğimiz o kadar aşikar ki.
Kalbinde evlat sevgisi olmayan, çocuklarının istikbalini düşünmeyen haydutlaşmış bir sürüden farkımız yok.
Görgüsüz, taklitçi, kıskanç, dedikoducu, fanatik, mahluklar olup çıktık.
Ortak bir değerimiz yok. Ortak bir hedefimiz yok.
Birbirimize saygımız bile yok.
Namuslu bir medyamız yok. İşini düzgün yapan işadamlarımız yok. Mesleğinin hakkını veren öğretmenlerimiz, polislerimiz, vergi memurlarımız yok.
Tarafgirlikten uzak aydınımız, kanaat önderimiz yok.
Güvenebileceğimiz bir yargı sistemi yok.
“Bunlar asla çalmaz” diyebileceğimiz bir partimiz yok.
“Bunlar varken Türkiye’nin sırtı yere gelmez” diyeceğimiz bir zümre yok.
Neye elini atsan, elinde kalıyor.
Düşünce üreten, esaslı nesiller yetiştiren üniversitelerimiz yok.
Yüzümüzü ağartacak sinemamız yok. Tiyatromuz yok.
Tarım ne alemde? Eğitim ne halde? Ticaret ahlakı ne durumda?
Şehirlerimiz, binalarımız, kaldırımlarımız okullarımız, evlerimiz, parklarımız… hepsi darmadağın, yamuk, bozuk, çirkin!..
Kişilikli, bütünlüklü bir mimarimiz yok.
Medeni bir topluma yakışan neyimiz var? Söyler misiniz Allah aşkına?
Bütün bunlar kimin umurunda? Türkiye’yi tümüyle düşünen kim var?
Tekrar soruyorum: Türkiye’yi bütünüyle seven, benimseyen, kim var?
Psikolojik bütünlüğünü, duygu birliğini, hedef birliğini yitirmiş bir toplumuz biz.
Birbirimizi utandırmaktan, kendimizi dünyaya rezil etmekten bir an bile geri durmuyoruz.
Şu halimize bir bakın…
Çarklar, kısa yoldan köşeyi dönme üzerine kurulmuş.
Her şey duygu sömürüsüyle, ikinci sınıf bir hamasetle yol alıyor.
En çok kim hamaset yapıyorsa gemisini en hızlı o yüzdürüyor.
Türkiye’nin yaşadığı derin çürümeyi mesele edinen hiç kimse yok.
Bırak Türkiye’yi, insanların çoğu evlatlarını hatta kendilerini bile sevemiyorlar.
Kabalık, kuralsızlık, adam kayırma, nobranlık, tahammülsüzlük kanun olmuş.
Böyle bir ülkeye iyi bir cumhurbaşkanı, iyi bir başbakan gökten mi inecek Allah aşkına?
Böbürlenip duracağımıza…
Sefil yalanlar eşliğinde övüneceğimize…
Sonradan görmeliğin zirvesinde şişineceğimize…
Azıcık kendimizi geliştirmeye bakalım.
Birey olarak, toplum olarak ileriye, yukarıya doğru bir adım atalım.
Şu lanet olası az gelişmişlikten… yani asıl adıyla hunharlıktan,
yalancılıktan kurtulmaya çalışalım.
twitter.com/acikcenk