BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,75
ALTIN 2.968,40
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Barış Pınarı açıklaması : Trump kararını verdi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Barış Pınarı Harekatı ile ilgili konuştu. Bölgedeki demografik yapıyı terör örgütünün değiştirdiğini ve bunun da uluslararası arenada kanıtlarının bulunduğunu söyleyen Erdoğan, 13 Kasım'da ABD'de Başkan Donald Trump ile görüşeceğini ifade etti.

Abone ol

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Barış Pınarı Harekatı'yla ilgili olarak Türkiye'nin operasyon bölgesinde demografik yapıyı değiştireceği iddialarının doğru olmadığını Kürtlerle herhangi bir sorunun bulunmadığını söyledi. Erdoğan, demografik yapıyı PYD/YPG'nin değiştirdiğini ve bunun Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları Gözetleme Komitesi'nin raporunda da sabit olduğunu ifade etti.

Sırbistan dönüşü uçakta ziyaretini değerlendiren Erdoğan, Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuçiç ve ekibiyle çok verimli görüşmeler gerçekleştirdiklerini, 6 yıl aradan sonra Türkiye-Sırbistan-Bosna Hersek üçlü zirvesinin gerçekleştiğini ve ikincisinin mayısta Saraybosna’da, üçüncüsünün de Türkiye’de gerçekleştirileceğini anlattı.

Erdoğan’ın Fırat’ın doğusuna yönelik harekât öncesi değerlendirmeleri özetle şöyle:

Biz gizli bir ajandayla çalışmıyoruz. El Bab’da, Cerablus’ta, Afrin’de bunu ortaya koyduk. Tam aksine oraları sahiplerine teslim ettik. Altyapı ve üstyapıda birçok yatırım yaptık. Cerablus’ta hastanelerden okullara birçok inşa faaliyetinde bulunduk. Afrin’de de çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

"Projelerimizi hazırladık"

Güvenli Bölge’nin amacı sınır güvenliğimizi sağlamak ve mültecilerin kendi topraklarına dönmesidir. Eğer uluslararası bağışçılar toplantısı gerçekleştirebilirsek veya mali noktada destekler verilebilirse buralarda konutlar yaparak bu insanların oralara yerleşmesine imkan oluşur. Bu adımları atmak için planlarımızı yaptık, projelerimizi hazırladık. Hazırladığımız kitapçıkları BM’de görüştüğüm liderlere takdim ettim. Barış koridorunda, Güvenli Bölge’de bunları nasıl yapacağımızı anlattım. “Siz de bize destek verin, bu adımları süratle atalım” dedik. “Güzel” dediler ama hiçbir yerden bir ses yok. Biz de artık oyalamayla gidecek değiliz. Bir de sınırlarımızda bir tehdit altındayız. Sınır bölgelerinde yaşayan halkımızı huzura, refaha, güvene kavuşturmamız bizim görevimizdir. Adımımız bunun için.

"PYD/YPG savaş suçu işledi"

Ciddi manada dezenformasyon var. “Türkiye demografik yapıyı değiştirmek istiyor” diyorlar. Türkiye’nin böyle bir derdi yok. Böyle bir derdi olsaydı, biz El Bab’da, Cerablus’ta, Afrin’de bunu yapardık. Demografik yapıyı değiştiren PKK’dır, PYD’dir, DEAŞ’tır. Mesele DEAŞ’a karşı mücadele ise Suriye’de Türkiye’den başka ciddi manada mücadele veren bir ülke yok. Bunu da El Bab’da net olarak gösterdik. Bütün bunlarla birlikte Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları Gözetleme Komitesi de yayınladıkları raporlarda terör örgütü PYD/YPG’nin savaş suçu işlediğini ortaya koymuştur.

"Hedef terör örgütleridir"

Bizim planlarımıza göre mültecilerin geldikleri yere dönmeleri şart. Buna inanıyoruz ama kimseyi de istemediği yere zorla gönderecek değiliz. Bizim Kürtlerle herhangi bir sorunumuz yok. Sorunumuz terör örgütleridir. Şu anda Güvenli Bölge ile ilgili atacağımız adımlarda hedef kesinlikle terör örgütleridir, terör örgütünün buradan çıkmasıdır.

"5 bin DEAŞ'lıyı derdest ettik"

Biz şu ana kadar 5 bin civarında DEAŞ’lıyı derdest ettik. Bu PYD/YPG içinde olanlara baktığımız zaman bunlar Kürtlerden oluşmuyor, Fransızı, Almanı, Hollandalısı var. Bütün bunlardan oluşan bir yapı.

"AB olumlu"

(AB’nin geneli itibarıyla olumsuz tavrı ve terör örgütüne sempatisi dikkate alındığında nasıl bir reaksiyon bekliyorsunuz?) AB geneli itibarıyla şu anda olumlu. Hatta olumlu olmanın ötesinde, mesela İngiltere yardımcı olabiliriz diyor. Fransa’dan da benzer şeyler geliyor.

"Niyetleri terör devleti kurmak"

Biz Kürtleri de katleden ve onlara zulmeden bir terör örgütüne karşı mücadele ediyoruz. Burası çok çok önemli. Kürtlere karşı mücadele veren ve onları katleden biz değiliz. Bunu yapan PYD/YPG. Onlara karşı da mücadele vereceğiz. DEAŞ’a karşı da mücadele vereceğiz. DEAŞ ile kararlılıkla mücadeleye devam eden Türkiye’yi DEAŞ ile mücadele etmiyormuş gibi gösterenlerin iyi niyetlerinden şüphe ediyorum. Güvenli Bölge’nin kurulmasıyla DEAŞ ile mücadeleyi kesinlikle zaafa uğratmayacağız. Bilakis DEAŞ ile mücadele devam edecek. Fakat bu bahanenin arkasına sığınarak güney sınırlarımızda bir terör devleti kurma gayretine girenlere de müsaade etmeyeceğiz. Niyetleri Fırat’ın doğusunda bir terör devleti kurmaktır. Bunu artık gizleme gayreti içine girmesinler. Bir terör örgütünü başka bir terör örgütüyle bertaraf edemezsiniz. Bazıları PYD-YPG’nin Amerika’nın müttefiki olduğunu söylüyor. Marksist-Leninist bir örgüt nasıl oluyor da Amerika’nın dostu oluyor anlamak mümkün değil. Çocukluğumuzdan bu yana ABD’nin her zaman komünizmin karşısında olduğunu biliyoruz. Şimdi nasıl oluyor da dostluk kurduğunu anlamak mümkün değil.

"Trump kararını verdi"

Sayın Trump Fırat’ın doğusundan çekilmeyi söylemişti. Fakat söylediğinden bu ana kadar çekilme olmamıştı. Ama şu anda yaptığı açıklamalara ve telefon görüşmesindeki yaklaşımına bakınca artık çekilme noktasındaki kararını verdiğini gördük. Şu andaki çekilme bunun işaretidir. Bunları da gördük. İstiyoruz ki daha yüksek oranda olsun. Ve bizim işimiz de kolay olsun. Çünkü biz asla ABD askeriyle ya da koalisyon güçleriyle karşı karşıya gelmek istemiyoruz.

"Mecburen tweet atıyor"

Tutuklu DEAŞ’lılar konusunda arkadaşlarımız çalışmalarını sürdürüyor. Bu, Trump’la görüşmemizde de gündeme gelen bir konu. Hem Sayın Trump hem biz arkadaşlarımıza talimatlarımızı verdik. Birlikte neler yapabileceğimizi arkadaşlarımız çalışıyorlar. Sayın Trump Güvenli Bölge konusunda doğru bir karar verdi. Pazar akşamı yaptığımız telefon görüşmesinde kendisiyle karara bağladık. Fakat ABD askeri ve güvenlik bürokrasisi Başkanlarının talimatlarını yerine getirmiyor. Siyasiler ve medya Trump üzerinde baskı oluşturmaya çalışıyor. O da bu baskıları hafifletmek için mecburen tweet üzerinden bazı mesajlarını veriyor. Biz yapıcı yaklaşım içinde olmaya ve adımlarımızı beklemeden, bekletmeden kararlılıkla atmaya devam edeceğiz.

"Graham dürüst değil"

(Türkiye karşıtı çevrelerle Washington’daki karışık durumun sorulması üzerine) Bu beyefendi (Lindsey Graham) dürüst bir insan değil. Çünkü BM Genel Kurulu’nda randevu istedi, verdim, görüştük. Bu görüşmelerde de edindiğim izlenim vardı. Hatta daha önce Türkiye’ye geldiğinde de Külliye’de kendisiyle görüştüm. Kendisine ekranda PYD/YPG’ye karşı verdiğimiz mücadelenin ne olduğunu, bu mücadelede Afrin olayının nasıl geliştiğini anlattım. Bunların birçok şeyden de haberi yok. Teröristlerin tünellerinden falan haberleri yok. Döndükten sonra bunların bir terör örgütü olduğunu, bunların Kürtlerle alakası olmadığına dair mesajları, söylediği sözler vardı. Şimdi ise garip garip açıklamalar yaptı. Yaptığı açıklama Sayın Trump’ı zora sokacak bir açıklama. Ben şunu açıklamak zorundayım. Ne biliyorsam dobra dobra söylüyorum. Yanımda tutuyor Sayın Trump’ı arıyor. Trump o esnada uçakta. Sayın Trump ile konuştuk. “Bugün döneceğim yarın da görüşeceğiz” dedi. Daha sonra, Sayın Turmp’la görüşmelerimizi yapıyoruz. Trump açıklamaları yaptıktan sonra Lindsey bu açıklamaları yapıyor. Yenilir yutulur değil.

"13 Kasım'da Woshignton'dayım"

Sayın Trump ile ikili ilişkilerimiz var, bunu sürdürüyoruz. Bunu sürdürürken de Türkiye-ABD ilişkilerini de güçlendirme gayretimiz var. F-35’ler için de açıklamaları var. “Parçalarını Türkiye yapıyor” diyor. Şimdi tablo bu olunca herkesin düşünmesi lazım. Allah nasip ederse 13 Kasım‘da Washington‘da olacağız. Konuşma fırsatımız olacak. Ben bu tür açıklamaları belli çevrelerin baskılarını önlemeye yönelik ifadeler olarak değerlendiriyorum. Şu anda, ilk etapta oradan belli bir kuvvetin çekiliyor olması bize gerçek niyetini gösteriyor. Türkiye’nin karşısında olmayacaklarını ifade ettiler.

"Barış koridoru olacak"

(Suriye’nin kuzeyinde yapılan çalışmalar kapsamında, Türkiye’nin çok titiz olduğu ortada. Zamanlama ile ilgili bir değerlendirmeniz var mı?) Burada aslında 3 boyut var. Birincisi güney sınırımızın hemen altını terör koridoru olmaktan kurtarmak ve burayı bir barış koridoru haline getirmek. Barış koridoru olarak bundan sonraki süreci Güvenli Bölge olarak tahkim etmek. İkincisi Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumak. Bunu ısrarla söylüyoruz. Bu, birilerine de örnek olacak. Biz Suriye’nin birliğinden beraberliğinden yanayız. Üçüncüsü de yurtlarından edilen, çıkarılan, korkuyla oraları terk eden Suriyelilerin tekrar evlerine topraklarına dönmelerini sağlamak. Daha önce söylediğim gibi “Bir gece ansızın gelebiliriz” Şu anda bizim saat vermemiz, tarih vermemiz, böyle bir mücadele içinde olan ordu, devlet ve millet için de doğru olmaz. Ama ne diyoruz “her an…”

"Adana mutabakatı"

(Suriye hava sahasının sorulması üzerine) Hava sahası meselesine gelince, orada Amerika’nın bir hava sahası yok. Uluslararası hava sahası var. Orası Suriye’ye ait hava sahasıdır. ABD’ye ait olmadığına göre, oradaki tasarruf da rejime aittir. Rejimin davetiyle orada değiller. Biz Adana Mutabakatı’na dayalı olarak oradayız. Adana Mutabakatı’na göre, rejim tarafından PKK’ya karşı tedbir alınmayacak olursa, bizim güçlerimizin onu kovalama hakkı vardır.

"Rejimle ilişki Rusya üzerinden"

(Esad rejiminden operasyona karşı mesaj var mı? İleride işbirliği, koordinasyon olabilir mi? Putin ile görüşme var mı?) Suriye‘de rejimle ilişkilerimizi Rusya üzerinden sürdürüyoruz. Dün Sayın Putin’le bir telefon görüşmem de oldu. 5 celsede bir adım attık. Soçi’de birinci hamleyi yaptık, sonra Ankara, Tahran, tekrar Soçi, tekrar Ankara… Tekrar Tahran olacak. Bütün bunları yaparken bir şeyi tahkim ediyoruz. O da Astana süreci. Başta İdlib olmak üzere bölgeye yönelik atmamız gereken adımları konuşuyoruz. Suriye’nin hak ve menfaatleri için, Suriye halkı için adımlar atıyoruz. Atılan adımların hepsi buna yöneliktir. Suriye halkının bizim karşımızda olması söz konusu değil. Suriye’de aşiretler bir an önce gelmemizi istiyor, aşiretlerin çok ciddi desteği var.

"İstihbarat görüşüyor"

(CHP’nin Suriye konferansı ve Esad ile iletişim kurma çağrılarının sorulması üzerine) Demek bu arkadaşlar bizi hiç tanımamış. Suriye’de bugüne kadar 1 milyona yakın insan hayatını kaybetmiş, 12 milyon göçmen var. 1 milyon insanın öldürüldüğü Suriye’de nasıl olacak da el ele resim vereceğiz. Kılıçdaroğlu, sadece buradaki 3.6 milyon insanı görmüyor mu? Bu mülteciler buraya turistik seyahate gelmediler. Bunların kendi topraklarından kaçmalarına vesile olan insanla nasıl bunları konuşuruz? Ben kendim konuşmam o ayrı mesele. İstihbarat örgütlerimiz birbirleriyle görüşmelerini yapıyorlar. Niye? Bölgenin refahı ve huzura kavuşması için. Ama kalkıp da Esad’ı temize çıkarmak için gayret sarf etmek en az onun kadar büyük bir vebalin altına girmektir.

"Şimdi birlik olmayacak da ne zaman olacak?"

(Yılmaz Özdil, Muharrem İnce, Uğur Dündar gibi bazı muhalif isimlerden destek tweet’leri oldu) Bundan çok mutlu olurum. Bu milli birlik durumudur. Bu ülkenin 82 milyonu böyle zamanda birlik olmayacak da ne zaman olacak? 82 milyondan kendini tecrit edecek, olsa olsa terör örgütleri olur. Siyasette de terör örgütlerine sırtını dayayanlar bu işin dışında olur. (Sayın Kılıçdaroğlu “İstemeye istemeye evet diyeceğiz. Barış içinde yaşamak varken ne işimiz var orada” dedi. Yorumunuz ne olur?) Barış için uzanan el eğer karşılığını bulursa eyvallah… Boşta kalırsa buna diyecek bir şey yok. Ben sanatçıların ve diğer vatandaşlarımızın desteğine şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum.

"Kapımız açık"

(İttifaklar değişebilir mi?) Bir defa ittifakların zenginleşmesi, fakirleşmesi yaklaşımı mümkündür olabilir. Temennimiz o dur ki Cumhur İttifakı olarak bizim inancımız pazara kadar değil mezara kadardır. Ama bu ittifakı çok daha da zenginleştirebilirsek 2023’e çok daha güçlü olarak girebiliriz. Kapımız açık. Adı Millet İttifakı ama milletten nasibini almamış ittifakın zayıflaması, parçalanması çok çok önemli."