BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a açık mektup!

Meslek hayatıma babamın ve annemin duaları ve vasiyeti andıran nasihatleri ile başladım bundan tam 21 yıl önce...

Meslek hayatıma babamın ve annemin duaları ve vasiyeti andıran nasihatleri ile başladım bundan tam 21 yıl önce...

Babam, "Yazdığın her haber ailenin namusu olsun. Haberine leke düşürürsen, ailenin namusuna leke düşürdün sayarım. Aslını unutup, inançlara hakaret edersen, devlete ve millete hainlik yapanlara hizmet edersen hakkım ve soyum sana haram olsun" demişti.

"Allah; 'Başkasının ayıbını sakla ki ben de huzuruma geldiğinde senin ayıplarını saklayayım buyurmuş'" hatırlatmasında bulunan annem ise, "İnsanların, başkalarını ilgilendirmeyen ayıplarını yayanların karnı doymaz. Ayıpları sakla ki ayıbın hak huzurunda yüzüne vurulmasın. Sen Hazreti Peygamber'in soyundan gelensin. Başımızı yere eğdirme" diye öğüt vermişti.

Hamdolsun; onları bugüne dek hiç utandırmadım.

22 yıldır onlarla aynı çatının altında bir yaşıyorum. "Biz senden razıyız, Allah da senden razı olsun" diye dua ettiklerindeki mutluluk bana bir ömür boyu yeter...

"Süleyman bunları niye anlatıyorsun?" diye sorabilirsiniz...

Uzun zaman çevremdekilere anlatmadığım, ama artık gizlenemeyecek duruma gelen bir sıkıntı yaşıyorum. İlk başlarda zararlı habercilere itibar etmedim, "Aslı astarı yoktur" diyerek kulak asmadım.

İnanmadağım söylentinin doğru olduğunu bundan birkaç ay önce öğrendim. Hatta o zamanlar isim vermeden "İçimizdeki cellatlar" başlığıyla sanırım ayrı ayrı iki yazı da yazdım.

Lafı dolandırmadan olduğu gibi anlatayım...

Şan ve şöhrete aç bir kaç yazarın dillendirdiği, "İnternethaber kripto paralelci sitedir. Süleyman Özışık iyi, Hadi Özışık ise kötü polisi oynuyor!" vesvesesi sosyal medyada uzun dönem kulaktan kulağa fısıldandı.

Ne Hadi Özışık, ne de ben bu söylentiyi önemsemedik.

Ben şahsen Hadi Özışık'ın, daha dershane tartışmaları yaşanırken kendisine gelip, "Süleyman Özışık bizim için artık bir mevtadır" diyen paralel çete elemanlarına bir saniye tereddüt etmeden kapıyı gösterdiğine hem bugün, hem de Allah huzurunda şahitlik edeceğim.

Allah biliyor ve görüyor.

Bugüne kadar birilerinin arzularının bedelini, bu ülke ödemesin diye mücadele ettim. Paralel çetenin sevgisi kazanmak için milletin iyiliğini düşünmekten vazgeçmedim. Ne bedeller ödediğimi de sadece ama sadece ailem biliyor. Çünkü, "Bakın gezicilerle ve paralelcilerle mücadele ederken ne bedeller ödüyorum" ajitasyonunu kendime yakıştırmadım.

Sanırım ağabeyim Hadi Özışık da her iki cihanda buna şahitlik edecektir.

İşte bu nedenlerden dolayı söylentilere aldırış etmedik. Ama görünen o ki bu söylentiye artık yukarıdakiler de inanmaya başlamış. Yukarıdakiler dediğim, Sayın Erdoğan'ın etrafındaki bazı kişiler...

Bilenler bilir...

Bundan bir kaç ay öncesine kadar Kanal A televizyonunda Mehmet Toprak ile "A Politik" isimli programa konuk oluyordum. Mehmet Toprak hayatta ve şu söyleyeceklerimi doğrulayacaktır. Sadece kendisiyle aramızda oluşan kardeşlik hukuku nedeniyle bu programa çıkmayı kabul ettim.

Çünkü ben TV ekranlarını sevmeyen biriyim. Medya maymunu gibi ekran ekran dolaşmayı, söyleyecek sözüm yokken çıkıp boş boş konuşmayı doğru bulmuyorum. Pek çok televizyondan gelen daveti de bu nedenle reddettim.

Mehmet Toprak'a belli aralıklarla, "Benden buraya kadar, artık gelmeyeyim" dediğimde buna rıza göstermedi. Her seferinde, "Biz Allah'ın rızası ve ülkenin iyiliği için bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Seçim dönemine kadar kalacaksın" diyerek emrivaki yaptı ve kendisini kıramadım.

Son olarak yine böyle bir teklifte bulunup red cevabı aldıktan 10 gün sonra kendisi beni arayıp son derece üzgün bir ses tonuyla "Yönetim artık Kanal A'da program yapmanı istemiyor" dedi! Hemen akabinde Kanal A Genel Yayın Yönetmeni Alper Tan arayıp, "Biz seni çok seviyoruz ama böyle bir karar almak zorundayız" dedi.

Sonradan öğrendim ki Erdoğan'a çok yakın olan "yukarıdan birileri", "Süleyman Özışık bundan böyle sizde programa çıkmasın" diye baskı yapmış.

Bununla ilgili tek kelime konuşmadım ve yazmadım. Soranlara da "Bir yıl çıktık konuştuk, yeter bu kadar" demekle yetindim.

Üzerinden bir hafta geçmeden TRT yönetimi bir program teklifinde bulundu. Oturup konuşunca yararlı bir program olacağına inandığımdan, "Tamam" dedim. Hazırlıklar yapıldı, şehirlerin bazı yerlerine tanıtıcı afişler asıldı ve TRT Haber'de tanıtım programı dönmeye başladı.

Ancak yayına 18 saat kala TRT Haber'deki program da aynı gerekçeyle başlamadan bitirildi. Anlayacağınız yine Erdoğan'a yakın olan birileri, "Süleyman Özışık'a program yaptırmayın" diye devreye girmiş!

Bununla ilgili de tek kelime yazmadım, meraklılara, "Nasip değilmiş, belki ileride" demekle yetindim.

Hiç kimseye, "dost ateşi" demedim!

Çevremdeki hatırı sayılır kişiler, "Çık bunu Cumhurbaşkanı'na anlat. Bu haksızlığa karşı sessiz kalma" diye akıl verdiler.

"Ben yaptığım hiç bir şeyi Kanal A'da veya TRT Haber'de programa çıkmak için yapmadım. Yaptığım her şeyi Allah'ın rızası ve Erdoğan'a olan inancımdan yaptım. Kendim için Sayın Cumhurbaşkanı'nın huzuruna çıkıp çocuk gibi mızmızlanmaktan, bana kapılar açmasını istemekten haya ederim" dedim ve meseleyi kapattım.

İş bununla da kalmadı...

Beni programına davet eden farklı televizyonlardaki pek çok moderatör, kısa süre içinde davetini nazik bahanelerle geri çekmeye başladı.

Allah adına yemin ederim ki zerre kadar üzülmedim!

Her defasında, "Erdoğan'ın etrafındaki dostları düşmanlaştırmaya çalışanların pususuna, düşmeyeceğim. Bir davaya inandım ve bir adamın bu davayı savunmasını sevdim. Bundan sonra ne yaşarsam yaşayayım. Bu yoldan geri dönersem, Allah'ın laneti benim üzerime olsun" diyerek ahd ettim.

Diyeceğim o ki...

Üzerimize, "Bunlar kripto paralelci, bunlar iyi polis, kötü polisi oynuyor" denilerek büyük bir leke atıldı. Televizyon, program, gazete falan umurumda değil. Tek istediğim bu lekeyi atanlardan hesap sorulması...

Şayet Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanına bu ülkenin bir ferdi olarak seslenme hakkım var ise, şimdi o hakkımı kullanıyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı'm...

Pınarhisar Cezaevi'ne girdiğiniz süreçte size yapılan zulmün ve haksızlığın aynısı, bugün sizin yanınızda yer alan birileri tarafından en az sizin kadar mazlum olanlara uygulanıyor. Sizden aldığı gücü, sizden habersiz bir şekilde üzerimizde test etmeye çalışan zalimleri size şikayet ediyorum.

Üzerimize atılan bu kara lekeyi temizleyecek tek güç sizsiniz. Allah rızası için, sırtımıza saplanan bıçağı çekip çıkarın...