Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler 75. Genel Kurulu'na hitap etti. "Ülkemizi dışlama amaçlı nafile adımların başarı şansı kesinlikle yoktur" diyen Erdoğan, "Bölgede bugün yaşanan sıkıntıların sebebi, Yunanistan ile Kıbrıs Rum kesiminin 2003’ten beri attıkları tek taraflı adımlardır" dedi.
Abone olCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler 75. Genel Kurulu'na hitap etti. BM Genel Kurulu'nu ilk kez bir Türk, Volkan Bozkır yönetiyor. Doğu Akdeniz konusunda Türkiye'nin tek taraflı adımlara tahammülünün olmadığını belirten Erdoğan, Kıbrıs Rum Kesimi için de "Çözümün önündeki yegâne engel, Rum tarafının uzlaşmaz, hak tanımaz, şımarık yaklaşımıdır" tespiti yaptı. İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
- Eski çalışma arkadaşım büyükelçi Volkan Bozkır'a gönülden tebrik ediyorum. BM'de en üst seviyede görevi üstlenen ilk Türk vatandaşı olarak Volkan Bozkır'ın BM'nin vicdanı olacağına inanıyorum. BM'nin kuruluşunun 75. yıldönümünde anlamlı bir görevi üstlenen sayın Bozkır'a başarılar diliyorum.
'Dünya beşten büyüktür' temizimiz bir kez daha haklı çıktı
- Karşımızdaki fotoğrafa bakarak bardağın dolu ve boş taraflarını doğru ve samimi bir şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. Salgının başlarında ülkelerin kendi kaderlerine terk ediği haller ortaya çıktı. Dünya beşten büyüktür tezimin haklılığı bir kez daha görülmüş oldu.
- Etkin çok taraflılık, etkin çok taraflı kurumların varlığını gerektirir. Güvenlik Konseyi'nin yeniden yapılandırılmasıyla başlayarak anlamlı ve etkin kurumlara sahip olmalıyız.
- Salgın krizinin üstesinden gelemediğimizi göz önünde bulundurarak, çok taraflı işbirliği için elimizdeki mekanizmaları en etkin şekilde kullanmalıyız. Yerel çözümler ancak günü kurtarır, uzun vadeli çözümler için uluslararası dayanışma şarttır.
Aşılar insanlığın ortak ifadesine sunulmalı
- Türkiye olarak, salgının başlamasından itibaren tüm uluslararası platformlarda işbirliği çağrısında bulundu. Dost kara günde belli olur anlayışıyla tıbbi malzeme yardımı talep eden 146 ülkeye ve 7 uluslararası kuruluşa elimizi uzattık.
- Hangi ülkede üretilirse üretilsin, kullanıma hazır hale getirilecek aşılar insanlığın ortak istifadesine sunulmalıdır.
Başarı hikayemizin arkasında Cumhurbaşkanlığı sistemi var
- Türkiye'nin başarı hikayesinin arkasında Cumhurbaşkanlığı sistemiyle birlikte tesis ettiğimiz etkin yönetişim mekanizmaları, sağlık altyapı yatırımlarımızın geliştirdiği yüksek kapasite ve yetişmiş insan kaynağı vardır.
- Bununla beraber, salgın dünya genelindeki çatışma dinamiklerini olumsuz etkilemiş ve kırılganlıkları artırmıştır. Küresel ateşkes çağrısının somut sonuçları olmamasından üzüntü duyuyorum.
411 bin Suriyeliyi ülkelerine geri döndürdük
- Suriye'de 10. yılına giren ihtilaf, bölgemizin güvenlik ve istikrarı için tehdit oluşturmaya devam ediyor. Uluslararası toplum olarak tüm terör örgütlerine karşı aynı ilkeli tutumu takınmadan ve kararlı görüşü göstermeden Suriye meselesine kalıcı çözümü bulamayız.
- Suriye'de terör örgütlerinden kurtardığımız bölgelere 411 binin üzerinde Suriyeli kardeşimizin dönmesi bunun en açık göstergesidir. Güvenli hale getirdiğimiz bölgeler sayesinde İdlib başta olmak üzere milyonlarca Suriyeli'nin de vatanlarından ayrılmalarının önüne geçtik.
- Suriyeli kardeşlerimiz için İdlib'de ve diğer yerlerde on binlerce briket konut inşa ediyoruz. Bütün bu faaliyetleri kayda değer bir destek almadan, kendi imkanlarımıza yürütüyoruz. Suriye'deki ihtilafın, BMGK'nın 24/52 sayılı kararındaki yol haritasında çözülmesi hepimizin önceliği olmalıdır.
Filistin'deki zulüm vicdanları acıtıyor
- Yemen'de 5 yılı aşkın süredir akan kanın durulması uluslararası toplumun sorumluluğundadır.
- Irak'ın dış güçlerin çatışma sahasına dönüşmemesi samimi arzumuzdur. Bu ülke ile terörle mücadelede daha yakın iş birliği yapmak istiyoruz.
- Filistin'deki zulüm düzeni vicdanları acıtmaya devam ediyor. Filistin halkı İsrail'in yıldırma politikalarına yarım asırdan uzun süredir göğüs geriyor.
- Filistin halkının rıza göstermediği hiçbir plana destek vermeyeceğiz. Filistin meselesi ancak 1967 sınırları temelinde çözülebilir.
- Azerbaycan'a saldıran Ermenistan kalıcı barış ve istikrarın önündeki en büyük engel olduğunu bir kez daha ispatladı.
Haklarımızın yok sayılmasına göz yummayız
- Ülkemizi dışlama amaçlı nafile adımların başarı şansı kesinlikle yoktur. Bizim ne Doğu Akdeniz’de, ne de başka bir bölgede, kimsenin hakkında, hukukunda, meşru çıkarlarında gözümüz bulunmuyor. Ancak, ülkemizin ve Kıbrıs Türklerinin haklarının çiğnenmesine, çıkarlarının yok sayılmasına da göz yumamayız.
Sıkıntının sebebi 2003'ten beri atılan tek taraflı adımlar
- Bölgede bugün yaşanan sıkıntıların sebebi, Yunanistan ile Kıbrıs Rum kesiminin 2003’ten beri maksimalist taleplerle attıkları tek yanlı adımlardır. Türkiye, Doğu Akdeniz’deki her türlü olumsuz gelişmenin yükünü tek başına omuzlamak durumunda bırakılan bir ülkedir. Buna karşılık, bölgedeki doğal kaynaklar sözkonusu olduğunda ülkemizin yok sayılması ne akıl ve vicdanla, ne de uluslararası hukukla izah edilebilir.
Bölgesel konferans düzenlenmesini teklif ediyoruz
- Anlaşmazlıkların samimi bir diyalogla, uluslararası hukuk temelinde, hakkaniyete uygun biçimde çözümü öncelikli tercihimizdir. Ancak, aksi yöndeki hiçbir dayatmaya, tacize, saldırıya asla müsamaha göstermeyeceğimizi de açıkça ifade etmek istiyorum. Doğu Akdeniz’deki kıyıdaş ülkeler arasında diyalog ve işbirliğini tesis etmeye yönelik çağrımızı burada tekrarlamak istiyorum.
- Bu amaçla, tüm bölge ülkelerinin hak ve çıkarlarının göz önünde bulundurulduğu, içinde Kıbrıs Türklerinin de yer aldığı bölgesel bir konferans düzenlenmesini teklif ediyoruz. Bölgedeki krizin sebeplerinden biri de, 1968 yılından bu yana aralıklarla devam eden müzakerelerde Kıbrıs meselesine adil, kapsamlı ve kalıcı bir çözüm bulunamamasıdır.
Çözümün önündeki engel Rumların şımarıklığı
- Çözümün önündeki yegâne engel, Rum tarafının uzlaşmaz, hak tanımaz, şımarık yaklaşımıdır. Uluslararası anlaşmaları hiçe sayan Rum tarafı, Kıbrıs Türklerini kendi yurtlarında azınlık yapmayı, hatta tümüyle adadan tasfiye etmeyi amaçlıyor.
- Garantör ülke sıfatıyla, Kıbrıs Türk halkını haklı davasında hiçbir zaman yalnız bırakmadık, bundan sonra da bırakmayacağız. Kıbrıs meselesinde çözüm, ancak Kıbrıs Türk halkının Ada’nın ortak sahibi olduğu gerçeğinin kabul edilmesiyle mümkündür. Kıbrıs Türk halkının güvenliğini ile Ada’daki tarihsel ve siyasi haklarını kalıcı biçimde teminat altına alacak her çözümü destekleyeceğiz.
Silahsızlanma küresel barış için hayati önemde
- Bu sene, Hiroşima ve Nagasaki’ye atom bombası atılmasının 75’inci yıldönümü olduğunu hatırlatan Erdoğan, “Silahsızlanma, küresel barış ve güvenliğin sağlanması bakımından hayati öneme sahip. Buna karşılık silahların kontrolü mimarisi, son yıllarda önemli hasarlar aldı. Uluslararası toplumun bu konuda eşitlik ve adalet temelinde ilerleyerek, kitle imha silahlarının tamamını ortadan kaldırması gerekiyor.
Ağır bedelleri olacak
- Hep birlikte hareket etme mecburiyetimizin bulunduğu bir diğer önemli konu iklim değişikliğidir. İnsanoğlunun tabiatın dengelerine müdahale etmesinin nasıl ağır bedellere yol açabileceğini görüyoruz. Bu kötü gidişatı durdurmak ve tersine çevirmek mecburiyetindeyiz. Türkiye olarak, gelinen noktadaki tarihi mesuliyetimiz yok denecek kadar az olmasına rağmen, bu mücadeleye samimiyetle destek veriyor ve yükümlülüklerimizi yerine getiriyoruz. Yakın geçmişte, Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi Taraflar Konferansı’na ev sahipliği yaptık. Afrika başta olmak üzere pek çok bölge ve ülkeyle verimli bir işbirliği yürüttük. Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin 2022’de yapılacak 16’ncı Taraflar Konferansının da ev sahipliğini üstlendik.
Irkçılık, İslam karşıtlığı vahim boyutlara ulaştı
- Şimdi de, insanlığı tehdit eden ancak nedense görünmez sayılan bir soruna dikkatinizi çekmek istiyorum. Irkçılık, yabancı karşıtlığı, İslam düşmanlığı ve nefret söylemi vahim boyutlara ulaştı. Salgın sürecinde, yabancı düşmanlığı ve ırkçılık iyice artarken, göçmenler ve sığınmacılar başta olmak üzere, savunmasız kişilere yönelik şiddet eylemleri hız kazandı. Önyargılardan ve cehaletten beslenen bu tehlikeli eğilimlere en çok da Müslümanlar maruz kalıyor.
- Bu tehlikeli gidişin en önemli sorumluları, oy uğruna popülist söylemlere yönelen siyasetçiler ile ifade özgürlüğünü suistimal ederek nefret söylemini meşrulaştıran marjinal kesimlerdir. Tüm uluslararası kuruluşları acilen bu zihniyete karşı mücadelede daha somut adımlar atmaya davet ediyorum. Yeni Zelanda’da Müslümanlara yönelik terör saldırısının yıldönümü olan 15 Mart tarihinin, Birleşmiş Milletler tarafından “İslam Düşmanlığına Karşı Uluslararası Dayanışma Günü” olarak ilan edilmesi çağrımı tekrarlıyorum. Birleşmiş Milletlerden sonra en büyük ikinci uluslararası kuruluş olan İslam İşbirliği Teşkilatı, bu günü resmen kabul etmiştir” diye konuştu.
Dijitalleşmenin dönüştürücü gücü
Salgın ve onunla bağlantılı olarak tırmanan ekonomik krizin sürdürülebilir kalkınma ve 2030 hedefleri bakımından da olumsuz etkilere yol açtığının altını çizen Erdoğan, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
- Gelişmekte olan ülkeler ile düşük gelir düzeyine sahip ülkeler, bu krizden daha fazla etkileniyorlar. Esasen, salgın döneminde yaşananlar bize, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin her türlü küresel krizle mücadelede önemli bir yol gösterici olabileceğini gösterdi. Krizden çıkışın ekonomik reçetelerini tasarlarken, dijitalleşmenin dönüştürücü gücünden de yararlanmalıyız. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Dijital İşbirliği Haritasını destekliyoruz. Küresel ve bölgesel meseleleri ele almak üzere tasarladığımız ilk ‘Antalya Diplomasi Forumu’nun temasını da, dijital çağda diplomasi olarak belirledik. Ayrıca, en az gelişmiş ülkeler için Birleşmiş Milletler Teknoloji Bankası’na da evsahipliği yapıyoruz. En doğudaki Avrupalı ve en batıdaki Asyalı olmak, her alanda Türkiye’nin özgül ağırlığını artırıyor. Tarihin sarkacının yeniden Asya’ya doğru kaydığı bu dönemde, ‘Yeniden Asya’ girişimimizle, ilişkilerimize yeni bir dinamizm kazandıracağız. Coğrafi yakınlığımızı perçinleyen beşeri ve tarihi bağlara sahip olduğumuz Afrika ile ilişkilerimizde de ciddi ivme yakaladık. Önümüzdeki yıl Türkiye’de düzenlemek istediğimiz Türkiye-Afrika Birliği Ortaklık Zirvesi’nin üçüncüsünde, Afrika’nın kapasitesini güçlendirmeyi amaçlayan projeleri hayata geçirmeyi planlıyoruz. Sözlerime son verirken, içinden geçtiğimiz bu hassas dönemde çok taraflılığa verdiğimiz güçlü desteğin süreceğini belirtmek istiyorum. Salgına karşı elbette mesafeyi korumalıyız, ancak, uluslararası toplumu tehdit eden tüm imtihanlara karşı ortaklaşa mücadele ve işbirliğinde safları sıkılaştırmak mecburiyetindeyiz. Tarih boyunca dünyanın en gözde şehirlerinden olan İstanbul’un, Birleşmiş Milletler merkezi haline gelmesi yönündeki gayretlerimizi sürdüreceğiz.”