Cumhurbaşkanı Erdoğan'a açık mektup!
Meslek hayatıma babamın ve annemin duaları ve vasiyeti andıran nasihatleri ile başladım bundan tam 21 yıl önce...
Meslek hayatıma babamın ve annemin duaları ve vasiyeti andıran
nasihatleri ile başladım bundan tam 21 yıl önce...
Babam, "Yazdığın her haber ailenin namusu olsun. Haberine
leke düşürürsen, ailenin namusuna leke düşürdün sayarım. Aslını
unutup, inançlara hakaret edersen, devlete ve millete hainlik
yapanlara hizmet edersen hakkım ve soyum sana haram olsun"
demişti.
"Allah; 'Başkasının ayıbını sakla ki ben de huzuruma
geldiğinde senin ayıplarını saklayayım buyurmuş'"
hatırlatmasında bulunan annem ise, "İnsanların, başkalarını
ilgilendirmeyen ayıplarını yayanların karnı doymaz. Ayıpları sakla
ki ayıbın hak huzurunda yüzüne vurulmasın. Sen Hazreti Peygamber'in
soyundan gelensin. Başımızı yere eğdirme" diye öğüt
vermişti.
Hamdolsun; onları bugüne dek hiç utandırmadım.
22 yıldır onlarla aynı çatının altında bir yaşıyorum. "Biz
senden razıyız, Allah da senden razı olsun" diye dua
ettiklerindeki mutluluk bana bir ömür boyu yeter...
"Süleyman bunları niye anlatıyorsun?" diye
sorabilirsiniz...
Uzun zaman çevremdekilere anlatmadığım, ama artık gizlenemeyecek
duruma gelen bir sıkıntı yaşıyorum. İlk başlarda zararlı
habercilere itibar etmedim, "Aslı astarı yoktur"
diyerek kulak asmadım.
İnanmadağım söylentinin doğru olduğunu bundan birkaç ay önce
öğrendim. Hatta o zamanlar isim vermeden "İçimizdeki
cellatlar" başlığıyla sanırım ayrı ayrı iki yazı da
yazdım.
Lafı dolandırmadan olduğu gibi anlatayım...
Şan ve şöhrete aç bir kaç yazarın dillendirdiği,
"İnternethaber kripto paralelci sitedir. Süleyman Özışık
iyi, Hadi Özışık ise kötü polisi oynuyor!" vesvesesi
sosyal medyada uzun dönem kulaktan kulağa fısıldandı.
Ne Hadi Özışık, ne de ben bu söylentiyi önemsemedik.
Ben şahsen Hadi Özışık'ın, daha dershane tartışmaları yaşanırken
kendisine gelip, "Süleyman Özışık bizim için artık bir
mevtadır" diyen paralel çete elemanlarına bir saniye
tereddüt etmeden kapıyı gösterdiğine hem bugün, hem de Allah
huzurunda şahitlik edeceğim.
Allah biliyor ve görüyor.
Bugüne kadar birilerinin arzularının bedelini, bu ülke ödemesin
diye mücadele ettim. Paralel çetenin sevgisi kazanmak için milletin
iyiliğini düşünmekten vazgeçmedim. Ne bedeller ödediğimi de sadece
ama sadece ailem biliyor. Çünkü, "Bakın gezicilerle ve
paralelcilerle mücadele ederken ne bedeller ödüyorum"
ajitasyonunu kendime yakıştırmadım.
Sanırım ağabeyim Hadi Özışık da her iki cihanda buna şahitlik
edecektir.
İşte bu nedenlerden dolayı söylentilere aldırış etmedik. Ama
görünen o ki bu söylentiye artık yukarıdakiler de inanmaya
başlamış. Yukarıdakiler dediğim, Sayın Erdoğan'ın etrafındaki bazı
kişiler...
Bilenler bilir...
Bundan bir kaç ay öncesine kadar Kanal A televizyonunda Mehmet
Toprak ile "A Politik" isimli programa konuk
oluyordum. Mehmet Toprak hayatta ve şu söyleyeceklerimi
doğrulayacaktır. Sadece kendisiyle aramızda oluşan kardeşlik hukuku
nedeniyle bu programa çıkmayı kabul ettim.
Çünkü ben TV ekranlarını sevmeyen biriyim. Medya maymunu gibi ekran
ekran dolaşmayı, söyleyecek sözüm yokken çıkıp boş boş konuşmayı
doğru bulmuyorum. Pek çok televizyondan gelen daveti de bu nedenle
reddettim.
Mehmet Toprak'a belli aralıklarla, "Benden buraya kadar,
artık gelmeyeyim" dediğimde buna rıza göstermedi. Her
seferinde, "Biz Allah'ın rızası ve ülkenin iyiliği için bir
şeyler yapmaya çalışıyoruz. Seçim dönemine kadar
kalacaksın" diyerek emrivaki yaptı ve kendisini
kıramadım.
Son olarak yine böyle bir teklifte bulunup red cevabı aldıktan 10
gün sonra kendisi beni arayıp son derece üzgün bir ses tonuyla
"Yönetim artık Kanal A'da program yapmanı
istemiyor" dedi! Hemen akabinde Kanal A Genel Yayın
Yönetmeni Alper Tan arayıp, "Biz seni çok seviyoruz ama
böyle bir karar almak zorundayız" dedi.
Sonradan öğrendim ki Erdoğan'a çok yakın olan "yukarıdan
birileri", "Süleyman Özışık bundan böyle sizde
programa çıkmasın" diye baskı yapmış.
Bununla ilgili tek kelime konuşmadım ve yazmadım. Soranlara da
"Bir yıl çıktık konuştuk, yeter bu kadar" demekle
yetindim.
Üzerinden bir hafta geçmeden TRT yönetimi bir program teklifinde
bulundu. Oturup konuşunca yararlı bir program olacağına
inandığımdan, "Tamam" dedim. Hazırlıklar yapıldı,
şehirlerin bazı yerlerine tanıtıcı afişler asıldı ve TRT Haber'de
tanıtım programı dönmeye başladı.
Ancak yayına 18 saat kala TRT Haber'deki program da aynı gerekçeyle
başlamadan bitirildi. Anlayacağınız yine Erdoğan'a yakın olan
birileri, "Süleyman Özışık'a program yaptırmayın"
diye devreye girmiş!
Bununla ilgili de tek kelime yazmadım, meraklılara, "Nasip
değilmiş, belki ileride" demekle yetindim.
Hiç kimseye, "dost ateşi" demedim!
Çevremdeki hatırı sayılır kişiler, "Çık bunu
Cumhurbaşkanı'na anlat. Bu haksızlığa karşı sessiz kalma"
diye akıl verdiler.
"Ben yaptığım hiç bir şeyi Kanal A'da veya TRT Haber'de
programa çıkmak için yapmadım. Yaptığım her şeyi Allah'ın rızası ve
Erdoğan'a olan inancımdan yaptım. Kendim için Sayın
Cumhurbaşkanı'nın huzuruna çıkıp çocuk gibi mızmızlanmaktan, bana
kapılar açmasını istemekten haya ederim" dedim ve meseleyi
kapattım.
İş bununla da kalmadı...
Beni programına davet eden farklı televizyonlardaki pek çok
moderatör, kısa süre içinde davetini nazik bahanelerle geri çekmeye
başladı.
Allah adına yemin ederim ki zerre kadar üzülmedim!
Her defasında, "Erdoğan'ın etrafındaki dostları
düşmanlaştırmaya çalışanların pususuna, düşmeyeceğim. Bir davaya
inandım ve bir adamın bu davayı savunmasını sevdim. Bundan sonra ne
yaşarsam yaşayayım. Bu yoldan geri dönersem, Allah'ın laneti benim
üzerime olsun" diyerek ahd ettim.
Diyeceğim o ki...
Üzerimize, "Bunlar kripto paralelci, bunlar iyi polis, kötü
polisi oynuyor" denilerek büyük bir leke atıldı.
Televizyon, program, gazete falan umurumda değil. Tek istediğim bu
lekeyi atanlardan hesap sorulması...
Şayet Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanına bu ülkenin bir ferdi
olarak seslenme hakkım var ise, şimdi o hakkımı kullanıyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı'm...
Pınarhisar Cezaevi'ne girdiğiniz süreçte size yapılan zulmün ve
haksızlığın aynısı, bugün sizin yanınızda yer alan birileri
tarafından en az sizin kadar mazlum olanlara uygulanıyor. Sizden
aldığı gücü, sizden habersiz bir şekilde üzerimizde test etmeye
çalışan zalimleri size şikayet ediyorum.
Üzerimize atılan bu kara lekeyi temizleyecek tek güç sizsiniz.
Allah rızası için, sırtımıza saplanan bıçağı çekip çıkarın...